MHP'li Kamil Aydın: Türkiye'ye Efelenenlere de Karşı Çıkın

MHP'li Kamil Aydın: Türkiye'ye Efelenenlere de Karşı Çıkın

MHP Genel Başkan Yardımcısı Kamil Aydın, Türkiye'nin dışarıya karşı dik durmasını eleştirenlerin, dış ülkelerin Türkiye'ye karşı efelenmesine ses çıkarmadıklarını söyledi.

MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Erzurum Milletvekili Kamil Aydın, TBMM Genel Kurulu'nda bütçe görüşmelerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmada, Uluslararası arenada MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin Çift Başlı Kartal ile sembolize ettiği Doğu'yu unutmadan Batı'ya bakış politikasının önemli olduğunu belirterek, Türkiye'nin dış politika dik durmasını ''Hey Macron'' ''Hey Paşinyan'' denilerek efelenildi diye eleştirenlerin, dış ülkelerin Türkiye'ye karşı ''Hey Erdoğan'' Hey Bahçeli'' diye efelenerek tehditler savurmasına hiç itiraz etmediklerini söyledi.

MEDENİYETİN KAYNAĞI DOĞU AMA TARİH BOYUNCA GÖÇLER BATIYA DOĞRU OLDU

Evet, sözlerime ünlü bir sosyal antropolog Martin Bernal'in 2 ciltlik "Kara Atena" kitabından, Batı sosyolojisini altüst eden bir cümlesiyle başlamak istiyorum. Göbeklitepe'deki kazılar da zaten onun söylediklerini bire bir ispatlamaktadır. İnsanlığın ve insanlıkla beraber medeniyetin, ışığın -ya da üstat Cemil Meriç'in ifade ettiği gibi- doğup beslendiği kaynak, yön Doğu'dur. Yine, bu anlamda bir başka sosyolojik gerçek de şunu ifade eder ki: Tarih süresince, insanlık yaşamı boyunca göçler de, yürüyüşler de, fütuhatlar da -adına ne derseniz deyin- Batı'ya doğru olmuştur. Bunu niye ifade etmeye çalışıyorum? Özellikle uluslararası ilişkilerde, dış ilişkilerde tek yönlü bakmama adına, cumhuriyetimizin banisinin de çok veciz bir şekilde ifade ettiği gibi "Yurtta barış, cihanda barış."ı ete kemiğe büründürmenin diğer bir ifadesidir.

MHP LİDERİ BAHÇELİ'NİN ÇİFT BAŞLI KARTAL İLE SEMBOLİZE ETTİĞİ POLİTİKA

Soğuk savaş dönemlerindeki o iki kutupluluğun artık 21'inci yüzyılda çok da geçerli olmadığını ifade etme adına bunları söyledim ama yani bir taraftan Doğu Bloku-Batı Bloku gibi değil ya da bugün birilerinin zorlamayla ifade etmeye çalıştığı bir Avrasyacı blok, bir de Transatlantik blok gibi sıkıştırılmış bir düşünce söz konusu olamaz uluslararası ilişkilerde geldiğimiz nokta itibarıyla. Dolayısıyla, bizim burada aslolan şiarımız ne olacak? Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ifade ettiği gibi bağımsızlığı karakter edinip özellikle egemenliği en ufak bir şekilde sekteye uğratmadan bir uluslararası ilişkiler duruşu sergilemektir. Bu, hem iç siyasette hem dış siyasette çok etkin bir şekilde öncelenmesi gereken bir duruşun adıdır. Dolayısıyla, aynen, Genel Başkanımızın çift başlı kartalla, güzel bir sembolle ifade ettiği gibi, bir yönüyle, bir başımızla Doğu'yu yani değerlerimizi unutmadan, insanlığın, ışığın buradan kaynaklandığını unutmadan, unutturmadan; diğer yönümüzle, diğer başımızla da muasır medeniyetler ötesinin işaret edildiği noktasında Batı'ya yönelimimiz söz konusudur.

HÜRRİYET VE BAĞIMSIZLIKTAN ÖDÜN VERMEDEN HAKLARIMIZI SAVUNMAK

Ama burada aslolan şudur: Birine teslim olma değildir. Yani şu ana kadar konuşmaları izledik. Şimdi, bu "Yurtta sulh, cihanda sulh." kavramını gerçekten iyi algılayıp iyi anlamak lazım. Burada bilakayduşart bir teslimiyet söz konusu değildir ya da her şeyi masada, zorunlu olarak masada halletme gibi bir yaptırım, bir mecburiyet de değildir. Burada, biraz önce söylediğimiz gibi, hürriyet ve bağımsızlığımızdan, istiklalimizden en ufak bir taviz vermeden haklarımızı açık, net bir şekilde, zaman zaman sahada, zaman zaman da alanda geçerli olan enstrümanlarla savunmaktır.

HEY MACRON EFELENMESİNİ SORGULAYANLAR HEY ERDOĞAN VE BAHÇELİ DİYENE DE BAKSIN

Şimdi, gerçekten uluslararası ilişkiler bağlamında, şu ana kadarki konuşmalarda ya da bugüne kadarki bazı şeylere tanıklık ettik. Özellikle, efendim, nasıl olur, "Heey Macron!" "Heey Miçotakis!" "Hey Paşinyan!" "Hey Trump!" demekle neyi hedefliyoruz? Niye bunu söylüyoruz? Ya, şimdi arkadaşlar, uluslararası ilişkilerde bir mütekabiliyet söz konusudur yani Türkiye'nin durduğu yerde, böyle bir anda efelenme gibi durumu bir durumu söz konusu değil, burada karşılıklılık esastır. Yani ben bekliyorum ki biri de acaba "Hey Erdoğan!" diyen zihniyeti sorgulamaya tabi tutsun. Acaba ne var bunun arkasında?  Bir çözümlemeye tabi tutalım, niye? Çünkü "Yurtta sulh, cihanda sulh." böyle içe çekilme, pasif durma, eziklik hissiyatına boğma bir yapı değil artık. Artık haklarımızı...

ULUSLARARASI PLATFORMLARDA İÇ KAPANIKLIĞINA İTEN NEDEN

Bakın, 1949'dan itibaren üyesi olduğumuz uluslararası birliktelikler içerisinde bugüne kadar hayal edip, düşünüp efendim, içten içe pazarlayıp ama bir türlü aktive edemeyip, itiraz edemeyip ya da zaman zaman edip karşılığında ambargolar, şunlar bunlar yediğimiz dönemlerin vermiş olduğu o psikolojik rahatsızlık bizi bu anlamda tamamen bir içe kapanıklılığa itti.

MACRON DURUP DURURKEN TÜRKİYE'YE NEDEN EFELENDİ?

Peki, "Hey Erdoğan!" ne dedi, niye dediler? Yani Macron durup dururken niye bize efelendi? Çünkü biz Akdeniz'deyiz artık, çünkü ilk defa orada hidrokarbon arayışı başlattık, Karadeniz'de sondaj yaptık, Kıbrıs'la ilgili meseleleri artık buzdolabından çıkardık, kırk altı yıllık bir meseleyi bir günde çözdük, açtık Maraş'ı.  Yani bunları niye görmüyoruz? Yirmi sekiz yıllık, otuz yıllık bir Karabağ meselesinde ilk defa açık, net malla, canla, bütün varlıkla destek olunacağı söylendi. Ve inanın bu elde edilen başarıları gerçekten hasımların birçoğu görüp itiraf ettiler, şimdi ben okuyacağım birinci kaynaktan. İngiliz Dışişleri Bakanı diyor ki: "Türkiye'nin uluslararası büyük silah üretim noktalarından uzak tutulması, maalesef Türkiye'yi kendi kendine silahlarını üretmeye götürdü." Yani amiyane ifadeyle "Biz kötü komşuluk yaptık, kötü müttefiklik yaptık ama onu da ev sahibi yaptık maalesef." dedi. İki gün önceki açıklaması, bakın, Sayın Wallace'un ifadeleri.  Şimdi, bunları çoğaltabiliriz.

BİZİM KİMSEDEN KORKACAĞIMIZ BİR ŞEY YOKTUR

 Yine, bir zamanlar boğazın iki yakasında birileriyle Türkiye'de rejim projelerine katkıda bulunan sözüm ona "Stratejist" de benzer ifadelerde bulunuyor. İki gün önce o da basına düştü. Diyor ki: "Türkiye artık eski bir Türkiye -o bizim talimat verdiğimiz, yönlendirdiğimiz, efendim, yardıma muhtaç, bir parça havuç, bir sopa reva gördüğümüz yapıda- değil. Artık AB ülkeleri de Amerika da bunu algılayıp, anlayıp buna göre pozisyon almak zorunda." Şimdi, bunu söyleyenlerin gerçekten hiç dikkatleri çekilmiyor. Ama nedense, "Niye Fransa'ya, Macron'a itiraz ettik?" Ee, niye etmeyeyim? Şimdi söyleyeyim. Yani biz gerçekten bağımsızlığı karakter edinmiş yapıda insanlar olarak, biz MHP olarak dün de söyledik, bugün de söyleyeceğiz: Bizim kimseden korkacağımız, çekineceğimiz herhangi bir şey yoktur. "Bizim dalımızı koparanın kökünü dibinden koparırız." şiarıyla hareket eden bir hareketiz biz. 

DİNİMİZE VE BAĞIMSIZLIĞIMIZA SALDIRANLARA MİLLETÇE KARŞI ÇIKACAĞIZ

Şimdi, Fransa'da benim dinimi reforma tabi tutacak, "Fransız İslam'ı, Alman İslam'ı" deyip efendim, camilerimi kapatacak, oradaki vatandaşlarımıza binbir eziyeti reva görecek, ben "Hey Macron!" diyemeyeceğim. Yunanistan'da bir tane mabedim olmayacak, Batı Trakya'da Türklüğün sömürüldüğü bir dönemde, feryat ettiği bir dönemde sesimizi çıkarmayacağız, "Ey, Miçotakis ne yapıyorsun? Haddini bil!" demeyecek miyiz? Paşinyan'a yirmi sekiz yıllık zulmü bitirme adına, o Boraltan Köprüsü utancını silme adına "Hey Paşinyan, haddini bil!" demeyecek miyiz? Bunu milletçe diyeceğiz, bunu hep beraber diyeceğiz.

TÜRKİYE DİK DURUŞ SERGİLEMİŞTİ

Bakın, bireysel bir anımı paylaşayım. 90'lı yılların başında rahmetli İnönü Başbakan Yardımcısıyken Londra'ya bir toplantıya geldiğinde, inanın -beslendiğim kaynak olarak sol bir kaynaktan gelmiyorum, herkesçe malum ama- oradaki Erdal İnönü Türkiye'yi temsilen vardı. İnanın, işte bizim, işte Türk milliyetçilerinin ebet müddet bakışı budur. Orada benim ülkem adına gelmiş, ülkemi temsil ediyor. Ermeni ve özellikle Rum lobilerinin, o grupların yuhalaması karşısında biz dik duruş sergiledik.

ŞİMDİ EY ERDOĞAN EY BAHÇELİ DEMEYE BAŞLADILAR

Dahasını söyleyeyim, o da basına düştü: Eski bir Büyükelçi, Suriye Temsilcisi -şimdi "Ey Erdoğan!", "Ey Bahçeli!" demeye de başladılar çünkü Cumhur İttifakı'nın gerçekten iradesinin özellikle uluslararası ilişkilerde sahaya çok net yansımasını artık görüyorlar- "Hangisini koparırsak ancak öyle bir başarı elde etme imkânımız doğabilir?" deyip diyor ki: "Efendim, SDG'liler iyi çocuklar. Aslında MHP  bunu, Suriye'deki bizim düşündüğümüz şeylerin yapılmasını, gerçeklemesini engelliyor." Şimdi ben o adamı bir deşifre edeyim: O Büyükelçi, Genel Başkanımızla bir randevu sonucu görüşme sırasında dönemin Başbakanı Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili özel bir soruyla mevzuya girmeye çalışınca Genel Başkanımız kalkıp nezaketini bozmadan "Bu görüşme burada bitmiştir Sayın Büyükelçi, buyurun..." diyor.  "Biz, sizin burada jurnalciniz; sizin burada, ülkemizin herhangi bir... Muhalefet olabiliriz, iktidar olabiliriz ama biz iç siyasetimizle ilgili meseleleri sizlere peşkeş çekecek bir durumda değiliz." İşte, bu duruşu özlüyoruz, bu duruşu hâkim kılmaya çalışıyoruz inşallah.

AYASOFYA KONUSUNDA EGEMENLİK HAKLARIMIZA DİL UZATTILAR

Ya, Türkiye'de bir FETÖ olayı yaşandıktan sonra, aman Yarabbi, kıyametler koptu, bütün raporlar Türkiye aleyhine sırasıyla. Hatta daha da ileri giderek "Ya, Ayasofya'yı niye açtınız?" diyorlar ya, düşünebiliyor musunuz? Egemenlik hakkımıza dil uzatmaya varıncaya kadar, hâlâ Türkiye'yi böyle müstemleke mantığıyla görmeye çalışanlar var. Hatta bir Danimarkalı, hızını alamayıp "Türkiye'yi NATO'dan atalım." dedi. Stoltenberg gülerek "Ya, Türkiye'de Danimarka'nın nüfusu kadar mülteci var." dedi yani "Etin ne, budun ne?" der gibi. Allah'tan kork ya, Allah'tan kork ya. NATO'nun güney kanadının en güçlü ordusu Türkiye; Türkiye olmasa kırk yılda bu coğrafya tamamen teslim edilmişti soğuk savaş döneminde. Şimdi bunları söylüyor: "Türkiye olmasa IŞİD'le mücadele mümkün değildi." 

ULUSLARARASI BAĞLAMDA BİRLİK OLMAK ZORUNDAYIZ

Şimdi, arkadaşlar, bunları niye söylüyoruz? Gerçekten, hiç değilse uluslararası bağlamda birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için olmayı artık sahaya sürüp bunu uygulamak zorundayız. Allah korusun, çünkü gerçekten bizim bizden başka dostumuz yok. Bizi biz eden değerlere sağlam bir şekilde bağlanalım diyorum.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.