YARGIDA, ÇÖZÜM SÜRECİ DEVAM MI EDİYOR?
Düşünün ki "Çözüm Süreci" zamanında, bir terör olayına şahit oluyorsunuz. Olaya şahit olanlardan hiç kimse görgü tanıklığı yapmıyor ve siz vatanınız için her şeyi göze alarak gördüğünüz her şeyi anlatıyorsunuz...Peki ya sonuç?
Ne desek ne konuşsak azdır. Olayı yaşayan vatandaşımızın can güvenliği için somut delillerimizi kullanmadan olayı izah edeceğiz, umarım sesimizi gerekli mercilere duyurabiliriz.
Sene 2011...
Sabah saatlerinde ekmek almaya giden vatandaşımız, bir terör olayına şahit oluyor. Olay anında gördüğü her şeyi adli makamlara anlatıyor, üstelik olayda kendisinden başka da görgü tanıkları olmasına rağmen ondan başka hiç kimse konuşmuyor. Her neyse, vicdanı rahat, ülkesine aşık bir şekilde her gece başını yastığa huzurla koyuyor.
Fakat bir gün bir telefon geliyor kendisine "Mahkemen var, sabah saat 09.00'da adliyede ol."
Neye uğradığına şaşırıyor ve adliyeye gidiyor. Bir bakıyor ki "Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar" 'dan ağır cezada yürütülen bir ceza yargılamasında tanık olarak ifadesi alınacak. "Ben ağır cezalık hangi olaya şahit olmuş olabilirim ki?" diyor.
Ve bir bakıyor ki, 2011 yılında şahit olduğu o terör olayı...
Sanık müdafilerinin temyiz itirazları Yargıtay tarafından yerinde görülmüş ve bu sebeplerden dolayı sanıklar hakkında verilen ceza hükümlerinin BOZULMASINA karar verilmiş...
Kısacası teröristler ilk derece mahkemesinde yeniden yargılanıyor. Hadi buna hukuki savunmalarınız olacak kendinizce, vay efendim yeterli delil yokmuş vay efendim tanık beyanı çelişkili vb. gibi...
*
Peki bundan sonraki diyeceklerime de bir savunmanız olacak mı?
Olaydaki tek görgü tanığının kimlik bilgileri dosyada gizlenmedi, iddianamede tanığın bütün kimlik bilgileri, adresi, nerede yaşadığı, ne yaptığı kısacası her şeyi alenen mevcut. Tabi ki mahkemenin savunması şu şekilde "TANIK TARAFINDAN, KİMLİK BİLGİLERİM GİZLENSİN DİYE MAHKEMEMİZE HERHANGİ BİR TALEP GELMEDİ."
Söz konusu etkin pişmanlıktan yararlanan bir terörist olsaydı eminim ki; 5726 Sayılı Tanık Koruma Kanunu'na harfi harfine uyardınız.
Sanıkların, PKK terör örgütü üyeliğinden öte silahlı ve bombalı eylem sabıkaları oldukça geniş. Avukatları ise adeta Kandil'den kopup gelme...
Tanığın kimlik bilgilerinin örgüte deşifre olduğu yetmezmiş gibi, tanığı bulunduğu şehirde SEGBİS ile dinlediler. Sanıklar ve avukatları, tanığın sesini duydu, yüzünü tanıdı...
Halbuki! Tanık, esas dosyasının bulunduğu mahkemeye şöyle bir dilekçe yazmıştı: "...olay tarihinde tek görgü tanığı şahsım olduğu için ailemin ve benim can güvenliği tehlikededir. Bu yüzden ifademin görüntülü ve sesli iletişim tekniği olan “SEGBİS” ile değil, talimat dosyasının bulunduğu ... Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yazılı bir şekilde alınmasını talep ediyorum."
Peki sonuç ne mi oldu? Mahkemenin ağır ceza reisi ile görüşen tanık "Ya bu dilekçeye gerek yok, sana bir şey yapsalar çoktan yaparlardı aradan kaç yıl geçmiş..." gibi bir tavırla karşılaşınca el pençe SEGBİS ile ifadesini verdi...
Soruyorum sizlere; yargıda "Çözüm Süreci" devam mı ediyor? Bu ihmalkarlıklar da neden?
Allah korusun, PKK bir gün eskisi gibi şımarırsa nelerle karşılaşacağımızın farkında mısınız? Eşlerinin yanında enselerinden vurularak şehit edilen askerlerimizi, polislerimizi ne çabuk unuttunuz?
Bu ihmalkarlığı gören vatandaş, bundan sonra şahit olduğu hangi terör olayını anlatır hangi teröristi ALO-140' ı arayarak ihbar eder?
Sesimizi duyun ve duyurun zira daha çok bilmediğimiz ihmalkarlıkla bir çok vatandaşımızın hayatı tehlikede olabilir...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.