İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Jeoloji Müzesi, mineral, kayaç ve fosil örneklerinin sergilendiği "Büyük Salon", kişilere özel fosil, kayaç ve mineral bilimsel koleksiyonları ile bazı sistematik örneklerin korunduğu araştırmacılara yönelik "Özel Koleksiyon Odası", sergileme öncesi görsel örneklere uygulanan yıkama, temizleme, kesme, parlatma ve onarım işlemlerinin yapıldığı "Laboratuvar", tanıtım ve eğitim amaçlı seminer, söyleşi ve gösterilerin yapıldığı "Gösterim Salonu" ile henüz sergilenmeyen örneklerin yer aldığı "Depo" bölümünden oluşuyor.
Barındırdığı çeşitli bilimsel koleksiyonlarıyla bir referans müzesi özelliği taşıyan müzede, mineraller, kayaçlar, kömürler, fosiller ve eğitim amaçlı posterler sergileniyor.
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi İsak Yılmaz, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, müzenin tarihinin 1800'lü yılların sonlarından itibaren başlatılabileceğini dile getirerek, "Müze, Dünya'nın değişik yerlerinden farklı araştırmacılar tarafından derlenmiş, ağırlıklı olarak İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa öğretim üyelerinin 100 yıllık birikiminin ürünüdür. Çok sayıda araştırma örneğinin yanı sıra vatandaşların bulduğu ve üzerindekilerin anlam ifade ettiğini düşünerek getirdiği, büyük değerler olduğu görülen örnekleri tasnifleyip tanımlayıp sergilenir hale getiriyoruz. Burada, Dünya'nın, Türkiye'nin ve İstanbul'un oluşum evrelerine ait değişik safhaları gözlemlememiz mümkün." diye konuştu.
Müzenin başına çeşitli talihsizlikler geldiğine değinen Yılmaz, şunları anlattı:
"Yer bilimleri eğitimi 1915'te konaklarda başlıyor. 1918'de Vefa'daki yangında bütün eserleri, kitapları, hatta orada oluşturulmuş müzemizi kaybediyoruz. 1923 yılında yeniden eğitim başlıyor. Bir yangın daha oluyor, Süleymaniye'ye taşınıyoruz. Üçüncü büyük darbeyi de 1999 depreminde aldık. Binamızdaki hasarlar nedeniyle örneklerimizi tekrar tasnif ettik ve bir araya getirdik. Şu anki modern görünüm 2005'te Prof. Dr. İzver Özkar Öngen ve Prof. Dr. Sinan Öngen'in özverili çalışmaları, üniversitemiz rektörlüğünün de araştırma fonundan desteklenerek gerçekleştirilmiştir. Müzemiz, 2012'de Kültür ve Turizm Bakanlığı envanterine kayıt oldu ve bütün eserler envantere girdi."
"Örneği getiren kişinin adı örneğin altında yer alıyor"
İsak Yılmaz, Türkiye'nin jeodinamik konumu açısından önemli bir yeri olduğunu, içerisinde çok sayıda okyanus ve dağ oluşumunu barındırdığını, bunların yer altı zenginliklerinin oluşmasını sağladığını söyledi. Yılmaz, müzeye ilişkin şu bilgileri verdi:
"Müzemizde kayaç, mineral, cevher, taşlaşmış, fosilleşmiş ağaçlar, balık fosilleri gibi çok sayıda mikro ve makro örnekler mevcut. Burada 8 binden fazla eserimiz var. Müzemizdeki bütün eserler envantere girdi. Bunların 6 binden fazlası fosil örneklerimiz. Bin ve üzeri mineral örneklerimiz, binin üzerinde kayaç örneklerimiz, güzel sanatlar alanına girebilecek koleksiyonların yanı sıra el yazması örneklerimiz var. Yer bilimi çalışma ortamını yansıtacak şekilde geçmişten günümüze kullandığımız bazı aletleri de sergiliyoruz."
Yıllık 2 bin 500 civarında ziyaretçisi olan müzenin gün içerisinde ziyaret edilebildiğini belirten Yılmaz, 30-35 kişilik gruplar halinde öğrencileri ağırladıklarını ve akademisyenlerin müzedeki örnekleri öğrencilere anlattığını aktardı.
Dr. Öğretim Üyesi İsak Yılmaz, yer yuvarının ve kayaçların oluşumu, fosilleşme aşamasına dair bilgiler verip ziyaretçileri salona aldıklarını ifade ederek, şunları söyledi:
"Donanımlı bir laboratuvarımız ve arşivimiz var. Müzeler sadece sergi salonları değildir, aynı zamanda akademik çalışmaların da yürütüldüğü merkezlerdir. Bu anlamda çok özel koleksiyonlarımız var. Mikro ve makro alanda çalışmalar yapan bilim insanları gelip, buradaki koleksiyonlarla kendi örneklerini karşılaştırarak örneklerinin tasnif edilmesinde, tamamlanmasında ve makale sürecinde bilgiler elde ediyor. Burada bilimsel düşünme, analitik yetenek ve merak duygusu uyandıran çok şey var. Çocukların, gençlerin, buradaki bilimsel çalışmaları, bunların sonuçlarını göreceği çok kıymetli eserlerimiz var. Özellikle fosiller öğrencilerin çok dikkatini çekiyor. Laboratuvara giren her örnek mutlaka envantere giriyor. Sergilenecek örnekse de sergiye alınıyor. Örneği getiren kişinin adı mutlaka örneğin altında yer alıyor."
"Maden kısmında 500 civarında örnek bulunuyor"
Doç. Dr. Nurullah Hanilçi de Türkiye'nin çeşitli madenlere ev sahipliği yapan bir jeolojiye sahip olduğunu ve bu nedenle çok sayıda metalik madeni veya endüstriyel ham maddenin Türkiye'nin jeolojik yapısı içerisinde bulunabildiğini anlattı.
Yaygın olarak bulunan, işletilen metalik maden örneklerini müzede sergilediklerini, ziyaretçilere tanıttıklarını belirten Hanilçi, şunları kaydetti:
"Maden kısmında 500 civarında örneğimiz olduğunu söyleyebiliriz. Koleksiyonumuzda sergilenen ürünlerin büyük bir bölümü araştırmacılar tarafından araştırmalar bittikten sonra müzemize bağışlanan örnekler. Bazıları çalıştığımız bölgelerden müzeye doğrudan getirdiğimiz örnekler. Ziyaretçiler oldukça ilgi duyuyor çünkü birçok şeyi bir arada görme şansları var. Koleksiyondaki minerallerin, madenlerin nasıl oluştuğuna dair posterlerimiz duvarlarımızda asılmış durumda."
Muhabir: Andaç Hongur