AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal, parti genel merkezindeki İl Başkanları Toplantısı öncesinde gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayarak, değerlendirmede bulundu.
Ünal, BM Genel Kurulu'nda alınan Kudüs kararını, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın İstanbul'daki deklarasyonundan sonra Kudüs meselesinde "Dünya beşten büyüktür" tezinin, güçlü olanın değil, haklı olanın kazandığı bir dünya iddiasının tescili olarak yorumladı.
"Kudüs'ü savunmak insanlığı savunmaktır"
Uzunca bir zamandan sonra ilk defa dünyada ülkelerin adeta vicdanlarında adalet duygusunun tecelli ettiğini gördüklerini aktaran Ünal şöyle devam etti:
"Güçlü olana, tehdit edene karşı dünyanın adalet duygusunun boyun eğmeyeceğini gördük. Bu alınan karar, aynı zamanda da Recep Tayyip Erdoğan'ın küresel bir aktör, lider olarak, liderliğinin de tescili mahiyetinde. Çünkü Kudüs'ü savunmak insanlığı savunmaktır. Kudüs'ü savunmak, insanlığın üzerinde yükseldiği değerleri savunmaktır. Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliği, insanlığı savunan, insanlığın üzerinde yükseldiği değerleri savunan, mazlumları, mağdurları savunan, Filistin'deki Hanzala'nın yüzünü döndüğü adam olarak Recep Tayyip Erdoğan bugün insanlığın vicdanında büyük bir karşılık ve yer bulmuştur. Bu açıdan da çok kıymetli. Bu son karar, Türkiye'nin Kudüs konusunda ortaya koyduğu yaklaşımı ve son dönemde özellikle küresel güçlerin, dünyayı ve ülkelerini kendi oyuncakları gibi görmelerine de çok ciddi bir cevap, adeta tokat niteliğinde olmuştur. Bundan 20 sene sonra İstanbul'da ve BM'de alınan karar bir başlangıç, bir milat olarak hatırlanacaktır."
Bu kararın insanlık adına umutları artırdığına işaret eden Ünal, güçlülerin "İstediğimiz gibi davranır, istediğimiz kararları alırız" yaklaşımına da 129 ülkenin bir cevabı olduğunu, dünyayı daha güzel günlerin beklediğini ifade etti.
ABD'nin bir geri adım atmayacağı yönündeki soruya Ünal, "Son 3 gün içerisinde hem Trump'ın Amerikasının hem Netanyahu'nun İsrailinin yaptığı açıklamalara baktığımızda bu açıklamalar makul açıklamalar değil." cevabını verdi.
Ünal, bundan sonra ABD'nin ve İsrail'in adımları ne olacağını önümüzdeki günlerde görüleceğini belirtti.
"Önce temel yanlışları görelim"
ABD'de süren Rıza Sarraf davasının ve "Sarraf'a plaket verilmesinin yanlış" olduğu yönündeki açıklamaların hatırlatılması üzerine Ünal, "Önce temel yanlışları görelim. Öncelikli olarak bizim açımızdan, ABD'deki davada, yargılamaya dönük, özellikle Türkiye'yi yargılamaya dönük, sanki bir üst mahkemeymiş gibi bir tutum içerisine girilmesi, bu bir egemenlik ihlali, eğer biz bunu kabul edecek olursak." diye konuştu.
ABD'deki bu yargılamanın, mahkemenin uluslararası hukuk, hatta doğal hukuk açısından bir karşılığının olmadığını vurgulayan Ünal, "ABD'nin ambargosunun sonuçlarının birtakım kişilerin yargılanması şeklinde tezahür etmeyeceği, birilerinin aynı şekilde sanıkken tanık duruma düşmesi, burada eğer yanlışı konuşacaksak, bu davanın kendisi zaten yanlış." dedi.
17-25 Aralık'ın bir yargı ve emniyet darbesi olduğuna işaret eden Mahir Ünal, "17-25 Aralık'ın nihai amacı hükümeti alaşağı etmekti" değerlendirmesini yaptı.
Amacı bu olan bir darbe girişiminin sonuçları hakkında konuşmayı doğru bulmadığını vurgulayan Ünal, şunları söyledi:
"Burada bir adalet, yargı sisteminin hakkaniyet ortaya çıkarması söz konusu değil. Bunun sonuçları üzerinden hükümeti devirmeyi amaçlayan bir durum söz konusu. Bu kadar yanlışın olduğu yerde ancak şu doğruyu konuşabiliriz, bu bir yargı darbesiydi, kolluğu, savcısı, hakimi, medyası paralel olan FETÖ'cü olan bir yargı darbesiydi, önce bunu konuşmak gerekir."