DEVLET BAHÇELİ'DEN FLAŞ 'BAYRAK' AÇIKLAMASI
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sözde Kürdistan bayrağıyla ilgili açıklama yaptı.
26-27 Şubat tarihlerinde Ankara ve İstanbul'da açılan sözde Kürdistan bayraklarına tepkiler devam ediyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, salı günü TBMM'de düzenlenen MHP Grup Toplantısının ardından bugün de sosyal medya hesabından yaptığı açıklamalarla paçavranın açılmasına tepki gösterdi.
İşte Devlet Bahçeli'nin açıklamaları:
Denge için duruş, duruş için dağınıklığın ve durgunluğun aşılması, aşınması, buruşturulup bir kenara atılması gerekir. Hareketin olduğu yerde arzu, arayış, çaba, devamlı yenilenen, devamlı yükselen bir mücadele azmi görülür veya beklenir. Kararsızlık ve kötümserlik; hareketin engeli, denge ve düzenin ekarte edilmesi gereken hendeğidir. Engele ve hendeğe takılmak akılsızlıktır.
Altını üstünü bilmem; ama devlet akıl ve Türk adayışıdır. Millet beşeri bir anıt, bayrak ise milli varlığın bağımsızlık arı ve aminidir. Bayrak derken egemenliği anlarız. Hür yaşamayı anlamlandırırız. Bağımsızlığın sembol ve timsali olduğunu anlatırız. Bayrak;milli namus ve şerefin göklerde dalgalanan itibar ve görkemidir.
Peki 26-27 Şubatta İstanbul ve Ankara’ya astırılan bez parçası nedir? Türkmenlere kan kusturmuş, teröre destek vermiş, işlenmiş suç ve cinayetlere ortak olmuş birisinin bayrağı olsa ne yazar, olmasa ne çıkar? Türk vatanında sözde Kürdistan bayrağı dalgalanıyorsa, buna niçin sessiz kalalım, bunu nasıl sineye çekip görmezden gelelim? Çok şükür milli onurumuzu kaybetmedik, geçmişi ve gerçekleşmiş ihanetler serisini zihnimizden kazıyıp atmadık. Ucuza ağırlık, küçüğe azizlik, değersize anlayış olmaz. Olur diyen varsa ya aklını kontrol ettirmeli, milli müktesebatını gözden geçirmelidir.
Nasıl övelim malum kötü kişiyi? Nasıl dileyelim yapılan kötü işi? İstanbul-Ankara’ya sözde bayrak asılıyorsa, Türk bayrağı inmiştir! Sayın Başbakan, talihsiz şekilde,“bugünlerde bir bayrak hikayesidir gidiyor” dedi. Bilmelidir ki, bayrak hikaye değildir, haya ve hakikattir. Bu hakikat ise şerefli Türk bayrağıdır; ona eş tutulmaya kalkılan ise basit bir bez parçasıdır.
Irak Anayasa’sına göre Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi özerk bir yapıymış. Doğru, anılan Anayasa’nın 117. maddesi buna amirdir. Söz konusu bölgesel yönetimin parlamentosu, başbakanı, bakanları, ayrı bir bayrağı varmış. Ben de diyorum ki, bu Türkiye’nin meselesi değildir.
Irak Anayasası’nı açtım baktım; Barzani’ye özgü bir bayrak tanımı görmedim. Olsa bile bizi bağlamaz, bağlayamaz görüşündeyim. CHP sözcüsü, konuyla ilgili anlatacağımız şeyleri merak ediyordu. Fakat kendi liderinin suskunluğunu görmemiş olacak ki es geçmiştir. Biz dün konuştuk, yine konuşur; inanmışlıkla eleştirilerimizi yaparız. CHP sözcüleri siz gidin PYD, PKK, FETÖ’yle dertlenin,derdinize yanın.
Bize laf sokuşturmaya, parmak sallamaya çalışanlara bir baksanız arı gibiler, ağızlarından bal damlıyor, ama kuyruklarında da zehir. Sayın Başbakan Barzani paçavrasını gündeme getirmenin iyi niyetlilik olmadığını söylüyor. Kötüye kötü demenin neresi iyi niyetlilik değildir? Ne oldu da Barzani Türkiye’de, hem de şu nazik ve hassas dönemde ağırlandı? Hangi bölgesel ve küresel politikanın yörüngesine girildi?
Eğer Barzani, bize tercih ediliyorsa, ki bu da bir tercihtir, asıl bunu iyi niyetle yorumlayamam, samimiyetle okuyamam. Sayın Başbakan’a millilik övgüleri yaparken, mahcup olacağımız, yüzümüzü kara çıkaracak misal ve eylemlerle karşılaşmaktan üzülüyoruz. Güzele güzel diyoruz naz ediyor; çirkine güzel diyoruz haz ediyor. Nasıl iştir, anlamak, anlam vermek mümkün değil?
Barzani’nin bez paçavrası daha önce de asılmış!İyi ya o zamanda aynı şiddetli ve tavizsiz tepkiyi göstermedik mi?Uyuşup karanlığa mı uyalım? Cenap Şehabettin diyor ki; yuvasını yakmadıkça yılanın kökü kesilmez. Yuva da bellidir yılan da. Bunları yok saymak yenilgi ve yıkımdır. Dikkat edelim; bir çivi yüzünden bir nal, bir nal yüzünden bir at, bir at yüzünden bir süvari, bir süvari yüzünden bir ordu kaybedilebilir. İbni Sina derki: Zaman acıları unutturur, intikam duygusunu söndürür,öfkeleri yatıştırır,kinleri boğar,geçmişi unutturur. Ama biz unutmadık.
MHP’yi, Kürt kökenli kardeşlerimin karşısında göstermeye çalışan bir zavallı kalem yobazı da, şahsımı mahkemeye verecekmiş. Durmasın! Değil bu dünyada,Mahkem-i Kübra’da bile bin yıllık kardeşliği bozmaya çalışanlardan asıl ben davacıyım.Bunlarla da millet adına yüzleşeceğim. Türk-Kürt ayrımını kışkırtanlardan, MHP’ye kara çalanlardan alacaklıyım. Toprak olsam yine peşlerindeyim, yakalarından tutacağım.
Yusuf Has Hacib’in; “sabır erenlerin tavrı, sabırlı ol.Sabreden insan göğe bile bulur yolu” sözü aklımdadır.Ama sabrın da bir sınırı vardır. Kalemini yüreklere batırıp vicdanlara saplayanlarla; cümlelerini silah gibi kullanıp bozgunculuğa heves edenlerle hesabım mahşere kadardır. Biz 16 Nisan’da millet için evet, devlet için evet, Türklüğün bekası için evet diyeceğiz. Ve hakkın hukukun safında evet diye yağacağız. Yemin ettik, dönmeyeceğiz. Döndürmeye çalışanlara bakmayacağız. Tuzak kuranlara aldanmayacağız, üzerimize oynayanlara kanmayacağız.
“Acele yapılan çiğ olur, acele pişen aşı yiyen hasta olur” diyor Yusuf Has Hacib. Acele etmedik, hasta değiliz, sadece haysiyetliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.