Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz, "Çözüm süreci ile birlikte İmralı canisinin muhatap alınması, terörist başının; Kürt vatandaşlarımızın lideri veya sözcüsü haline getirilmeye çalışılması, bölücü terör örgütünün Oslo görüşmeleri ve Dolmabahçe mutabakatı neticesinde meşrulaştırılması ve terörden birinci derecede etkilenen bölgelerde devletin alan hakimiyetini kaybetmesi bugün yaşananların nedenleri arasındadır. Ülkemiz hızla Irak ve Suriye gibi iç savaş ve kaosun içine sürüklenmektedir" dedi.
Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz, "Ülkemiz oldukça zor ve karanlık günlerden geçmektedir. Terör; yurdun her tarafını sarmış, toplumun hemen hemen bütün kesimlerini etkilemiştir" dedi.
Özellikle, Suruç'ta yaşanan menfur saldırı ile başlayan süreç 150'den fazla asker ve polisimizin şehadeti, onlarcasının yaralanması ve bir o kadar da sivilin yaşamını kaybetmesi ile son raddeye ulaştığını belirten Kılavuz yaptığı yazılı basın açıklamasında şunları kaydetti:
"Anaların, babaların, gelinlerin, taze yavruların ağabeylerin, ablaların, kardeşlerin gözünden yaş eksik olmamış, yasa boğulmuşlardır. Büyük Türk milleti huzurunu kayıp etmiş her gün acı üstüne acı yaşamıştır maalesef hala şehit haberleri alarak yaşamaya devam etmektedir.
Terör; hedef gözetmemekte, teröristler çözüm süreci ile elde ettiği kazanımları bırakmak istememektedirler. Çözüm süreci ile birlikte İmralı canisinin muhatap alınması, terörist başının; Kürt vatandaşlarımızın lideri veya sözcüsü haline getirilmeye çalışılması, bölücü terör örgütünün Oslo görüşmeleri ve Dolmabahçe mutabakatı neticesinde meşrulaştırılması ve terörden birinci derecede etkilenen bölgelerde devletin alan hakimiyetini kaybetmesi bugün yaşananların nedenleri arasındadır. Yazık, günah değil midir ? Ülkemiz hızla Irak ve Suriye gibi iç savaş ve kaosun içine sürüklenmektedir. Bütün bu yaşananların sorumlusu şüphesiz Şehit Analarımızın ve milletimizin ahını alan Çözümcülerdir. Bu şahıslar başlarını yastığa koyduklarında acaba rahat uyabiliyorlar mıdır? Ancak biz iman ediyoruz ki bunun hesabını hem Cenab-ı Allah soracak, hem de büyük Türk milleti soracaktır.
Maalesef bu kirli senaryo, yaşadığımız bu günlerde tüm Türkiye'yi etkisi altına almış durumdadır. Kirli ellerin ve dış mihrakların karanlık projeleri, 13 yılı aşkın süredir iktidarda bulunan AKP'nin bu projelere çanak tutması bölücü terörünün ülkenin bütün bölgelerine sıçramasına sebebiyet vermiştir.
Terör hadiselerinin üniversitelere de sıçrayacağı geçmiş dönemlerde yaşadığımız tecrübelerle sabittir. Çözüm sürecinde şımartılan terör örgütü militanları, dağda eşkıya hayatı sürerken bir anda kendilerini üniversite bahçelerinde, fakülte koridorlarında bulmuş; imza atmaktan bile aciz bu dağ kaçkınları ilim yuvası olan üniversiteleri terör örgütünün kamplarına dönüştürmüşlerdir.
Birçok üniversitede işgal hareketleri, öğrenci toplulukları adı altında terör örgütünün propagandası yapılmıştır. Şehrin göbeğinde üniversite kampüslerinde terör örgütü militanlarınca kimlik kontrolleri yapılmış, bu kontrollerin sonucunda tek amaçları eğitim almak olan Türk gençliği derslere ve sınavlara sokulmamış, üniversite kampüslerine bebek katilinin dev posterleri asılmış, milliyetçi öğrenciler eğitimli teröristler tarafından saldırıya uğramıştır.
Üniversite öğrencisi kardeşlerimizden yaralananlar ve hatta maalesef şehit edilenler bile olmuştur. Bütün yaşananların neticesinde başta valiler olmak üzere, emniyet müdürleri, rektörler, dekanlar, öğretim görevlileri ve üniversite güvenlik elemanları, bu vahim hadiseler karşısında sessiz kalmayı ve bunları görmezden gelmeyi tercih etmişlerdir. Buradan açıkça söylüyoruz ki Üniversitelerde var olan mevcut güvenlikler olaylar karşısında yetersiz kalmaktadır bu kritik süreçte üniversitelerde kolluk kuvvetleri tarafından üst düzey tedbir mutlaka acilen alınmalıdır.
Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı olarak, tarihi misyon ve vizyonumuzdan hareketle Türk gençliğini; uyuşturucu ve terör bataklığına, yabancı projelerin ve şer odaklarının sinsi oyunlarına alet etmemek adına mukaddes bir görev üstlendik.
Tarihi hadiselerin seyrini değiştiren, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün cumhuriyeti emanet ettiği Türk gençlerini; küçük hesaplara alet etmeme ve dış mihrakların oyunlarında piyon olarak görülmesini engelleme adına büyük bir yükün altına elimizi koyduk.
Bu yaşananlardan hareketle, dünyanın en büyük gençlik teşkilatı olan, Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı olarak üniversitelerin tekrar ilim yuvası haline getirilmesi, üniversitelerin farklı terör örgütlerinin değil farklı düşüncelerin bir arada yaşadığı eğitim kurumları haline dönüştürülmesi, terör örgütü propagandalarının değil bilimsel faaliyetlerin yapıldığı yerler olarak eğitim hayatımızda yer bulması adına başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere, Sayın Başbakanı, Sayın İçişleri Bakanını, her ilin mülki amiri olan valileri, rektörleri ve dekanları sorumluluklarının farkında olmaya ve üzerlerine yüklenen vazifeleri hakkıyla yerine getirmek amacıyla göreve davet ediyoruz.
Türk gençliği olarak haykırıyoruz; vatan bizim anamız, babamız, yârimiz hasılı namusumuzdur. Büyük Türk milleti ise kara sevdamızdır. Bu karanlık tablonun ülkemizin üzerine çöktüğü şu günlerde vatanımız ve milletimizin bekası, huzur ve mutluluğu önceliğimizdir. Türk gençliğini; sağduyulu, soğukkanlı, itidalli olmaya, umutsuzluğa kapılmadan ülkenin geleceğini birlikte inşa edeceğimiz günler için birlik ve beraberlik içinde kenetlenmeye çağırıyoruz.
Bununla birlikte bugün Ankara'da yaşanan patlamalar; ve bu patlamalar sonucunda 95 kişinin yaşamını yitirip 186 kişinin yaralanması güvenlik zafiyetinin oluştuğunun bir göstergesi olmuştur. Türkiye'nin Başkent'i Ankara'da büyük patlamalar olurken bu durum karşısında yetkililer hala haklılık aramakta, güvenlik zafiyetinin olmadığını iddia etmektedir. Ülkemiz toprakları üzerinde bu tür terör faaliyetlerinin yaşanması kabul edilemez bir durumdur.
Buradan bir kez daha belirtmeliyiz ki her türlü terörü ve terörün destekçilerini lanetlemekteyiz. Ülkemiz üzerinde derhal devletimizin hakimiyeti tesis edilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda emniyetin, istihbarat birimlerinin görevini tam anlamıyla yapması gerekmektedir. Terör olaylarının yaşanmaması adına istihbarat birimlerinin bu tür hadiseleri önceden haber alıp gerekli çalışmaları yapmalarını elzem görmekteyiz. Son olarak belirtmeliyiz ki terörle mücadelede devletin yetkili organları siyasallaşmadan kendi asli vazifelerini yerine getirmelidir."