MHP'NİN 10 TEMMUZ KURULTAYI, PARÇALAMA HESAPLARI YAPANLARIN OYUNLARINI BOZACAK
MHP Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin, MHP kurultayına ilişkin yaptığı açıklamada, "Ülkücü Hareket, 10 Temmuz'da tartışmaları sonlandırıp yeniden ülke gündemine ve asli misyonuna dönecektir.
Ülkücünün hizmet yeteneği ve enerjisini tarlalarda korsan gösteriler yerine yeniden partimizin iktidarını sağlayacak sandık başarısı için meşru kurultay zemininde sarf etmesi sağlanacaktır. MHP'nin 10 Temmuz Kurultayı, Ülkücü Hareket'i birbirine düşürme ve parçalama hesapları yapanların bütün oyunlarını ve hesaplarını bozacaktır" dedi.
meye gerek duymaz hale geldiğini savunan Çetin, şunları söyledi:
Türkiye gün geçmiyor ki, teröre yeni kurbanlar vermesin. Türk milletinin hür ve bağımsız yaşama hakkını, ülkemizin toprak bütünlüğünü ve asayişini sağlamak için vatan evlatları toprağa düşmekten çekinmiyor. Kahraman güvenlik güçlerimiz, Çanakkale ve milli mücadele kahramanlarının bayrağını elden ele taşımaya devam ederek tarihimizin altın sayfalarına şerefli isimlerini yazdırıyorlar. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, vatan savunmasında görev almış bütün şehitlerimize ve gazilerimize şükranlarımızı sunuyoruz.
Türkiye gündemini uzun süredir bölücü terörün belirlemesi ve her geçen gün şiddetini artırıyor olması, karşı mücadelenin yetersizliğini ve hatalarını sorgulamamızı emrediyor. Evvela terörün uluslararası siyasetin bir parçası olduğu ve dış destek olmadan varlığını sürdürmesinin mümkün olmayacağı gerçeği göz ardı edilmemelidir. Son dönemde terör örgütlerinin faaliyetlerindeki artış, Türkiye üzerinde hesapların da yoğunlaştığının göstergesidir.
Türkiye gittikçe daralan büyük bir kuşatma altındadır. Müttefikimiz dediğimiz ülkeler dahi Türkiye aleyhine faaliyetlerini gizlemeye gerek duymaz hale gelmiştir. Almanya’nın soykırımı bir silah olarak kullanması, NATO’daki ortaklarımızdan Ermenistan’la ilişkilerimizi düzeltmemiz için uyarı yapılması, ABD’nin Suriye’de PKK uzantılarıyla birlikte Kürdistan kurma faaliyetlerine hız vermesi Türkiye için hayırlı gelişmeler değildir. Ülkemizde artan terör faaliyetleri ile dış politikadaki gelişmeler arasında doğrudan ilişki söz konusudur. Türkiye dışarıda etkisizleştirildikten sonra içeride çözülmek istenmektedir.
Hükümetlerin ilk görevi, vatandaşlarının huzur ve güvenliğini sağlamaktır. Türkiye’de AKP iktidardır ancak terör şehirlerde kol gezmekte, bombalar patlatıp can almaktadır. Bugüne kadar hükümetten hiçbir bakan sorumluluk alarak görevinden istifa ettiğine şahit olunmamıştır. Güvenliğimizden sorumlu yetkililerimiz ise tıpkı olaydan sonra yangın söndürmeye çalışan itfaiye teşkilatı gibi çalışmaktadır. Oysa onların asli görevi milli güvenliğimize yönelik tehditleri önceden haber alarak tedbir almaktır.
Ülkemiz üzerinde hesabı olan devletlerin taşeronluk görevini yapan terör örgütlerinin faaliyetlerini önlemenin yolu caydırıcılıktır. Kamu güvenliğinden sorumlu olanlar, çağımızda devletlerarası mücadelenin terör örgütleri üzerinden vekâletler savaşına dönüştüğü gerçeğini idrak edemediği sürece, Türkiye terörizme mahkûm kalmaya devam edecektir. Canımızı yakanın canını yakacak caydırıcı tedbirler almadan, küresel güçlerin beslediği terör örgütlerinin dilediği yerde dilediği zaman eylem yapmalarını önlemek mümkün değildir. Bunun yolu ise, Türkiye’nin savunmasını bir bütün olarak ele almaktan ve güvenlik konseptini değiştirmekten geçmektedir. Dış politikada yalnızlaşmış, içeride vatandaşını etnik ayrıştırmaya tabi tutmuş bir zihniyetten huzur ve güvenliği sağlamasını beklemek abesle iştigaldir.
AKP iktidarının da zaten güvenliği gerçekten sağlamak gibi bir niyeti yoktur. Çünkü onları ayakta tutan, kendi elleriyle besledikleri terörün varlığıdır. Bugüne kadar hep kendi yarattıkları karşıtlıklar üzerinden varlıklarını sürdüren AKP iktidarı, açılım adını verdikleri ihanet sürecini başlatarak sıfırlanmış terörü yeniden hortlatmıştır. Oslo’da, Habur’da,Dolmabahçe’de terör örgütü temsilcileriyle görüşen kendi görevlileridir. Barzani’nin ağır silahlar taşıyan kuvvetlerini tam da 29 Ekim Cumhuriyet bayramında Türkiye’den merasimle geçirerek Kobani’ye yardım koridoru açan AKP hükümetidir. Bölücü terör örgütünü siyasallaştırıp Meclis’te temsil edilir hale getiren, akil adamlar denen akılsız uygulamayla Türk milletini oyalarken bölücü terörün ülkemizi tonlarca bomba ve silahla doldurmasına, bölgede hâkimiyet kurmasına göz yuman, devletimizin güvenlik kuvvetlerinin tespit ve müdahale isteklerini açılım zarar görür diye geri çeviren AKP hükümetidir. Bugün PKK’nın Türk milletine karşı kullandığı ağır silahların nereden geldiğini bile bile, Barzani’yi dost sayan yine AKP zihniyetidir. “Birkaç Mehmet öldü diye Meclis toplanmaz” sözlerini sarf eden AKP’li bir bakandır. Bu yüzden Türk milletinin vatanı uğruna verdiği her şehitte AKP politikalarının vebali vardır.
Hendek direnişi adı altında yürütülen kantonlaşma sürecinde şehirlerimizin Irak ve Suriye görüntüsü verircesine yıkılmasının sorumlusu, bölücü terör örgütünü siyasallaştıranlardır. Bugün AKP iktidarlarının yanlışlarının bedelini Türk milleti canıyla ve bozulan huzuruyla ödemektedir.
Türk milletine karşı yapılan isyanlı kalkışmayı demokratik talep gibi gösteren siyasi söylemler ülkemizi uçurumun kenarına kadar getirmiştir. Türkiye’nin talihsizliği, teröre cesaret veren açılımcı bir iktidara ve bölücü çevrelerle temas kurmaktan çekinmeyen bir ana muhalefet partisine sahip olmasıdır. İki yanlış politik söylemin tek alternatifi Milliyetçi Hareket Partisi ise ne yazık ki ülke gündeminden koparılarak içe dönük mücadeleyle altı aydır gereksiz yere meşgul edilmektedir. MHP’nin yıllardır dile getirdiği görüşlerdeki haklılığı iç tartışmalarla kamuoyundan gizlenirken, partimizin söylemlerini taklit eden açılım ihanetinin aktörleri hatalarını örtme fırsatı bulmaktadır. Tek millet, tek devlet, tek bayrak söylemini inanarak dile getiren bir zihniyetin kendi vatandaşını “Kürt mü Arap mı” diye ayırması mümkün değildir.
Türkiye’de uygulanan ayrıştırma siyasetini sonlandırmak, milli birlik ve bütünlüğümüz üzerindeki kara bulutları dağıtmak için Milliyetçi Hareket Partisi’nin bütünleştirici politikalarına ve terörle mücadeledeki kararlılığına ihtiyaç vardır. Milletimizin umudu olan Milliyetçi Hareket, küresel güçlerin Irak ve Suriye’den sonra bölme programını Türkiye’de de uygulamasına müsaade etmeyecek tek milli güçtür.
Milliyetçi Ülkücü Hareketin Türkiye sevdalısı mensupları, Türk milletinin en fazla ihtiyaç hissettiği dönemde, ülkemizin yaşadıklarına çözüm üretmek yerine dikkat ve enerjilerini daha fazla içe dönük boş tartışmalarla geçirmeyecektir. Ülke gerçeklerinden kopuk bireysel siyasi çıkarlarını öne çıkaranlar tarafından paradigma değişimi örtüsü altında camiamızın meşgul edilmesine son verilecektir.
Ülkücü Hareket, 10 Temmuzda tartışmaları sonlandırıp yeniden ülke gündemine ve asli misyonuna dönecektir. Ülkücünün hizmet yeteneği ve enerjisini tarlalarda korsan gösteriler yerine yeniden partimizin iktidarını sağlayacak sandık başarısı için meşru kurultay zemininde sarf etmesi sağlanacaktır. MHP’nin 10 Temmuz Kurultayı, Ülkücü Hareket’i birbirine düşürme ve parçalama hesapları yapanların bütün oyunlarını ve hesaplarını bozacaktır.
Fikri çizgisini ve değerlerini koruyan, birliğine ve bütünlüğüne sahip çıkan Ülkücü Hareket, 10 Temmuz Kurultayından güçlenerek çıkacaktır. Birlikte bir yerde ortak hedefe yürüme kararlılığını ortaya koyabilen Ülkücü Hareket, Türkiye için her zaman umuttur, geleceğinde vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.