Yeni bir medeniyetin başlatıcısı , sahibi ve sembolü olmanın idrâki içindedir, Ülkücüler…
Ülkücülüğü bir satıh hareketi zannedenler, yanılırlar. Alabildiğine öze ve alabildiğine derinliğe yönelik bir fikir sistemidir, Ülkücülük.
Ülkücü Dünya Görüşünün iki ana kaynağı vardır:
Son Hak Din İslamiyet ve Milli Tarihinin kanuniyetleri.
İvazsız ve tavizsiz, tüm Müslüman olmayı hedef alan Ülkücü, İslamiyetin bir bütün olarak değerinin şuurundadır. Ama yine bilir ki som altından bir saat gibi her parçası ve her hükmü de ayrıca değerlidir. Dinin yirmi üç yılda tamamlanmasındaki hikmet unutulamaz. Müslümanlığı particilik derecesine düşüren bazı mürâilerin aksine başkalarındaki İslami tavır ve davranışlar, Ülkücüyü sevindirir.İslamı inhisar altına almayı aklından bile geçirmez.İslâm'ın inhisarına girmektir hedefi… Ülkücü dini siyasete âlet etmeyi hiç düşünmemiştir.
Başarabildiğinde siyâseti dine hizmet aracı yapar.
Ülkücü Müslümandır. İslamı pazara çıkaran İslâmcılığın gerçek İslamlıkla ilgisi olmadığını bilir. Ülkücünün mezhebi vardır ve mezhebine bağlanıp İslam'ı mezhebinin yorumlarına göre yaşar. Ancak başka mezhep mensuplarını hasım sayan mezhepçiliğin gayri İslami bir tutum olduğunu da bilir. Kâbe'ye varmak için yollar muhteliftir. Bütün Hak yollar ulaştırıcıdır. Mezhepler, mektepler tasavvufi tarikatlar, dini zümre ve gruplar birbirlerini Hak ölçüsü içinde sevmek ve birbiriyle müsahamaya dayanan bir dayanışma içinde bulunmak borcundadırlar. Bu her şeyden önce İslami ve milli bir borçtur. Hele ülkenin içinde bulunduğu bu şartlarda menfi mânâda tefrikaya yol açacak bir hizipçiliğin savunulacak en küçük bir yanı yoktur. Ülkücü birleştirici ve bütünleştirici görevini yapacak ve inananların Allah'ın ipine sımsıkı yapışmak suretiyle gerçek mücâdele çizgisine gelmelerini sağlayacaktır. Türk tarihinin bir bölümünü kabul, diğerini red anlayışı Ülkücünün kabul edemeyeceği bir görüştür. Binlerce yıllık mazisi olan bir milletiz. İki bin iki yüz yıllık bir tarih geçmişimiz var. Hepsi bizim geçmişimizdir. Ancak 940 yılında Satuk Buğra Han'ın İslamiyeti kabulü ile ebedi tercihinin yapılmış olduğunun idraki içinde tarihi değerlendiririz. Bu temel gerçekten ne dövüş ve ne de sapış düşünülemez. Ülkücülük dışardan ithâl edilen yamama ve âriyet bir hareket değil, milli tarihin öz kânuniyetlerine göre oluşmuş,tabii, yerli ve milli bir harekettir. Ancak kesin olarak bir reaksiyoner hareket de değildir. Yani geçmişte yaşanan bir anı geleceğe aynen yansıtmak gâye değildir. Milli mâzinin tabii akışına uygun olarak, EBEDİ DEĞERLERİ KORUYARAK ve onlardan kaynaklanarak geleceği inşa hareketidir. Çağdaş ihtiyaçlara ve doğmakta olan yeni çağın gereklerine göre gelişmiş bir harekettir. Selçuklu, Karahan'lının kopyası değildir. Osmanlı da Selçukluyu tâklid etmemiştir. Biz KÖKLERİ MAZİDE OLAN ÂTİYİZ.
Ülkücülük reformcu ve revizyoncu bir gayret değildir. Hayatı bütünüyle kucaklayan, "köktenci" ve "bütüncü" bir dünya görüşüdür. Hayatın sorduğu her suale Ülkücünün aynı ana kaynaklardan hareket edilerek ortaya konulmuş cevapları vardır. Felsefi tezleri, içtimâi görüşleri, iktisâdi çözümleri ile Ülkücülük bir bütündür. Bu anlamda inklâpçı bir harekettir.
Bozuk düzen, rezilce yaşama tarzı, soyguna ve vurguna dayanan bir ekonomi çarkı en büyük hasmının Ülkücüler olduğunu iyi bilir. Ancak Ülkücü Dünya Görüşünde, teşebbüs ruhunu öldüren, milletlerin donuk ve şâhsiyetsiz sürüler haline gelmesine sebep olan bir kollektifleştirmeğe de kesin olarak yer yoktur. Meşru kazanca, dürüst bir yaşama tarzına, âdil, gelir ve servet dağılımına dayanan bir iktisâdi yapı amaçlanmıştır.
En büyük inkılâbı yapmağa hazırlanan Ülkücü Hareket, İhtilalciliği reddeder. "Halka rağmen halk için" sözü bir safsatadan ibârettir. Halkın uyandırılması yolu ile ve halkın isteği ile yani halkla beraber halk için esası mücâdelemizin temel stratejisini ortaya koyar. Ülkücü Gençlik ile Türk Milleti arasındaki birleşmenin sağlanması için Ülkücülüğün amacının anlaşılması kâfidir. Bunun için de anlatılması şarttır. Ülkücü dâvâyı halka anlatmayı en faydalı hizmet ve birinci görev bilir. Ülkücü Hareketi anti-komünizmle karıştıranlar vardır. Ülkücüler komünizme düşmandırlar. Çünkü; Türklüğün ve bütün insanlığın en azılı düşmanı komünizmdir. Ülkemizi tehdit eden en büyük tehlike de komünistlerden gelmektedir. Milletini seven her Türk gibi Ülkücüler de komünizmle mücadeleyi en âcil görev bilirler. Bunun içinde mücâdele etmektedirler. Mücâdeleyi sert ortamlara sürükleyenler Ülkücü Dünya Görüşünün fikri gücü karşısında direnemeyen komünistler olmuştur. Ülkücü fikir ile komünist fikrin karşılaştıkları her yerde Ülkücülük galip gelmiştir. Silâhlı mücadeleyi başlatıp önce Ülkücüleri susturmak, sonra da Türk Milletini köle yapmak isteyen komünist militanların ve asıl onların arkasındaki emperyalist patronların, ağababaları Rusya'nın bu hesapları da tutmamıştır. Allâh'ın izniyle tutmayacaktır da. Ülkücü kadrolar komünist zalimlere bu ülkeyi zindân edeceklerdir. Mücâdele devam edecek ve hedefine ulaşacaktır.
Bununla beraber Ülkücü Mücâdele sadece anti-komünizmden ibâret değildir. Komünizme karşı bir reaksiyon değil; tezi olan bir aksiyondur. Adı üstünde bir HAREKET'tir. Küçük zevklerde soluğu kesilenler, hayatı beşikte başlayıp mezarda biter zannedenler, bizden ve bizim hâlimizden anlamazlar. Ülkücü bir kutlu dâvâya adanmış ve fenâ-fid dava olmuş, dâvânın içinde erimiş; milletinin felâketini felâketi, saadetini saadeti bilmiş insandır. Ülküdaşlık karındaşlıktan daha ileri bir akrabalıktır. Ülkücüler, kardeşlik birliği içinde erime halini en iyi şekilde gerçekleştiren insanlardır.
Ülkücü, Ülküsünü bütün unsurlarıyla yaşayan, göründüğü gibi olma gayretinde olan insandır. Şahsında dâvâsının yara alabileceğini hiç unutmayan Ülkücü, örnek bir Türk, örnek bir Müslüman olmak hedefini hiç aklından çıkarılmaz.
Ülkücü, davası için yaşayan insandır. Sadece boş vakitlerini, dâvâsının başarısı için değerlendiren her an uyanık ve şuurlu olan insandır. Ülkücülük asla bir "hobi" yani boş zamanları değerlendirmeğe yarayan bir merak değildir. Ciddi ve çileli bir iştir. Ülkücüler bu yüzden ciddi ve çileli erbâbı insanlardır.
Ülkücülük sadece bir fikri taraftarlık meselesi de değildir. Ülküsü için çalışmayana, uğraşmayana, mücâdele vermeyene Ülkücü denilemez. Yüce Peygamberimizin buyruğu gereğince: "Kötülüğü gören, eliyle önleyecektir. Gücü yetmiyorsa diliyle mâni olmaya çalışacaktır. Ona da yetmiyorsa kalbiyle buğz edecektir. Ama imânın en alçak derecesi budur."
İnsan; mutluluk peşinde koşan bir varlıksa, Ülkücünün mutluluğu Ülkücülük şuuruna sahip olmasında kaynağını bulur.
İnsan, ihtiyaçlarını tatmin peşinde mücâdele eden bir varlıksa Ülkücü inancını yaymak ve yaşamak ihtiyacı için uğraşan insandır.
Aranılan manevi huzur ve ükbâ saadeti ise Allah Rızâsını kazanmayı kendisine ferdi planda ana hedef alan Ülkücü, en sağlam yolu seçen insandır. Allah Rızasını kazanmak için, İlay-ı Kelimetullah yolunda Cihâna öncü bir Türkiye oluşturmak ülkücülerin ana ülküsüdür. Bu ülkeye lâyık bir milli yapı oluşturmayı amaçlayan milliyetçilik ideolojisi ve Türkiye'yi çağlar üzerinden sıçratarak girmekte olduğu çağa onlarla birlikte sokmayı amaçlayan bir uygulama programına sahip olan DOKUZ IŞIK MİLLİ DOKTRİNİ yolumuzun temel fikirleridir.
Türk milletinin yücelmesi ve insanlığın mutluluğunu amaçlayan Türk Ülküsü bütün insanlığa ışık tutacak ruh ve madde dengesine dayalı Türk İslam medeniyetinin yeniden doğuşunun öncü kuvvetidir. Ülkücüler tarihi bir görev yaptıklarının şuurunda olarak bütün davranışlarını bu şuur uyanıklığına göre yönlendiren insanlardır.
Ülkücüler dâvâsı için kan vermiş, kan ile yoğrularak olgunlaşmış bir kadrodur.
Maneviyatın yardımı Ülkücülerle beraberdir. Ahmed Yesevilerin, Aksemseddinlerin, Şah'ı Nakşibendilerin, Gavs-ı Âzamların, Hacı Bayramların, Hacı Bektaşların, Mevlanaların, Yunus Emre'lerin mânevi himâyesinde, Alparslanların, Osman Gazilerin, Fatihlerin açtığı yoldan yüzlerce kutlu dâvâ şehidlerinin ruhâniyetlerini her an yanlarında hissederek, Başbuğlarının izinde, teşkilat disiplininin yüceltici değerini unutmadan muhteşem bir kervanda yürüyen insanlardır.
Ülkücüler:
"Mehmedim, sevinin başlar yüksekde!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekde!
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış:ebed bizimdir!"
diyen insanlardır…