Başkan Karaaslan'ın Mesajı Şöyle
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 14 Ekim 1925’te İzmir’de yaptığı konuşmasında, Cumhuriyet’in milletin kendi istek ve arzusu ile oluştuğunu dile getirmişti. Hatta Samsun’dan Sadarete gönderdiği 22 Mayıs 1919 tarihli raporunda, “Millet, millî hakimiyet esasını ve Türk milliyetçiliğini kabul etmiştir. Bunun için çalışacaktır.” demek suretiyle milli iradeye dayanarak milletin kaderini çizmişti. Samsun’dan sonra Anadolu’nun içlerine doğru ilerleyerek, vilayetlere ve kolordu kumandanlarına gönderdiği meşhur Amasya Genelgesi’nde Türk yurdunun ve istiklâlinin kurtarılması yolundaki parolayı şu şekilde dile getirmişti: “Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”
Gazi Mustafa Kemal, Cumhuriyet fikrini ta Milli Mücadele yıllarına kadar bir sır gibi vicdanında taşımıştı. Erzurum Kongresi’nin toplanmasından önce, Mazhar Müfit Kansu’nun, ileride kurulmasını düşündüğü hükümet biçiminin ne olacağı sorusuna şu cevabı vermişti: “Açıkça söyleyeyim, hükümet biçimi zamanı gelince Cumhuriyet olacaktır.” İşte beklenen o zaman 99 yıl önce gelmiş, 28 Ekim 1923'te Çankaya Köşkü'nde milletvekilleri ve yakın arkadaşlarının bulunduğu yemek masasında; "Efendiler! Yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz" diyerek kurtuluşun eseri olan Türkiye Cumhuriyeti’ni müjdelemiştir.
29 Ekim günü de TBMM'de Cumhuriyet ilan edilmiştir. Cumhuriyet, Türk milletinin bağımsızlık onurudur. Bir başka ifadeyle Cumhuriyet, demokrasinin en gelişmiş halidir. Ve Cumhuriyet, milletin üstünde hiçbir otorite veya makam tanımayan, temeli ve dayandığı esas milli egemenlik olan fazilet demektir. Hüküm milletindir, hükümet millettir. Türkiye Cumhuriyeti, nice fedakârlıkların, nice mücadelelerin, nice kahramanlıkların bütünüdür.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu gerçeği şöyle ifade etmiştir: “Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız.” Her karış toprağıyla bölünmez bütün olan Türkiye Cumhuriyeti; Edirne’den Kars’a, İzmir’den Hakkari’ye, Sinop’tan Hatay’a devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin, her bir insanımızın ortak iradesi, ortak sevdası, ortak değeridir. Cumhuriyet, Milli Mücadele’nin taçlanmış, milli gönüllerde taht kurmuş halidir. Meydanlardaki zaferlerimizin ibra ve ifade haysiyetidir. Şehit ve gazilerimizin bedelini çok ağır ödediği kahramanlık beratıdır. Kısaca söylemek gerekirse, Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk demişti ki; “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır. Türk milleti emniyet ve saadetinin kefili olan prensiplerle medeniyet yolunda, tereddütsüz yürümeğe devam edecektir.” Bizlere, “Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizlersiniz.” beyanıyla seslenip katiyen çiğnetmeyeceğiz, hiçbir şart altında ihmal ve inkar etmeyeceğimiz bir emanet bırakmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti; duymasını bilene ses, almasını bilene nefes, gitmesini bilene hedef, sevmesini bilene yürek, savaşmasını bilene ebedi zaferdir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük eserim dediği bu zafer yaşayacak, nesilden nesile taşınıp yaşatılacaktır. Bu zafer istiklalimizin muhafızı, Türk tarihinin geleceğe uzanan var oluş sancağıdır. Sancak inmeyecek, bayrak düşmeyecek, ezan susmayacak, Türkiye Cumhuriyeti yıkılmayacaktır.
Cumhuriyetimizin 99. Yıldönümünde başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, tüm silah arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi Rahmet ve minnetle anarken Milliyetçi Ülkücü Hareketin her mensubunun Türkiye Cumhuriyetinin yılmaz bekçisi olduğunu ve sonsuza kadar da Türkiye Cumhuriyetini yaşatmak için ant içtiğini belirtmek isterim. Ruhları Şad, Mekânları Cennet Olsun.
Asil Türk Milletinin Cumhuriyet Bayramı Kutlu Olsun.