Hüseyin Kaan Kürşat Gönül'ün kaleme aldığı işte o yazı:
Başbakan Yardımcısı Sn. Tuğrul Beyin Ülkü Ocakları ile ilgili yaptığı açıklamayı(!) okuyunca bir anımı sizlerle paylaşmak ihtiyacı hissettim. Dilim döndüğünce...
2016 Temmuz ayıydı. Halep'te yaşanan insanlık dramı had safhaya ulaşmıştı. Bölgedeki siyasi gelişmeleri yakından izleyen, oradaki Türkmenlerin durumunu takip eden, yurt içindeki ve yurt dışındaki Türkmen soydaşlarımızın gerekli her türlü ihtiyacını(!) temin etmek için elinden geleni yapan, Ülkü Ocakları bünyesinde faaliyet gösteren bir dostumdan "senin de yardımına ihtiyacımız var" mesajı aldım. (Buradan ismini vermek istemiyorum. O kendini biliyor, arzu ederse yazarım.) Haftalardır su ve yiyecek yardımından mahrum bırakılan, katliama uğramalarına ramak kalmış, çoğunluğunu Türkmenlerin oluşturduğu 500 bin nüfuslu Halep şehri 4 bir yandan kuşatılmıştı. Bölgeyle son irtibat hattı Kastillo Yolu'da düşmüştü. Elimizden geleni yapmalıydık! Yetkililerin duyarsızlığı sebebiyle Başbakan Yardımcısı Sn. Tuğrul Bey ile de irtibata geçmeye çalıştım. Düşündük ki... (Düşündüklerimizi yazmayayım. Amma aptalmışsın kardeşim sen dersiniz.) Velhasıl danışman ekibinden bir dostumla irtibata geçtim. Kendisi e.posta yoluyla durumu özetlememi, kendisinin de "beyefendiye" ileteceği sözünü aldım. Hemen kendisine içeriğini yazımın sonunda Ek olarak yazdığım e.postayı attım. Aradan kısa bir süre geçtikten sonra duyarsız kalmayan sevgili dostum bana e.posta atarak şu sözleri söyledi
"DEVLETİN BİLMEDİĞİNİ ONLAR NEREDEN BİLİYORMUŞ DEDİ"
Evet!!! Türk dünyasına bu kadar duyarsız olduğuna bizzat şahsımın ve dostlarımın şahit olduğu, bu husus ile ilgili kendisinin bir Başbakan Yardımcısı olarak yaptıkları/yapmadıkları ortada olan Tuğrul bey... Şimdi çıkmış diyorsunuz ki "Ülkü Ocakları Türk Dünyasına duyarsız. " diyorsunuz ki; Ülkü Ocaklarının içinde bulunduğu duruma üzülüyorum."
Tüm dünyanın haberdar olduğu, BM'nin, UNİCEF'in günler öncesinden insani ateşkes çağrısı yaptığı bir konudan bile bihaber olan siz mi bunları söylüyorsunuz? Siz kim Türk Dünyası ve Ülkü Ocakları denkleminden yola çıkarak Ülkü Ocaklarını eleştirmek kim. Bu arada; ardından gönderdiğim e-postada UNİCEF'in ve BM Güvenlik Konseyinin günler öncesinden yaptığı insani ateşkes çağrılarının bulunduğu yabancı kaynaklı linkleri de yolladım. Talebi doğrultusunda özet bir metin veya dosya hazırlayabileceğimizi de ifade ettim. Ancak tüm çabalarımıza rağmen bir ses çıkmadı. Zaten bir hafta 10 gün içinde darbe girişimiydi, şuydu buydu derken kaynadı gitti... Ama biz göreceğimizi çoktan gördük.
Velhasıl; Genel Başkanımız Olcay KILAVUZ'un önderliğinde Ülkü Ocaklarının Kerkük'te, Halep'te, Türkmendağı'nda ve bir çok yerde yaptıkları ortadadır. Hatta can vermiştir! Kan dökmüştür. Mücadelesi de devam etmektedir. Ülkemize ailelerinde kalan son erkekle gelen Türkmenler için yaptıkları ortadadır. İspata ihtiyacı yoktur. Ancak sizin bir çok şeyinizi ispata muhtaç olduğunuz da ortadadır.
Kendisine iletilen ve şahsımın gönderdiği ilk e-postada yer alan metin:
HALEP KUŞATMASINA KISA BİR BAKIŞ
“Halep şehri 8 Temmuz’dan bu yana tam kuşatma altında. Halep şehrinin merkezinde yaklaşık 250 bin Türkmen soydaşımız var. 500 bin Müslüman kardeşimizin yaşadığı Halep bir katliama sahne olabilir. Yerel kaynaklardan alınan bilgilere göre 21 Temmuzdan itibaren su ve gıda stokları tükenmiş açlık tehlikesi baş göstermeye başlamıştır. 24 Temmuz gecesi şehirde faaliyet gösteren 7 sağlık kuruluşu bombardıman ile vurulmuş 2 tanesi tamamen devre dışı kalmış 5 tanesi de ağır hasar almıştır. Halep’te katliam ve açlık tehlikesiyle karşı karşıya olan Türkmen Soydaşlarımız başta olmak üzere Halep’te yaşayan insanların durumuna dikkat çekilmesi gerekiyor. Eğer 1 yıl sonra geçtiğimiz günlerde rahmetle andığımız yapanları lanetlediğimiz Srebrenitsa Katliamı gibi bir katliamdan bahsetmek istemiyorsak ve pişmanlık duymak istemiyorsak, her şeyi bir tarafa bırakıp insan olarak yaşananlara tepki koyulması gerekmektedir.
Zaten etrafı kuşatılmış olan Halep ile irtibatın sağlanmasına, insani destek gitmesine vesile olan Kastillo yolunun rejim güçleri tarafından, Rus bombardımanı ve PYD desteği ile kapatılması Halep ile Türkiye’nin dolayısıyla dünyanın bağlantının kopmasına sebep olmuştur. Bugün Halep’te en büyük sıkıntı sudur. En insani ihtiyaç su yoktur. Ekmek bitmiş, un bitme noktasına gelmiştir. 5 yıldır elektriğin olmadığı Halep’te Jeneratörlerin çalışması da yakıtın bitme noktasına gelmesinden dolayı duracaktır. Ayrıca yakıtın bitmesi durumunda şehir kararacak ve internet ve telefon irtibatı da kesilecektir. Ancak Esad Güçlerinin kamuoyuna sunduğu tek taraflı haberler duyulabilecektir. Bu da büyük bir tehlikedir. Hastanelerde makinelere bağlı olan insanlar göz göre ölecektir. Bebekler ölecektir. Siviller ölecektir. Soydaşlarımız, din kardeşlerimiz ölecektir.
Adını ne koyarsanız koyun Halep’te göz göre göre katliam geliyorum demektedir.
Hükümetin yetkili organlarını ve uluslar arası camiayı önlem almaya çağırıyoruz. Bu hususta insani olarak yapılması gereken ne varsa acilen yapılmalıdır."
Bu yazdıklarım bir anıdır. Yazarken de üzüldüm. Ama resim gayet net diye düşünüyorum...
Hüseyin Kaan Kürşat Gönül