Bugün 12 Eylül; Kara Bir Günün Adı

Bugün 12 Eylül; Kara Bir Günün Adı

12 Eylül 1980 Darbesi Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçti. Bugün 12 Eylül... Kenan evren ve silah arkadaşları tarafından Türkiye yönetimine bugün cebren el konulmuştu. Evet bugün 12 Eylül'ün 44. Yılı...

Bugün 12 Eylül. Kenan evren ve silah arkadaşları tarafından Türkiye yönetimine bugün cebren el konulmuştu. Evet bugün 12 Eylül'ün 44. Yılı.

12 Eylül’ saat gece 03.00’te Türkiye tank sesleri ve postalların sesiyle uyanmıştı. Genelkurmay Başkanı Kenan Evren beraberindeki dört kuvvet komutanı ile TRT’den halka ordunun yönetime el koyduğunu açıklamıştır.

Org. Kenan Evren, ordunun iç hizmet kanununda yer alan “Cumhuriyeti koruma ve kollama” görevine dayanarak yönetime neden el koyduklarını anlatan konuşmasında, ülkenin bir kardeş kavgasına sürüklendiğinden ve siyasîlerin bu durum karşısında üzerlerine düşeni yapmadıklarından bahseder. Kenan Evren’e göre, silâh arkadaşlarının yönetimi ele alma gibi bir amaçları yoktur ve sadece şartların zorlamasından dolayı 12 Eylül Harekâtı’na gidilmiştir. Hâlbuki, kendi hatıralarında da belirttiği gibi 12 Eylül gecesi, özellikle MHP Genel Merkezi’ne plânlı bir operasyon düzenlenmiş, emri alır almaz bütün askerî birlikler harekete geçirilerek, önemli noktalar tutulmuştur.

12 Eylül Harekâtı çok önceden plânlanmış ve uygulamaya konulmuştu.

12 Eylül’ün en mağdur ettiği lider Alparslan Türkeş olduğu da MHP Davası’nda ortaya çıktı.

İzmir yakınlarındaki Uzunada’ya gönderilen Alparslan Türkeş, bir ay sonra Ankara’ya getirilip, ilk sorgusundan sonra tutuklanacaktır. Çünkü askerî savcı Türkeş’in birtakım eylemlere karıştığını iddia ederek, yargılanmasını talep etmiştir. Ankara’ya getirilen Türkeş, bir müddet ceza evi hâline getirilen Ordu Dil Okulu’nda tutuklu kaldıktan sonra, uzun yıllarının geçeceği Mamak Askerî Tutukevi’ne nakledilir.

12 Eylül’ün Türkeş ve ülkücülere kurduğu tezgâh artık resmen işlemeye başlamıştır.

aralarında Alparslan Türkeş ve MHP yöneticilerinin bulunduğu 587 kişi, “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar” davasında idam talebiyle yargılanma(ma)ya tâbi tutulmuşlardır. Mamak Askerî Cezaevinin C 5 işkencehanelerinde yıllarca süren sorgular, mesnetsiz suçlamalar ile bu dönem, ülkücü gençliğin unutamayacağı ve affedemeyeceği bir dönem olacaktır.

Alparslan Türkeş, yaptığı savunmada tarihe not düştü: “Bu iddianame baştan aşağı yalan ve iftiradan ibarettir. Benim bütün hayatım, demeçlerim, konuşmalarım, icraatım bu iddialara baştan aşağıya reddiyeden ibarettir” olmuştur .

12 Eylül mahkemeleri zulmün, işkencenin ve adaletsizliğin birer canlı örneği olarak daima hatırlanacaktır. Ülkücülere, Türk milliyetçilerine karşı kasıtlı olarak düşmanlıkla ve ön yargıyla hareket edilmiştir.

ALPARSLAN TÜRKEŞ'İN MAHKEMEDE SAVUNMASINA BAŞLAMADAN ÖNCE KULLANDIĞI ŞU CÜMLELER ÖNEMLİDİR

"Elhamdülillah, inanmış, samimi bir Müslümanım; fanilik hissine aşinayım. Dünyanın bir imtihan yeri olduğunu biliyorum.

Şu anda burada bulunuşumuzda inanıyorum ki herşeyden önce bir kader tecellisidir, ilahi bir imtihandır. Sabır ve şükürle karşılıyor ve bu imtihandan da yüz akıyla çıkmayı bize nasip etmesini Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum. Rahmet ve şaşmaz adalet ümidimiz yalnız Allah'tandır.

Bir askeri mahkeme huzurunda olduğumu biliyorum. Bu vaziyetin gerektirdiği dikkat ve nezaket içinde olmaya çalışacağım. Ancak şunu bilesiniz ki, konuşmamın birinci saiki, bu mahkemenin vereceği karara tesir etmek, mahkemeden kendi lehimize bir karar istihsaline çalışmak olmayacaktır. Şahsım itibariyle bu mahkemeden sadır olacak her türlü karar bence müsavidir. Konuşmama "Şahsım için ne olacak?" endişesi yön verecek değildir.

Ben burada önce Allah (c.c)'ın huzurunda, sonra tarihin ve milletin huzurunda olduğumun huşuu, mes'uliyet ve vekarı içinde konuşacağım.Burada bir hesap görülecektir. Benim için bir bir hesap verme bahis konusu ise, o hesabı milletime ve tarihe vereceğim.

Gayet açıklıkla söyleyelim ki, Türk Milletinin vicdanında teşekkül edecek olan hüküm ve tarihin hükmü, bana göre mahkemenin tesis edeceği hükümden çok önde gelir.

Taşıdığım bayrak, temsil ettiğim mukaddes Türk milliyetçiliği uğrunda, komünist ve bölücü hainlerin kurşunlarıyla toprağa düşerek şehitler ordusuna katılmış olan Ruhi Kılıçkıran'dan Gün Sazak'a kadar şehit evlat ve kardeşlerimin rühaniyetlerinin de şu anda bizimle beraber olduklarını bir şekilde konuşmaya, yalnız hak bildiğimi söylemeye mecburum. Çünkü onlar, üçbinaltıyüz can, bu hak bildiğimiz yolda "vatan-millet-din ve devlet" uğrunda şehit oldular.

Onlar hem şehitlerimiz, hem de şahitlerimizdir. Yarın huzur-ı ilahide de bana şahitlik edecek olanlar, onlardır...

Onların huzurunda, Onlar için konuşacağım!

Ebed-müdded olan Türk Devletine; kıyamete kadar hür, müstakil, mes'ud ve müreffeh yaşamasını, her gayeden aziz bildiğimiz Büyük Türk Milletine bugüne kadar hizmet etmiş ve etmekte olanlar için; yarın aynı yolda, aynı heyecan ve şuurla bu kutsal hizmetin bayrağını taşıyacak olanlar için konuşacağım!

Milletim aldatılmasın, şaşırtılmasın; milletim gerçeği bilsin diye konuşacağım!

Huzur-u İlahiye yüz akıyla çıkmaktan başka hiçbir endişeye gönlümde yer yoktur. Hiç kimsenin merhamet ve insafına şahsen ihtiyacım yoktur.

Sözüm, tenkidim, talebim yalnız Hak ve Hakikat namınadır.

Yalnız mülkün temeli olan adalet nâmınadır.

Yalnız milletim ve devletim içindir."

Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ

(Başbuğ'un 12 Eylül Mahkemesi'ndeki Konuşmasından Bir Bölüm)

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.