Zeytinyağı Kandiliyle Başlayan Türk Sanatı: Mahyacılık
Osmanlı Padişahı Sultan I. Ahmed'in emriyle 1600'lü yıllarda ramazanda camilere asılmaya başlayan mahyalar, ilk günkü heyecanıyla iki minare arasına asılmaya devam ediyor.
Osmanlı Padişahı Sultan I. Ahmed'in emriyle 1600'lü yıllarda ramazan ayında camilere asılmaya başlayan mahyalar ilk günkü heyecanıyla iki minare arasına asılmaya devam ediyor.
Geçmişte zeytinyağı kandiliyle ışıklandırılan minareler arasındaki mahyalar, günümüzde Vakıflar Genel Müdürlüğünün mahya ekibinin el emeğiyle hazırladığı elektrik sistemiyle aydınlatılıyor.
Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü mahya ekibi şefi Kahraman Yıldız (64), AA muhabirine yaptığı açıklamada, mahyacılığın Osmanlı'dan bu yana devam eden bir sanat olduğunu söyledi.
Türk icadı olan mahyacılığın 1600'lü yıllarda Osmanlı padişahı Sultan I. Ahmed döneminden bu yana devam ettiğini belirten Yıldız, "Mahyanın doğum yeri Sultanahmet Camisi'dir. Fatih Camisi müezzinlerinden Hattat Ahmet Kefefi bir çehre işleyerek Sultan I. Ahmed'e sunuyor ve kabul edildikten sonra selatin camilerine mahya asılması emri veriliyor. Bundan sonra zeytinyağı kandiliyle camilere ayrı ayrı mahyalar asılıyor ve her caminin o dönemde ayrı ayrı mahyacıları vardı." diye konuştu.
Mahyanın ramazanın bir şöleni olduğunu ifade eden Yıldız, görsel yayının olmadığı dönemlerde mahyaların olduğunu aktardı.
Mahyaların geçmişte şehirleri yıldız gibi aydınlattığını anlatan Yıldız, şunları kaydetti:
"Osmanlı döneminde zeytinyağı kandili ile mahyalardaki aydınlatma 2 saat sürüyordu. Bizim ustamız Hacı Ali Ceyhan, Osmanlı'da mahyacılık yapmıştır ve Sultanahmet Camisi'nin de başmüezzinidir. Ustamız, Cumhuriyet döneminden sonra elektrik gelmesiyle zeytinyağı mahyalarını elektrik sistemine çevirmiştir. 1975'te 18-19 yaşımdayken onunla tanıştım, çıraklığını yaptım. İstanbul Üsküdarlıyım, küçüklüğümüzden beri mahyaları bilirdik. Camilerde mahyalar yanardı, biz eve koşup haber verirdik. 'Kandiller yandı orucumuzu bozalım' diye."
Mahyacılığın zor bir meslek olduğunu söyleyen Yıldız, "Örneğin Selimiye Camisi 300 basamak, rüzgar, fırtına oluyor bu da bizi zorlayabiliyor. Kullandığımız malzemeleri minarelere çıkarmak zor. Mesleğimizde çırak yetişmiyor. Mesleğe başladığımdan bu yana çalıştığımız tüm camilerde 2 bin mahya astım. 6 kişilik ekibimiz var, ekipteki herkes emekli ama bu işe aşkla bağlı oldukları için devam ettiriyorlar." ifadelerini kullandı.
İstanbul, Edirne ve Bursa'daki camilere de ramazanda mahyalar astıklarını aktaran Yıldız, Mimar Sinan'ın ustalık eseri Selimiye Camisi'ne "Hiç kimse kimsesiz kalmasın" yazılı mahyayı astıklarını kaydetti.
"Aşkınan çalışan yorulmaz"
Mahyacı Süleyman Kök de (68) Neşet Ertaş’ın, "Aşkınan çalışan yorulmaz. Ne zaman ki öldüm işte o zaman yoruldum" sözünü hatırlatarak, "Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul 1. Bölgede elektrikçi ustası olarak 46 yıl görev yaptım. 46 yıllık meslek hayatımın 40 yılında mahya astım. Ekipteki tüm arkadaşlarımız emekli. Hepimiz özellikle üç ayları iple çekiyoruz, üç aylardan sonra günleri tek tek sayılıyorum. Hem ramazanı şerife hem de mahyaya kavuşmanın mutluluğunu yaşıyoruz." şeklinde konuştu.
Mahyacılığı görev aşkıyla devam ettirdiklerini dile getiren Kök, "Çırak yetişmiyor. Bu iş ağır bir iş, zor bir iş. Bize sorarsanız niye yapıyorsanız diye, bizde aşk var. Meslek aşkı, iş ahlakı, her türlü özlem ve istek var bu iş için." dedi.
Mahyacı Aziz İlyas Tosyalı da (56) mahyacılığa 1978'de 15 yaşında çırak olarak başladığını ifade etti.
41 yıldır mesleğini devam ettirdiğini belirten Tosyalı, "Bu anlatılmaz, yaşanır. Bunu her yıl yaşayarak mutlu oluyoruz. İnsanları da mutlu ettiğimize inanıyoruz. Yaptığımız işle insanların da bir zevk aldığını düşünüyoruz. Mesleğimizi, bu sanatı sürdürmeye çalışıyoruz." diye konuştu.
Cemil Buyurkan (55), Ramazan Kızılkaya (53) ve bir ulaştırma görevlisinin de yer aldığı ekip, ramazan ayı boyunca İstanbul, Edirne ve Bursa'daki camilere mahya asıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.