Ahmet Davutoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu görüşmesinde kullanılan sözlere tepki gösteren MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, muhalefetin Devlet Bahçeli ve Tayyip Erdoğan düşmanlıklarının ülke sevgisinin önüne geçtiğini belirterek, 1970 ve 80 öncesi olaylarını hatırlatarak akıllarına sokulan kirli niyeti dışa vuranların kurguladıkları oyunu ve komployu Milliyetçi Ülkücü Hareket'in bozacağını söyledi.
TÜRKİYE'Yİ ACİZ ZANNEDENLER KENDİLERİNE YENİ BİR YOL BELİRLEDİLER
Türkiye, 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü ile diz çöktürülmeye çalışılmış; büyük Türk milletinin püskürttüğü hain emeller, geçen zaman içerisinde saklandıkları deliklerden, odalardan, çukurlardan başlarını uzatmaya başlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni aciz zannedenler, kendilerine yeni bir yol ve yöntem belirlemişlerdir. Sandıktan çıkan iradeye saygı göstermeyip sandık dışı yöntemlerle Türkiye’de iktidar belirleme çabaları bir yana; birilerinin devşirdikleri ve kurdukları sözde particiklerle siyaset sahasını itibarsızlaştırma gayretleri de göze çarpmaktadır.
BAHÇELİ VE ERDOĞAN DÜŞMANLIKLARI ÜLKE SEVGİSİNDEN AĞIR BASANLAR
Devlet Bahçeli ve Tayyip Erdoğan düşmanlıkları, ülke sevgisinden ağır basanların gözlerini bürüyen nefret ikliminde ekilen tohumlar, bu topraklara yabancıdır. Bu iklimi ve çürümüş tohumları reddediyoruz. Türkiye’yi bu nefret iklimine sokmaya çalışan başta CHP ve zihniyeti olmak üzere tek merkezden yönlendirilen particikler; ahlaksız ve üslupsuz saldırılarına bir an evvel son vermelidir. Dün akşam acil koduyla bir araya getirilen iki partinin Genel Başkanının 1970 ve 80 öncesi olaylarını hatırlatmasını, akıllarına sokulan kirli niyetin dışavurumu olarak değerlendirmek mümkündür.
MİLLİYETÇİ ÜLKÜCÜ HAREKET BU KOMPLOYU BOZAR
Sayın Genel Başkanımızın ifadesi ile “MHP; sokağı bilir, hasmı bilir, haini bilir, tuzak ve tertipleri bilir ve tanır. Ancak Milliyetçi-Ülkücü Hareket’i tarafı olmadığı saldırılarla ilişkilendirmeye ve yargılamaya cüret etmek terörizmin lügatinden beslenenlerin harcıdır. Aynı zamanda bühtandır, komplodur.” Navigasyon olmadan sokakta yönünü bulamayacak olanların defaatle teşebbüs ettikleri bu sokak tehditlerine ve teşviklerine geçit vermeyeceğimizin, Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in bu komployu bozacağının bilinmesinde fayda vardır.
MİLLİYETÇİ HAREKET BU TUZAKLARA DÜŞMEYECEK KADAR TECRÜBELİDİR
Uzunca bir süredir, siyaseti itibarsızlaştırmaya çalışan partilerin genel başkanlarından ilçe yöneticilerine dek çeşitli isimlerinin Partimize ve Sayın Genel Başkanımıza yönelik çirkin, siyasetin diline yakışmayan, söyleyeni küçülten ifadelerine sistemli bir şekilde muhatap olmaktayız. Bundan maksat, Milliyetçi Hareket’in sinir uçlarıyla oynayarak camiamızı hataya sevk etmektir. Bunların emanet akılları ile anlayamadığı, Milliyetçi Hareket’in bu tuzaklara düşmeyecek kadar ferasetli ve tecrübeli olduğudur. Partisinin geçmişini reddedip son 10 yıl vurgusu yapan Kılıçdaroğlu’nun, il başkanı bulmakta zorlandığı particiğini daha kuruluş aşamasında piyon olarak sahaya süren Davutoğlu’nun kurmaya çalıştığı tuzaklar bize çocuk oyuncağı gelir. Bunların acizliği; farenin kendisini köle eden kapanı alıp kurda tuzak kurmaya kalkmasından farksızdır.
FİTNE ODAKLARINDA YAZILAN YAZILARA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ PENCERESİNDEN BAKAMAYIZ
Gazete görünümlü kâğıt parçalarında, haber sitesi izlenimi verilmiş fitne odaklarında yazılan yazılara, ön görü ve kulis bilgisi adı altında atılan iftiralara ve yapılan fitnelere basın özgürlüğü penceresinden bakmamız mümkün değildir. Her gün basın mensuplarına ağız dolusu hakaret edenlerin, kanalları boykot adı altında hedef gösterenlerin, çalıştığı medya organından dolayı gazetecileri muhatap almayanların kalkıp Milliyetçi Hareket Partisini basına düşmanmış gibi göstermeye kalkmaları ikiyüzlülüktür.
ALDIKLARI CEVAPLARI TEHDİT OLARAK GÖRÜP YAYGARA KOPARDILAR
Kullandıkları seviyesiz üslubu ve çirkin sözleri yok sayarak aldıkları cevapları medyadaki “dostları” vasıtasıyla “MHP’den tehdit” başlıklarıyla yaygara koparanlar, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü ve aziz Türk milletinin birliğini baltalamaya çalışan “dahilî bedhahlar”lardır. Bunların haricî bedhahlarla olan dostlukları gün yüzüne çıkmıştır. İnsan içine çıkmaya yüz bulamayacak olanların Partimizi ve Sayın Genel Başkanımızı hedef alması derin bir çelişkidir. Yeni bir yola çıktıklarını söyleyen bu bedhahların gittikleri yol, yol değildir. Tehlikeli sularda yüzmektedirler. Tarih, iyi bir öğretmendir. Yeter ki bu öğretmenin anlattıklarını iyi yorumlayabilelim.
SEROK AHMET BÖLÜCÜLÜK ÜNVANLARINA TALİP OLDU
Bebek katilinden boşalan sözde unvanlara talip olan Serok Ahmet’in, bölücülükte Kandil ile atbaşı gittiğini dikkatle takip etmekteyiz. Serokluğunun nereden geldiği bellidir, Kürtçe konuşan kardeşlerimizi kalkan olarak kullanmaya kalkıp laf cambazlığı yapmasına hiç gerek yoktur. “Ben Başbakanken” ile başlayan masallar anlatan Davutoğlu, 2015 yılında bir şehidimizin töreninde kullandığı “Anadolu'nun, Trakya'nın, Mezopotamya'nın, Kafkasya'nın, Akdeniz'in, Karadeniz'in, Ege'nin, Van Gölü'nün, Tuz Gölü'nün ve dahi bütün dağların çocukları…” ifadelerinde ısrarcıdır. Davutoğlu, sen Başbakanken de şimdi de aynı kişisin. Söylediğin tek gerçek budur. Geçtiğimiz hafta “Mardin’den bütün Mezopotamya’ya, bütün Anadolu’ya, bütün Trakya’ya sesleniyorum. Kazanımlarınızın teminatı Gelecek Partisi’dir.” diyen Davutoğlu; hangi coğrafyadan, hangi kazanımlardan bahsettiğini açıklamak zorundadır. Sen Başbakanken de Türkiye diyememekte ve bölücülük peşindeydin; hâlâ Türkiye diyememektesin, toprağımızı ve insanımızı bölmenin peşindesin.
ŞUURSUZLARIN BİZİ VE ÜLKÜLERİMİZİ ANLAMASINI BEKLEMİYORUZ
Bu dil, dil değil; bu gaye, gaye değildir. Bu kirli emellere saygı göstermemizi bekleyenler, Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in kendisini inkâr etmesini arzulamaktadır. İnsanımızı ve ülkemizi bölmeye kalkan Davutoğlu’na en güzel cevap Akif’in “Birlik” şiirindeki şuurdur. Şuursuzların bizi ve ülkülerimizi anlamasını beklemiyoruz. Sözlerimizi anlamak istemeyip çarpıtanlar muhatabımız değildir. Biz, cevabımızı aziz Türk milleti ile yeniden paylaşalım: “Milliyetçi Hareket Partisinin sokakta işi yoktur. Kavga ve karışıklıkta hayır görmesi imkânsızdır. İnsan onuruna ve demokratik adaba uygun olarak yapılan makul eleştirilere tahammülsüzlüğü asla düşünülemeyecektir. Bizim sevdamız şiddet değil Türk milletidir, Türkiye’dir.