MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. E. Semih Yalçın; “CHP Sözcüleri ve Hempalarının MHP Aleyhindeki Tertipli Kampanyaları Hakkında” yaptığı açıklamada; "CHP’nin bazı sözcüleri yine kendi hali pürmelaline bakmadan partimize ve genel başkanımıza dil uzatmıştır." dedi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın yaptığı basın açıklamasında şöyle dedi:
CHP’nin bazı sözcülernin MHP ve Lideri Devlet Bahçeli'ye dil uzattığı CHP adına konuşan Haluk Pekşen isimli saygınlığını yitirmiş kişi milliyetçi-ülkücü camiayı İmralı canisiyle bir tutma aymazlığını göstermiştir. Haline bakmadan Hasan dağına oduna gitmeye kalkan bu bedbahta, mensup olduğu zihniyetin son zamanlardaki HDP-PKK ilişkisini hatırlatmak en iyi cevap olacaktır.
PKK SEVİCİLERİ
Anlaşılan şu ki; geçmişte iktidar partisi tarafından ortayla atılarak hayata geçirilen sözde çözüm sürecinin kesintiye uğraması, sonuçları itibarıyla sadece CHP’nin hayal kırıklığına yol açmamış, HDP’yi de üzmüş ve aynı zamanda PKK ile aşırı sol ve Marksist fraksiyonların buluşmasına ve dayanışma içine girmesine sebep olmuştur. Bu çerçevede, CHP içinde yuvalanmış bulunan İmralı bezirganları, PKK seviciler ve eski Marksistler de demokrasi ve barış gibi kavramları paravan olarak kullanmak suretiyle bu dayanışmaya katkıda bulunmuşlardır.
ASIL ZOKAYI YUTAN KİM?
CHP’nin demokrat ve mutedil görünen lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da PKK’ya verilen bu desteği hiç yadırgamamıştır. Hatta geçmişte 2011 Mayıs’ında ziyaret ettiği Hakkâri’de çözüm süreci sayesinde PKK’nın doğu ve güneydoğuda elde ettiği kazanımları desteklercesine yerel yönetimlere demokratik özerklik vereceklerini açıklamıştır. Aynı Kılıçdaroğlu, 7 Haziran seçimlerinden önce yaptığı konuşmalarda da “İktidar olursak çözüm sürecini HDP ile devam ettiririz.” diyebilmiştir. O dönemde yapılan bu açıklama aynı zamanda CHP seçmenine HDP’ye destek iması içermekteydi. Şimdi Sayın Kılıçdaroğluna kendi ifade tarzı ile sormak lazım; “oyunu satın alan Devlet Bahçeli midir” yoksa asıl zokayı yutan siz mi?
CHP SÖZCÜSÜ PKİLE AYNİ JARGONU KULLANIYOR
Geçmişte CHP’nin bir Genel Başkan Yardımcısının TBMM’ye verdiği 70 maddelik yasa teklifi, CHP’nin PKK’ya verdiği desteğin delili olmuştur. Bu teklifte, İmralı canisi Öcalan tarafından dillendirilen talepler maddeler hâlinde sıralanmıştır. Bu teklifin gerekçesinde PKK ile aynı jargonu kullanan CHP sözcüsü, kraldan çok kralcı bir tutum ortaya koyarak AKP’yi çözüme olan inancı zayıflatmakla suçlamıştır. Keza bu dönemde bazı CHP sözcüleri tarafından “Çözüm süreci asıl bizim projemizdir.” tarzında açıklamalar yapılmıştır.
Nitekim CHP, şu sıralarda sözde çözüm bayrağını devralarak HDP’nin isteklerini hayata geçirme görevini hararetle devam ettirme niyetindedir.
Hiçbir siyasi parti tarafından istenmemesine rağmen HDP’nin kapatılması tartışmaları gündeme getirildiğinde ise, CHP’nin bir başka yetkilisi “Biz HDP’nin kaldığı yerden mücadeleyi devam ettiririz.” diye açıklama yapmıştır. Bu durum, CHP’nin sadece PKK’nın kazanımlarına değil, davasına da sahip çıktıklarının göstergesidir.
Daha sonra CHP Genel Başkanıyla HDP Eş Başkanları bir araya gelerek ortak hareket etme kararı almışlardır. İki parti, kamuoyuna da barış için bir araya geldiklerini açıklayabilmişlerdir. Oysa PKK’nın siyasi kanadıyla barış için bir araya gelmek, bir cinayet serisinin azılı faillerini yanına alıp adaleti sağlamaya çıkmak kadar manidar ve gülünçtür. Siyasi kanadı Meclise girdiği hâlde silah bırakmamakta ısrarcı olan, devletin güvenlik güçlerine saldırarak acımasızca şehit eden, kamu malına zarar vermekten çekinmeyen, devlete kafa tutan bir kanlı örgütün sözcüleriyle barışın konuşulması hem tavizdir hem de ihanettir.
CHP İKTİDAR OLMAK İÇİN HER ŞEYİ MÜBAH GÖRÜYOR
Ne yazık ki CHP’de çok sayıda CHP görünümlü HDP milletvekili vardır. Bunlardan bazıları bölücübaşının posterleri altında HDP’nin yürüyüş ve eylemlerine katılmaktan çekinmemişlerdir. İstanbul Kartal’da HDP ile miting yaparak bebek katili ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün resimlerini bir araya getirmişlerdir. Hatta seçim döneminde CHP milletvekillerinden “Oyumuzu ailece HDP’ye verdik.” diyenler dahi çıkmıştır. Ne yazık ki CHP, iktidar olmak için her şeyi mubah gören, gerekirse bölücü terör örgütünden bile yararlanmayı göze alabilen bir zihniyetle yönetilmektedir.
CHP İLKELERİNDEN SAPMIŞTIR
CHP’nin, medya sektöründekiler dâhil bütün kadrolarıyla MHP’ye yönelttiği saldırıların arkasında Türk milletinin varlığına yönelik bir tehdit vardır. Artık ayan beyan anlaşılmıştır ki CHP’nin HDP ile iş birliği ve ortaklık yaparak MHP’ye saldırmasının arkasında belirgin bir Türk düşmanlığı ve Türklük aleyhtarlığı yatmaktadır. CHP artık kuruluş ilkelerinden sapmış, Cumhuriyet ve Türklük düşmanı bir parti hâline gelmiştir.
Yakın geçmişte bir CHP genel başkan yardımcısının Meclise verdiği yasa teklifinin gerekçesinde, Türk adının Anayasa’dan silinmesine yönelik “eşit yurttaşlık ve demokrasi” vurgusu yer almıştır. Bölücü başı Öcalan’ın avukatı olan zat, partisine bilerek montajlanmıştır. Buna CHP yönetiminin bir itirazı olmadığı gibi, bu evlilik PKK çevreleriyle bağ kurmak için vesile olarak kullanılmıştır. Bu gibiler Atatürk’ün partisinde sadece bölücübaşının değil, bütün PKK’lı güruhunun fahri avukatlığını sürdürmektedir.
Kanaatimizce Atatürk’ün kurduğu bu parti, tutum ve politikalarıyla redd-i miras etmiştir. Bu reddiye resmiyete intikal ettirilmeli, yasaya bağlanmalıdır. Hatta bu reddiye sadece fikir mirası ve manevi miras olarak kalmamalı, CHP maddi mirası da reddetmelidir. Çünkü CHP’nin Atatürk’ten tevarüs ettiği mirasla kullandığı imkânlar, Türk milletine aittir.
CHP’ye düşen paydan elde edilen nema hangi kaynağa aktarılırsa aktarılsın Atatürk’ün mirasıyla, başkalaşmış olan CHP’nin ilişkisinin bitirilmesi gerekmektedir. Çünkü CHP Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanlarına hizmet etmekte, onlarla kader birliğine gitmekte, milletçe varoluş ve bağımsızlık davamıza ihanet ederek Cumhuriyet’i kuran atalarımızın kemiklerini sızlatmaktadır.
CHP, Türklük düşmanı Marksistlerin ve HDP-PKK şakirtlerinin eline geçmek üzeredir. Geçmişte ayrılıkçı ve bölücü odakların temsilcilerini Meclise taşıyan da bugün CHP’de temerküz eden zihniyettir. Bu zihniyet, Atatürk’ün ölümünden sonra adım adım CHP’yi ele geçirmiş ve bu partiyi kendi kuruluş ilkelerinden saptırmıştır. Atatürk’ün ölümüyle bu parti aynı zamanda halka tepeden bakan, milletin değerleri ve inançlarıyla savaşan bir siyasi oluşuma dönüşmüştür.
Öteden beri iktidar oyununda her türlü yol ve yöntemi kullanma konusunda çok tecrübeli ve birikimli(!) olan sol basın da CHP’nin PKK’ya stepne, payanda ve kriko olma görevlerine MHP aleyhtarlığı kampanyasına omuz vererek destek olmaktadır.
CHP destekçisi sol basın; 7 Haziran’dan sonra gerçekleri saptırarak, söylenenlerden söylenmeyenleri çıkararak, kendi görüş ve çıkarlarına ters düşen partimizi yalan, iftira, kara propaganda yöntemleri ve aleyhte kampanyalarla yıpratma çabasına girmiştir.
Sözüm ona halkın sesi olan ve aslında -70’li yılların TRT’sinde olduğu gibi- CHP’deki Marksistlerin borazanı hâline gelen Halk TV, son zamanlarda televizyonculuğu bırakıp tetikçiliğe soyunmuştur.
Nasıl CHP çözüm sürecinin himayesini devraldıysa, 7 Haziran öncesinde yanlı televizyonların MHP’ye yönelik aleyhte kampanyalarını da şimdi başta Halk TV olmak üzere CHP yanlısı yayın organlarıyla Marksist çakaralmaz tüfeklerle kalem ve kelam erbabı devralmıştır.
Bu aleyhte kampanyalara halkın prim vermeyeceğine ve partimize dönük saldırıların ters tepeceğine şüphe yoktur.
Yalan edebiyatıyla yapılan siyasetin ikindiye bile kalmayacağına dair geçmişten sayısız örnek verilebilir. Çünkü millet daima hakkın ve haklının yanında olmuştur. Yani milletimiz bu saldırılar karşısında CHP’nin değil, MHP’nin tarafında olacaktır.