(Geniş Haber) Dha Fotoğrafı Bm Genel Kurulu’nda

-DHA Muhabiri Nilüfer Demir’in çektiği ve dünyada büyük etki yaratan Aylan bebeğin fotoğrafı bu kez Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından BM Genel Kurulu’na taşındı. Konuşmasının başında BM’nin kuruluş amacına değinen Davutoğlu,...

-DHA Muhabiri Nilüfer Demir’in çektiği ve dünyada büyük etki yaratan Aylan bebeğin fotoğrafı bu kez Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından BM Genel Kurulu’na taşındı. Konuşmasının başında BM’nin kuruluş amacına değinen Davutoğlu, “BM’nin ne için var olması gerektiğini hatırlamamız gerekiyor. Çok kısa bir süre önce bindikleri lastik bot battığı için cesedi sahillerimize vuran Aylan’ın vücudu BM’nin neden var olduğunu göstermiştir. 3 yaşındaki Aylan'ın trajik hikayesi bize BM'nin niçin var olduğunu hatırlatmalı” dedi. Davutoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: "Aylan gerçekten hepimizin bebeği, çocuğuydu. Her birimizin, insanlığın çocuğu... ve Aylan'ı cansız bedeniyle kıyıya vurmuş bulduğumuz anda kendi vicdanımızın ıstırabı içinde kaybolduk aslında. Bizler, insanlar olarak tarihin sayfalarında birer boş sayfa değiliz. Bizler ve yaptıklarımız, iyi şeyleri de kötü şeyleri de beraberinde getiriyor. Bu, basit ama çok kuvvetli bir antoloji aslında. Onun için iyi şeyleri yapabilmek için çabalarımızı bir araya getirmeliyiz ve hiç gecikmeden bugün insanoğlunun karşı karşıya kaldığı karmaşık ve trajik olaylara karşı mücadele etmeliyiz" diye konuştu.


Mülteci sorununa dikkat çeken Davutoğlu, Türkiye’nin 2 milyon mülteciyi topraklarına kabul ettiğini vurgulayarak, Türkiye’deki kamplarda 60 bin çocuğun dünyaya geldiğini, 30 bin çocuğa ise eğitim verildiğini açıkladı. “200 bin Iraklı ve 2 milyon Suriyeli mülteci Türkiye’de ve bizim kapılarımız yüreklerimiz onlara açık olmaya devam edecek. Kapılarımız, kalplerimiz açık olmaya devam edecek. Çünkü biz savaş ve zulümden kaçan insanları kucaklıyoruz” diyen Başbakan, mülteciler için toplamda Türkiye’nin 8 milyar dolar harcadığını ve bunun yalnızca 417 milyon dolarının uluslararası fonlardan geldiğini söyledi.


Mülteci krizinin temel sebebinin Esad’ın kendi halkına uyguladığı baskı ve IŞİD olduğunu belirten Başbakan, “Suriye rejimi kim silah kullandı ve füzelerle halkını vurdu. IŞİD’in zulmünden kaçan 5 milyon kişi ülkesini terk etti.” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin ise 55 milyon mülteciyi Akdeniz’i geçmek isterken kurtardığını Başbakan, “ Bir tiran olan Esad’ın Suriye’nin geleceğinde yeri yoktur. Diplomatik bir çözüm bulunacaksa siyasi değişime yönelik bir çözüm olmalıdır. “ dedi. Davutoğlu konuşmasına şöyle devam etti: “Bu trajedinin sona ermesi için Suriye'de halkın meşru bir devlete, hükümete ihtiyacı var. Onların iradesi, onların onayıyla kurulmuş bir hükümete ihtiyaçları var. Uluslararası toplum, o tarihe kadar bu insanlara güven duyabilecekleri, güvenli bir bölge sağlamalı. Hem rejimin hava bombardımanından korunmalılar hem de DEAŞ ve diğer terör örgütlerinin kara saldırılarından. Esad'sız bir Suriye'ye ihtiyaç var. Bir tiran olup, varil bombaları ve kimyasal silahlarla halkını öldürüyor. Başta kaldığı her an, onu destekleyenlerin utancı bizim aklımızda olmalı ve diplomatik bir çözüm için, siyasi değişikliğin gerçekleşeceği bir geçiş dönemine ihtiyaç var. Türkiye de bu amaç için çalışmaya devam edecek." Başbakan Davutoğlu, Suriye'de hayatını kaybeden 300 bin kişinin sesine uluslararası kamuoyunun kayıtsız kaldıüını belirterek, kendisinin geçen hafta yürüyerek Avrupa'ya geçmek isteyen Suriyeli mültecilerin temsilcileriyle görüştüğünü hatırlattı.


“Filistin Bayrağı’nı diğer ülke bayraklarının yanında göreceğiz bu önemlidir” diyen Davutoğlu, Filistin’in BM üyeliğini memnuniyetle karşıladıklarını belirtti.


Kutsal yerlerin korunması gerektiğini belirten Davutoğlu, buraların statüsünün korunmasının önemli olduğunu söyledi. Başbakan, "Sadece Suriye halkı değil bu sıkıntıları çeken, Filistin'deki trajedi de devam ediyor. 29 Kasım 2012'de burada yapmış olduğum konuşmada, uluslararası toplumu Filistinlilerle birlikte hareket etmesi, onlarla dayanışma göstermesi gerektiğinden bahsetmiştim. Filistinliler 60 yıldan fazla bir süredir kendi bağımsız devletlerini kurmak için uğraşıyorlar, bugün Filistin bayrağının BM'de diğer devletlerin bayrağının yanında dalgalanacağı anı birlikte idrak edeceğiz. Bu an tarafların masada eşit bir şekilde temsil edilebilmeleri ve sonuçta sürdürülebilir bir barışa erişmek için sağlıklı bir müzakere süreci yönetebilmeleri için çok önemlidir. Filistin bir gün bağımsız olacaktır, bugün veya yarın ve Doğu Kudüs de başkent olacaktır. Sayın Abbas'ın da söylediği gibi Doğu Kudüs'ün başkenti olduğu bir Filistin devletini hep birlikte kutlayabileceğiz, en yakın zamanda. Bütün Müslümanlar, Hristiyanlar ve bütün uluslar oraya herhangi bir kısıtlama olmaksızın gidebilecekler. Bu şehir bütün insanlık için önemlidir. Hem İslam'ın hem Hristiyanlığın kutsal saydığı bir şehirdir. Yasa dışı yerleşimlerin ve ihlallerin kutsal alanlara, özellikle Harem-i Şerif'e, Mescid-i Aksa'ya yönelik devam etmesi hemen ve kayıtsız şartsız durdurulmalıdır ki bir barış sürecinden bahsedebilelim. Harem-i Şerif'in zamansal ve mekansal olarak bütünlüğüne saygı göstermek gerekir. Herhangi bir şekilde Harem-i Şerif'in zamansal ve mekânsal olarak bölünmesine karşı bütün adımları kuvvetle reddediyor ve kınıyoruz.” dedi.


Türkiye’nin Güney sınırında terör olaylarının tavan yaptığını belirten Başbakan, terörizmin dini mezhebi olamadığını ve terörün her türlüsüne Türkiye olarak karşı olduklarını söyledi. Davutoğlu: “Bu tehdit bütün bölgeye ve onun ötesine yayılma potansiyeline sahiptir. Terörizmin herhangi bir haklılığı olamaz ve kayıtsız şartsız kınanması gerekir. Terörizmi herhangi bir din veya herhangi bir etnik grup ile bağlantılandırmak da çok açık bir hatadır, sadece terörist tehdidi kuvvetlendirmeye yarar. Bugün geçmişte olduğu gibi Türkiye her türlü terörle mücadele etmektedir. Bunun içerisine DEAŞ ve PKK ile olan mücadele dahildir. Terörle mücadele faaliyetlerimiz ve bu amaçla uluslararası işbirliğine yönelik katkılarımız, partnerlerimiz tarafından çok iyi bilinmektedir. Biz de bu çerçevede partnerlerimizden önemli destekler bekliyoruz. DEAŞ ile mücadele etmek, DEAŞ'ı ortaya çıkaran şartları yok etmekten geçer. Onun için Esad gidene kadar bu süreci devam ettireceğiz. Demokratik, çok kültürlü, Esad'sız ve DEAŞ'sız bir Suriye'nin oluşması için çalışmalarımızı devam ettireceğiz. O çerçevede müttefiklerimizin, ortaklarımızın, dostlarımızın Türkiye ile birlikte her türlü terörle mücadele konusunda birlikte dayanışma göstermesini bekliyoruz” dedi. Davutoğlu, AB üyeliği konusunda değinerek, "Ortak paylaşılan evrensel değerler çerçevesinde Avrupa Birliği üyesi olmak konusundaki stratejik hedefimiz yolunda çalışmaya devam edeceğiz. Bize göre bugün Avrupa'nın Türkiye'ye her zamankinden daha çok ihtiyacı var, özellikle güvenliği ve refahı açısından" dedi.


“Yabancı terör savaşçıları bizim için kaygı uyandırmaktadır. 2 binden daha fazla savaşçıyı sınırlarımızdan geri çevirdik.” diyen Davutoğlu bu konuda istihbarat paylaşımının öneminden bahsetti. Ayrıca Başbakan Türkiye'nin 2011'den bu yana 20 binden fazla kişiyi giriş yasağı listesine eklediğini belirtti.


“BM’nin insani yardım sistemi yetersiz kalıyor.” diyen Davutoğlu, insani kalkınmanın bütüncül bir şekilde ele alınması gerekliliğinden bahsetti. Davutoğlu, “Bizler yabancılaştırmayı dışlamayı, dini ve toplumsal ayrımcılığı engellemeliyiz. Irkçılık, yabancı düşmanlığı aşırıcılık ve terörizmle birlikte mücadele etmeliyiz. Kültürel bölünmelere müsaade edersek geleceğimizi kaybederiz. Irkçılığa karşı hiçbir mazeret sunmamalıyız.” dedi. Davutoğlu konuşmasına şöyle devam etti: "Kültürel bölünmeler de eğer müsaade edersek geleceğimizi tehdit edebilirler. Dünyada nefret, ayrımcılık ve aşırıcılığın yayılmasıyla ortaya çıkacak çatışmalar çok ciddi sorunlar, sonuçlar doğurabilir. İnsanların belli bir etnik ve dini bağlantıları nedeniyle birbirlerinden ayrı görülmeleri bize çok ciddi sorunlar getirebilir. Bu çerçevede biz belli toplulukların veya dinlerin herhangi bir şekilde dışlanması, tecrit edilmesi ve kötü gösterilmesini gayet olumsuz bir şekilde karşılıyoruz, bundan kaçınılması gerektiğini düşünüyoruz. Ancak bu şekilde birlikte hareket edebiliriz. O nedenle de ırkçılığa, İslamofobi dahil olmak üzere yabancı düşmanlığına, hepsine karşıyız. Aşırıcılık, radikalleşme ve terörizmle de efektif şekilde birlikte mücadele etmeliyiz. Bunları yapabilmek için kapsayıcılığa, demokratik meşruiyete önem vermeli, halkın iradesine saygı göstermeliyiz. Ancak bu şekilde hareket edebiliriz. Yoksa baskıcı güvenlik anlayışıyla evrensel hak ve özgürlüklerimizi bertaraf edemeyiz. Aramızda farklılıklar olabilir ancak ortak çabalarımızı bir araya getirmezsek bu farklılıklarımız daha güçlenir ve bizi daha da zor duruma sokar. O nedenle 10 yıl önce Türkiye ile İspanya'nın başlattığı Medeniyetler İttifakı gibi projeler, bu sorunlara kalıcı çözümler bulmak açısından çok önemlidir.”


Azerbaycan’ın sınırlarının korunmasının Türkiye için önemli olduğunu belirten Davutoğlu, Kırım tatarlarının korunmasının da kritik bir konu olduğuna dikkat çekti. Afrika ile ortaklıklarını genişlettiklerini hatırlatan Başbakan, Türkiye’nin Afganistan’ın istikrarı için çalışmalarına devam edeceğini söyledi. Davutoğlu: “Türkiye Avrupa'nın bir parçasıdır. Ortak paylaşılan evrensel değerler çerçevesinde Avrupa Birliği üyesi olmak konusundaki stratejik hedefimiz yolunda çalışmaya devam edeceğiz. Bize göre bugün Avrupa'nın Türkiye'ye her zamankinden daha çok ihtiyacı var ,özellikle güvenliği ve refahı açısından. Afrika'yla ilişkilerimizi, iş birliğimizi geliştirmek de diğer taraftan Türkiye'nin çok boyutla dış politikasının önemli bir parçası olmuştur. Bu bağlamda insani diplomasiye de önem vermeye devam ediyoruz” dedi.


“Kıbrıs’ta adada kalıcı bir barışın tesisi gerekmektedir ve bizler KKTC’nin bu noktadaki çabalarını desteklemeliyiz.” diyen Davutoğluşöyle devam etti: “Kıbrıs için adil, kapsayıcı ve kalıcı bir çözümün bulunması konusundaki taahhüdümüzün altını tekrar çizmek istiyorum. Bu çerçevede iki halkın adının eşit şekilde sahibi olması vasıtasıyla siyasi eşitliğe dayalı bir çözüme ulaşmalarına destek olmaya devam edeceğiz. Bu konuda çalışmaların yakın zamanda tamamlanabileceğini umuyoruz ve Kıbrıslı Türklerin etkili ve yapıcı çabalarını desteklemeye devam ediyoruz.” dedi.


Konuşmasının sonunda BM’in de kendi içerisinde bir reforma ihtiyacı olduğunu belirten Davutoğlu, “BM sisteminin güvenilirliğini sorgulatmamamız gerek” diyerek şunları kaydetti: “Bütün çabalarımıza rağmen özgür, barışçı, istikrarlı, müreffeh ve adil bir dünya için daha çok çalışmaya ihtiyacımız var. Barış, güvenlik ve insan haklarına yönelik yol, iyi niyet taşlarıyla döşenecektir. Ancak bu iyi niyetimiz büyük ihtimalle karşımızdaki zorlukların üstesinden gelmemiz için tek başına yeterli olmayacak. Onun için bir paradigma değişikliğine ihtiyacımız var. BM çok önemli bir küresel ve barış vizyonunu temsil eden bir kurum olarak bütün bu zorlukların üstesinden gelebilmek için etkili şekilde çalışmaya devam etmelidir. Bu zorluklar, bizim önümüze çok çeşitli yeni trajediler getirdi. Son 70 yılda hem dünya hem de BM çok değişti, gelişti. Ama BM şu ana kadar değişim, amaçlara hizmet etmek açısından henüz yeterince kapsamlı değil. Bugünkü küresel gerçekliklere adapte olmak için BM reformlarının tamamlanması özellikle de Güvenlik Konseyi reformunun tamamlanması gerekiyor. Aksi takdirde bu süreç eksik kalacaktır”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Dünya Haberleri