Balyoz mağduru MHP milletvekili adayı emekli Tuğgeneral Ali Aydın, 32 ay hapis kalmasına sebep olan soruşturmaların mimarları Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Yurt Atayün’e “geçmiş olsun” demek için cezaevine gitmekte kararlı...
32 ay cezaevinde kaldıktan sonra, Yargıtay’dan beraat eden Yörük Ali Paşa namlı Ali Aydın, Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarının mimarları Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Yurt Atayün’e cezaevine “geçmiş olsun”a gideceğini söyledi.
İşte MHP Adana milletvekili adayı Ali Aydın’ın Yeniçağ gazetesinden Selcan Taşçı’ya verdiği röportaj:
“OH” DİYEMEM
Malum, Aydın ve arkadaşlarının uğradıkları haksızlıkta imzası olan polisler, savcılar, hâkimleri yiyor şimdi kendi elleriyle yarattıkları dev. “Devletin temeli adalet. Kimseye ‘oh olsun’ demiyoruz”dan hemen sonra bir “ama” ekliyor sözlerine Aydın:
- Kinin yeri yoktur benim dinimde/ Böyle olduysam kabahat kimde!.. Tabii ki yargılanmalarını, cezalarını çekmelerini istiyorum. Suç işleyen kim varsa ‘adil mahkemelerde’ yargılansın. Adalet öyle tecelli eder. Ha etmezse temyiz makamı bulunmayan bir de ilahi adalet var.
ÇOCUKLARINA ACIYORUM
‘Yaşayan bilir’ derler ya, aslında en iyi Silivri’nin eski mağdurları anlıyor cezaevinin yeni sakinleri ve ailelerinin ’ne çektiğini’:
- Suç ferdidir. Bizim ailelerimize de ceza çektirdiler. Benim kızım stajyer avukattı; 32 ayı yollarda geçti. 8-10 saat plastik sandalyelerde oturdu. Vicdan mı bu? Kul hakkına sığar mı? Ben en çok bize bu kumpası kuranların ailelerine, çocuklarına acıyorum. Bir gün gideceğim de..
- Nereye?
- Ziyaretlerine.
Ne yalan söyleyeyim hayli şaşıyorum Aydın’ın bu kararını öğrenince:
- Silivri’ye mi?
- Evet.
- Özellikle bir isim belirlediniz mi?
- Ramazan Akyürek’e gideceğim mesela; hemşehrimdir. Yurt Atayün’e gideceğim. Ali Fuat Yılmazer’e gideceğim.
- Neden peki?
- “Geçmiş olsun gardaş” diyeceğim; “Çalma el kapısını el ucuyla, iterler kapını el gücüyle” diyeceğim. Adil yargılanmalarını dileyeceğim.
33 GÜN İŞKENCE GÖRDÜM
Balyoz, ilk değil; hukuksuzlukla tanışıklığı 12 Eylül darbesinden:
- Harp Akademisi’nden mezun olduktan 12-13 gün sonra darbe oldu. “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası” kapsamında sıra bize de geldi. 33 gün sorgulandım. Çok kötü muamele ettiler, maddi-manevi işkence. Allah kimseyi düşürmesin. 34. gün savcılığa, 35. gün mahkemeye çıktık. Beraat... Ordudan atılmayı beklerken 15 gün sonra göreve çağrıldım. İstikamet Yüksekova İlçe Jandarma Komutanlığı! Benden önce adım gitmiş; “ülkücü üsteğmen...” MHP’li diye yargılanınca “katmerli faşist” olduk tabii. 6 gün sonra Şemdinli’yi bastılar. İlk takviyeye yine biz gittik. Ülkemize, milletimize, devletimize küsmek yok bizde. 12 Eylül, ülkücülerin ve devrimcilerin üzerinden silindir gibi geçti. Şu an iktidardakiler hiç zarar görmediler, aksine kuvvetlendiler.
‘Kıdemli mağdur’ Ali Aydın; 28 Şubat’ta da çalmış haksızlık kapısını. Bu sefer “irticacı” yaftası:
- Beş vakit kılmasam da Cuma namazına gitmeye gayret ederim. Ramazan’da çok büyük bir rahatsızlığım ve mazeretim olmazsa orucumu tutarım. 28 Şubat oldu. Kurmayım. Oğlum eğitimleri iyi diye cemaatin dershanesine gidiyordu. Beni irticacılıkla suçladılar. İrtica ne? Kimine göre “selamünaleyküm” demek, kimine göre oruç tutmak, kimine göre “Allah razı olsun” demek... Ölçüsü ne?
İronik ama 28 Şubat’ta irticacılıkla suçlanan Aydın’a göre Türkiye için en büyük tehditlerden biri “irtica”:
- Türkiye’de irtica tehdidi var; hem de kılcal damarlarımızda. Başörtüsü değil. Tam tersine kravatlı, modern giyimli. Bir insan bir yere gelecekse ve vasıfları uygunken oraya onu değil de kendinden diye başkasını koyarsan ne olur? Geriye götürmez mi makamı? Al sana irtica... İktidarın en çok yaptığı... Cumhuriyeti kabul etmiyor. Türklüğü kabul etmiyor. Cumhuriyet bir kazanç. Bu kazançtan vazgeçmek geriletmez mi? İrtica bu. Ben Cumhuriyetin kazanımıyım. Devletim, çobanlıktan almış, okutmuş, general yapmış, yurt dışında temsil görevi vermiş, devletin milyon dolarlarını emanet etmiş...
“Bunca badireden sonra niye bir de siyaset” demekten alamıyor insan kendini Aydın’la konuşurken. “Ben TBMM’yi Atatürk’e Başkomutanlık unvanı verip, milli mücadelenin kazanılmasını sağlayan ’Gazi Meclis’in devamı görüyorum” diyor:
- Devlette her yere gelebilirsiniz. General, müsteşar... İktidar değişir müsteşarken danışman olursunuz. Generalken emekli edilirsiniz. Ülkeyi yöneten asıl güç siyasi irade. Milletvekilliğine değil milletin vekilliğine talibiz. Yerelden sonra genelde de iktidar olup koca köylükten kurtaracağız Adana’yı. Bunun için siyaset...
DELİKANLI BAŞKAN SÖZLÜ
- Büyükşehir kazanmış partinin adayı olmak nasıl?
- Gören “işe koy” diyor. Siz karar verin! Şaka bir tarafa her şey Büyükşehir Belediyesi’nden bekleniyor. Allah’tan cevval, çalışkan, delikanlı bir Belediye Başkanı var. Kızıldağ’a Cumhuriyet tarihinde yapılmayan üç şeritli yol yapmış. Üç ilçenin içme suyu projesi zamanında 40 trilyona ihaleye çıkmış iptal edilmiş, Hüseyin Sözlü 7.5 milyona mal ediyor. Düşünebiliyor musunuz hırsızlığı, çalıp çırpmayı. MHP iktidarında özerklik basamağı olan, ilçe belediyelerin elini kolunu bağlayan, devletin bütün hizmetini Büyükşehir’e yıkan eyalet yasasını kaldıracağız; ondan sonra görün Adana’yı.
- Çok iddialısınız...
- Başbuğumuz Adana Milletvekiliydi. İlk şehidimiz Adanalı. Genel Başkanımız Adanalı. Adana rüzgârı almış, paraşüt kalkıyor. Birinci sıra da, on dördüncü sıra da aynı şevk ve heyecanla çalışıyoruz. Yerel seçimde kimse ihtimal vermiyordu MHP’nin 200 bin oy farkını kapatabileceğine. Ama bir Yörük çocuğu, köy köy, oba oba gezerek 420 bin oy aldı. Şimdi bunu 500 bin yapmamamız için neden var mı?
PKK’NIN BEDELLİ YASASI(!)
Yörük köylerini gezerken yaşlı bir amca “Senin TBMM’ye girdiğini göreyim, şu PKK’lılara bin mermi sıkmış gibi sevineceğim” deyip boynuna sarıldı. “İnsanımızın yüzde 70’inin derdi iş ve aş. Ama ’bölünüyor muyuz’ diye sormayı asla ihmal etmiyorlar. Toroslarda bu hassasiyet üst düzeyde” diyor ve Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni idrake davet ediyor herkesi:
- Dicle, Fırat Orta Doğu’nun su kaynağı, her şey var. Baraj yapsak ürettiği elektrik Türkiye’yi besler. Saimbeyli’nin köyleri Şırnak’tan çok daha geri, o adamlar niye silaha sarılmıyor? Devlet, gücünü hissettirdiği sürece Adana neyse Diyarbakır da o. Ama bugün o bölgede devlet tatile çıkmış durumda.
Milletin zekâsıyla alay ediyorlar. Büyük Atatürk demiş ya gaflet, dalalet ve ihanet içerisinde olabilirler... Hatta diyor ki “Şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevdi edebilirler...” Düşünelim ne demek istediğini...
TOROSLARDAKİ SON YÖRÜK ÇADIRININ TEMSİLCİSİ
Adana’nın göbeğinde devasa bir “kara çadır”. Üzerinde Atatürk’ün “Toroslardaki son Yörük çadırının da ışığı sönmedikçe bizi kimselerin yenemeyeceğini” ilan eden sözü... İçinde sınırsız misafirperlik; taze demlenmiş çay. Altı çocuklu yoksul bir ailenin son ve okuyan tek çocuğu, çadırda doğan, bir dönem okulu bırakıp kuzu gütmek zorunda kalan, yakınlarının “diplomalı çoban” diye takıldığı, ama tırnaklarıyla kazıya kazıya “Paşa” olan emekli Tuğgeneral Ali Aydın, Yörük Ali Paşa namına uygun olarak Yörük çadırında kurmuş seçim karargâhını. “Kuzu çobanlığı da yaptık, tarlada patos da çektik, papyon takıp çok yıldızlı otellerde resepsiyonlara da katıldık; emmi de diyoruz, amca da, emuce de” derken gururlu.