12 Eylül 1980, yaşanan askeri darbe öncesi ve sonrasıyla yakın tarihimizin en sancılı süreçlerinden biridir. 12 Eylül 1980 darbesi'nin acıları bugün bile taptaze karşımızda içimizde ve vicdanımızdadır. Aradan 39 yıl geçmesine rağmen acısını dün gibi yaşıyoruz. 12 Eylül ve Türk milletinin demokrasisine vurulan darbeyi unutmamız mümkün değildir. 12 Eylül'ü unutmadığımız gibi unutturmayacağız da.
12 Eylül Nedir?
12 Eylül Darbesi, TSK'nın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren başkanlığında gerçekleştirilmiştir. 12 Eylül darbesi ile 27 Mayıs 1960 ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü defa el koyulmuştur. 12 Eylül Darbesi sonrasında Kenan Evren ve kuvvet komutanlarından oluşan Milli Güvenlik Konseyi 1983 genel seçimlerine kadar Türkiye’ye ilişkin tüm kritik kararları almıştır. 1980 ihtilali ile Süleyman Demirel’in Başbakan olduğu hükümet görevden alınmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedilerek, Anayasa uygulamadan kaldırılmıştır. Siyasi partiler kapatılmış, parti liderleri gözetim altında tutulmuş, yargılanmış, binlerce, ülkücü, milliyetçi genç cezaevlerine doldurularak işkenceye tabi tutulmuştur. İlk olarak sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edilmiştir.
"Asmayalım da besleyelim mi?"
Darbeci Kenan Evren'in 17 yaşında astırdığı Erdal Eren için söylediği "Asmayalım da besleyelim mi?" sözü ise yıllarca unutulmadı.
Yüksek Askeri Şura (YAŞ), Devlet Başkanı, MGK Başkanı ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren başkanlığında toplandı. Toplantıda MGK üyeleri Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Deviz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer , Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun Milli Savunma Bakanı Ümit Haluk Bayülken vardı.
Dokuz yıl süren askeri düzende, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. 517 kişiye idam cezası verildi.
171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi.
937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı
ALPARSLAN TÜRKEŞ'İN MAHKEMEDEN ÖNCE KULLANDIĞI ŞU CÜMLELER ÖNEMLİDİR
"Elhamdülillah, inanmış, samimi bir Müslümanım; fanilik hissine aşinayım. Dünyanın bir imtihan yeri olduğunu biliyorum.
Şu anda burada bulunuşumuzda inanıyorum ki herşeyden önce bir kader tecellisidir, ilahi bir imtihandır. Sabır ve şükürle karşılıyor ve bu imtihandan da yüz akıyla çıkmayı bize nasip etmesini Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum. Rahmet ve şaşmaz adalet ümidimiz yalnız Allah'tandır.
Bir askeri mahkeme huzurunda olduğumu biliyorum. Bu vaziyetin gerektirdiği dikkat ve nezaket içinde olmaya çalışacağım. Ancak şunu bilesiniz ki, konuşmamın birinci saiki, bu mahkemenin vereceği karara tesir etmek, mahkemeden kendi lehimize bir karar istihsaline çalışmak olmayacaktır. Şahsım itibariyle bu mahkemeden sadır olacak her türlü karar bence müsavidir. Konuşmama "Şahsım için ne olacak?" endişesi yön verecek değildir.
Ben burada önce Allah (c.c)'ın huzurunda, sonra tarihin ve milletin huzurunda olduğumun huşuu, mes'uliyet ve vekarı içinde konuşacağım.Burada bir hesap görülecektir. Benim için bir bir hesap verme bahis konusu ise, o hesabı milletime ve tarihe vereceğim.
Gayet açıklıkla söyleyelim ki, Türk Milletinin vicdanında teşekkül edecek olan hüküm ve tarihin hükmü, bana göre mahkemenin tesis edeceği hükümden çok önde gelir.
Taşıdığım bayrak, temsil ettiğim mukaddes Türk milliyetçiliği uğrunda, komünist ve bölücü hainlerin kurşunlarıyla toprağa düşerek şehitler ordusuna katılmış olan Ruhi Kılıçkıran'dan Gün Sazak'a kadar şehit evlat ve kardeşlerimin rühaniyetlerinin de şu anda bizimle beraber olduklarını bir şekilde konuşmaya, yalnız hak bildiğimi söylemeye mecburum. Çünkü onlar, üçbinaltıyüz can, bu hak bildiğimiz yolda "vatan-millet-din ve devlet" uğrunda şehit oldular.
Onlar hem şehitlerimiz, hem de şahitlerimizdir. Yarın huzur-ı ilahide de bana şahitlik edecek olanlar, onlardır...
Onların huzurunda, Onlar için konuşacağım!
Ebed-müdded olan Türk Devletine; kıyamete kadar hür, müstakil, mes'ud ve müreffeh yaşamasını, her gayeden aziz bildiğimiz Büyük Türk Milletine bugüne kadar hizmet etmiş ve etmekte olanlar için; yarın aynı yolda, aynı heyecan ve şuurla bu kutsal hizmetin bayrağını taşıyacak olanlar için konuşacağım!
Milletim aldatılmasın, şaşırtılmasın; milletim gerçeği bilsin diye konuşacağım!
Huzur-u İlahiye yüz akıyla çıkmaktan başka hiçbir endişeye gönlümde yer yoktur. Hiç kimsenin merhamet ve insafına şahsen ihtiyacım yoktur.
Sözüm, tenkidim, talebim yalnız Hak ve Hakikat namınadır.
Yalnız mülkün temeli olan adalet nâmınadır.
Yalnız milletim ve devletim içindir."