MHP'li Fatih Çetinkaya: Maalesef Dedi ve Açıkladı

MHP MYK Üyesi Sayın Fatih Çetinkaya'nın açıklamasında "Halktan kopmuş, kendi toplumunu dışlayan, hakir gören ve buna karşılık Batı’nın norm ve değerlerinin taşıyıcılığını yapan, dışarıya hayran bir yazarçizer takımı var ülkemizde." sözlerine yer verdi.

Çetinkaya'nın Açıklaması Şöyle:

Maalesef!

Halktan kopmuş, kendi toplumunu dışlayan, hakir gören ve buna karşılık Batı’nın norm ve değerlerinin taşıyıcılığını yapan, dışarıya hayran bir yazarçizer takımı var ülkemizde.

Sözlerine buldukları her fırsatta Avrupa referanslarıyla başlamayı adet edinmek, kendilerini entelektüel zanneden bu zavallıların vazgeçilmez ritüelleridir.

Bütün yabancılaşma süreçlerini zaman içerisinde tamamlayan bu zümrenin bireyleri en çokta Türklerden nefret ederler. Bunlar kendilerine göre ekmeğini yedikleri, suyunu içtikleri, korundukları ve yaşadıkları ülkenin değil, kafalarında yaşadıkları evrenin yurttaşlarıdırlar.

 Kendisini içinde yaşadığı Türk toplumundan ve onun değerlerinden izole etmiş bir azınlığın fertlerinden olan Cumhuriyet Gazetesi’nin azizesi ve solun pişdarı Mine G. Kırıkkanat’ta bunlardan bir tanesi.

Basit analizleri, kasıtlı tutumları ve kendisine ait yaşam tarzıyla Türklüğü, Türk milletini ve onun değerlerini kendince aşağılamayı alışkanlık haline getirmiş, ülkesine ve milletine yabancı bir hanımcağız.

Kendisiyle aynı tiyniyeti taşıyan malum gazetesindeki köşesinde “Dıgıdık, dıgıdık, zorbalık” başlıklı yazısıyla, abidik, gubidik sözler kullanarak bir şeyler anlatmaya çalışmış. Minicik aklıyla Hun İmparatorluğu’nu ve büyük Türk komutanı Atilla’yı barbar ve yağmacı olarak nitelendirmiş.

Bu ülkenin de kaderi bu. Ne güzel yazmış şair; “Bir çıra gibiydiler isleri ışıklarından çoktu” diyerek.

Acaba batıdan mineli minicik hanım çalıştığı gazetenin İspanya muhabiri olduğu yıllarda, Bartolome Las Casas isimli bir İspanyol papazının itiraflarını yazdığı “Kızılderililer nasıl yok edildi” adlı yapıtına hiç denk gelmemiş mi!

Hayatlarında bir kılıç dahi görmemiş Amerika’daki yerli halkın topluca ve vücutlarına kuru saman yapıştırılarak diri diri nasıl yakıldığını, çocukları tek kılıç yada tek mızrak darbesiyle nasıl öldürme bahisleri yapıldığını, özel eğittikleri canavar köpeklere o masumları kaşla göz arasında nasıl parçalatıldığını, anne sütü emen bebeklerin ayaklarından tutulup başlarının kayalara çarpılarak nasıl öldürüldüğünü yada daha uzun sürede acı çekerek ölmeleri için o mazlumları bir sopaya bağlamak suretiyle küçük bir ateşte saatlerce çevirip yakarak nasıl işkenceler edildiğini ve geride kalanların tüyler ürperten bu vahşet karşısında nasıl çıldırdıklarının yazıldığı o kitaptan temin edip bir kaç pasaj yazmaz mı acaba!

Bu, sözde çok bilgili, tarihe güya çok ilgili ve hayatı zikzaklarla çizgili Mine hanımcağız, daha üç asır önce Avrupa tarihinin en karanlık yüzü olan cadılık suçlamalarıyla hemcinsi olan kadınların en acımasız bir şekilde öldürülmelerini açık bir şekilde anlatabilir mi acaba!

Hatta İspanya’dan sonra gazetesinin Fransa temsilciliğini de yaptığı için mutlaka orada duymuştur şu giyotin meselesini.

Hani insanları kazığa oturtmak, yakmak ya da balta ile parçalamak fazla acı verdiği düşüncesi ve kurbanların (İnsanların) ölümü daha az acılı olsun niyetiyle ölüm cezalarını giyotinle modernleştirip, “Fransız İhtilali’nin” hürriyet ve insan haklarına en aşağılık bir biçimde idamlarla ulaşmaya çalışan Fransız vicdanını kutsamamak yakışır mı böyle duyarlı bir gazeteciye!

Bir de sık sık sanırım Atatürkçülükten dem vuruyormuş... “Eğer bir millet büyükse kendisini tanımakla daha büyük olur” sözlerindeki muhteşemliği inkâr eden birinden ne kadar Atatürkçü olur ki!

Elbette ki bu kadar cümle Mine G. Kırıkkanat gibilerine çok fazla gelir. Kendisine bu konuya binaen üç beş harften mütevellit kuracağımız bir kelime yeterde artar bile. Lakin olsun belki üzerine alınacak birkaç kişiye daha ulaşır. Topluma ışık değil, çıradan çıkan is olduklarını bildiğimizi bilirler belki.

Bu vesileyle Mine G. Kırıkkanat’a tavsiyemiz barbar arıyorsa batılı dostlarında arasın. Türk ırkında bulacağı özellikler cesaret, inanç, vicdan, yüksek karakter ve adalettir. Türk’ün karakterinde düşmanda olsa yenilmişi ezmek ve kimseye eziyet etmek dahi yoktur. İnanmıyorsa Mete Han’ın Çin İmparatoru Kao’ya gösterdiği askeri dehasının ardından ortaya koyduğu asaletli kararını okuyarak başlasın ve bugüne kadar gelsin. Türk tarihini doğru bir niyetle incelesin. Belki işine yarar." açıklamasını yaparak tepkisini dile getirdi.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri