MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız: İnfaz Kanunu yeniden yazılmalı

MHP Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız, "İnfaz kanunumuzun birçok değişiklik yapılarak anayasamız gibi yamalı bohçaya döndüğünü belirterek, "İnfaz Kanunu yeniden yazılmalı, seçimlerden sonra sürüp giden tartışmalara son vermek için yeni bir seçim ve siyasi partiler kanunu yapılmalıdır" dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili, Anayasa Komisyonu Üyesi Feti Yıldız, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen Adalet Bakanlığı Bütçesi görüşmelerinde konuştu. Yıldız, İnfaz Kanunu'nun yamalı bohçaya döndüğünü belirterek, yeniden yazılması gerektiğini söyledi. Yıldız, seçimlerden sonra süregelen tartışmaların sona erdirilmesi için yeni bir Seçim ve Siyasi Partiler Kanunu hazırlanması gerektiğini vurguladı.

"700 YILLIK MÜCADELE DEVAM EDİYOR"

Konuşmasında Dante'nin İlahi Komedya eserine atıfta bulunan Yıldız, Batı’nın İslam’a yönelik ideolojik savaşını eleştirerek, "Bizim medeniyetimiz, hukuk sistemimiz hiçbir zaman bu anlayışı benimsememiştir" dedi.

MHP'NİN ANAYASA ÖNERİSİ

Yıldız, mevcut anayasanın 19 kez değiştirilerek artık yamalı bohçaya döndüğünü ve yeni bir sivil anayasa ihtiyacının oluştuğunu belirtti. “Başlangıç, Genel Esaslar, Temel Hak ve Ödevler, Cumhuriyetin Temel Organları ve Son Hükümler” olmak üzere MHP'nin Anayasa önerisinin dört bölümden oluştuğu bilgisini veren Yıldız, MHP'nin hazırladığı 100 maddelik yeni anayasa önerisinin detaylarını da paylaştı.

MHP‘li Yıldız’ın konuşması şu şekilde;

MHP’li Yıldız, bütçe görüşmelerinde emperyalizmin sosyal medya ahlakını savunanlar, milletimize karşı kurgulanan kumpasların destekçileri, düşük maliyetli darbeler peşinde koşanlar ve küresel güçlerden müdahale talep edenleri gördüklerini belirtti. Fonlanan medya kuruluşları, çelişkili politikacılar ve yeni mandacılara dikkat çeken Yıldız, ahlak ve hukuk kurallarının toplumsal düzenin temelini oluşturduğunu vurguladı. Türk milletinin adaleti yeryüzüne hakim kılacağını ifade eden Yıldız, terör örgütleri ve onlara destek veren karanlık güçlerle mücadelede devletin hak ve hürriyeti koruma sorumluluğunu hatırlatarak şunları söyledi:

"Bütçe görüşmeleri sırasında çok değişik çıkışlar gördük.

Emperyalizmin inşa ettiği sosyal medya ahlakını savunanları gördük.

Milletimize karşı kurgulanan emperyalist kumpasların yandaşlarını gördük.

Maliyeti düşük darbeler peşinde koşan Coni’nin arkadaşlarını gördük.

Küresel güçlerden siyasetimize müdahale talep edenleri gördük.

İktidar karşıtı yayın yapmak şartıyla fonlanan medya kuruluşlarını gördük.

Kişilik bölünmesi yaşayan, her iddiası gün batmadan çöpe atılan politikacılar gördük.

Sivil toplum örgütü maskeli yalan üretim merkezleri gördük.

Yeni mandacılar gördük.

Ahlak ve hukuk kurulları toplumsal düzeni sağlayan kurallar olması nedeniyle birbirinin içine geçmiş kurallardır.

Birçok hukuk kuralı aslında bir ahlak kuralıdır.

Bir gün mutlaka; adaleti yeryüzüne hakim kılacağız, mimarını da Türk Milleti yapacağız.

Terör örgütleri ve teröristler, insanlık düşmanıdır.

Bu terör yapılarına finansman temin eden, eğitim veren, koruyup kollayan ülkelerle ve karanlık güçlerle mücadele ediyoruz.

Bu çetin mücadele ’de hakkı ve adaleti ayakta tutmak, herkesin hak ve hürriyetini korumak, devletin asli görevidir.

YAPILAN REFORMLAR

Kısa sürede önemli reformlar yapıldığını aktaran MHP'li Yıldız, reformlara dair bazı örnekler verdi;

"Cumhurbaşkanının hukuki hiçbir sorumluluğu yok iken tam sorumlu hâle getirildi.

Anayasa değişikliğiyle, Cumhurbaşkanını seçme hakkı doğrudan Türk milletine verildi.

Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemlere karşı yargı yolu açıldı.

İşkence suçlarında zaman aşımı, cezaların paraya çevrilmesi ve ertelenmesi kaldırıldı.

Vatandaşın mirasçılık belgesinin noterlerden de alması sağlanarak yargının iş yükü azaltıldı.

İdari yargıda ivedi yargılama, ceza muhakemesinde basit yargılama ve seri muhakeme usullerini yürürlüğe girdi."

YENİ ANAYASA İHTİYACI

Toplumda yeni ve sivil bir anayasaya ihtiyaç olduğu konusunda tam bir mutabakatın olduğunun altını çizen MHP'li Yıldız, “12 Eylül Darbecileri tarafından parlamenter sisteme göre hazırlanan 1982 anayasasında, hukuki ve siyasi gerekçelerle 19 defa ve toplam 184 önemli değişiklik yapılmış adeta yamalı bohçaya dönmüştür. Başta dili olmak üzere sistematiği bozmuştur. Türkiye’mizin yepyeni, sivil nitelikli, geniş katılımlı, milli ve manevi hayatımızın esaslarını kavramış, gerekçeleriyle gerçekleri yakalamış bir anayasaya ihtiyacı vardır.” diye konuştu.

MHP’NİN 100 MADDELİK YENİ ANAYASA ÖNERİSİ

MHP’nin anayasa taslağından bahseden Yıldız, "Türk tipi başkanlık sistemi"nin kökleşmesi gerektiğini vurguladı. Taslakta yargı bağımsızlığı, milletvekili dokunulmazlığı ve yürütme organının yapısına ilişkin öneriler dikkat çekiyor.

Yıldız, MHP'nin anayasa önerisine dair şu bilgileri paylaştı;

"Milliyetçi Hareket Partisi hazırlamış olduğu 100 maddelik Anayasanın genel hatlarını kamuoyuyla paylaşmıştı.

Kısaca hatırlatmak gerekirse, Anayasa önerimiz, “Başlangıç, Genel Esaslar, Temel Hak ve Ödevler, Cumhuriyetin Temel Organları ve Son Hükümler” şeklinde dört kısım ve 100 maddeden oluşmaktadır.

Birinci Kısım

Başlangıca, “Allah’ın lütfu, kardeşlik ruhu ve vatan sevgisiyle varlık bulmuş biz Türk Milleti” düsturu ile giriş yapılmıştır.

“Devletin şekli ve nitelikleri” aynen korunarak birinci maddede ele alınmış, maddenin son fıkrasında, “Bu madde değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” denilmiştir.

İkinci Kısım

Anayasa’nın ikinci kısmında “Temel Hak ve Ödevler” düzenlenmiş, en geniş şekilde güvenceye kavuşturulmuştur. Hakları düzenleyen tüm maddelerdeki sınırlama sebepleri kaldırılmıştır.

Temel hak ve hürriyetlerin kapsamı, taraf olduğumuz insan hakları sözleşmeleri baz alınarak kanunla belirlenmesi öngörülmüş, Hürriyetin esas, sınırlamanın istisna olduğu yaklaşım gerçek anlamıyla buluşturulmuştur.

Üçüncü Kısım

Anayasa’nın üçüncü kısmında, üç bölüm halinde, “Cumhuriyetin Temel Organları”, “Yasama, Yürütme, Yargı” Başlıkları ile düzenlenmiş; Yasama organı için “Milli birliği sağlama”, Yürütme için “Kurumsallaşmış başkanlık sistemi”, Yargı için “Bağımsız ve tarafsız yapılanma” anlayışı ön plana çıkarılmıştır.

Bu kapsamda TBMM Başkanı’na, “Tarafsız konumuyla” milli uzlaşmanın sağlanmasında ve siyasi krizlerin çözümünde “Arabuluculuk” işlevi yüklenmiştir.

TBMM’nin yetkileri; Kanun yapımında, antlaşmaların onaylanmasında ve sona erdirilmesinde, Bütçenin kabul edilmesinde, Anayasal kurum ve kuruluşlara üye seçmede, meclis soruşturması açılmasında kuvvetlendirilmiştir.

Milletvekillerinin dokunulmazlığıyla milletvekilliğinin düşme sebeplerine dair belirsizlikler giderilmiştir.

YÜRÜTME ORGANI

Yürütme organı “Başkan” ve “İdare” şeklinde iki başlık altında düzenlenmiş,

Başkan ile birlikte iki Başkan Yardımcısının seçilmesi öngörülmüş, Başkanlık Kabinesi anayasal statüye dahil edilmiş, Hükümet Programı’nın Meclise sunulması yöntemi getirilmiş, Başkanlık Kararnameleri ile kanunların münhasır yetki alanları çatışmayacak şekilde belirlenmiştir.

*Türkiye’nin üniter yapısına uygun olarak, idarenin kuruluşunda “kanunilik ilkesi” sağlam ve sağlıklı bir içeriğe taşınmıştır.

* Üniter devlet ilkesine anayasada açıkça yer verilerek, idari yapılanmada “il esası” korunmuştur.

* Anayasal kurumlardan Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Kurumu varlığını sürdürmüş, Diyanet İşleri başkanlığı “Türkiye Diyanet Kurumu” olarak yeniden yapılandırılmış, Yükseköğretim Kurulu’nun oluşumunda TBMM’nin yetkileri artırılmış, Yeni bir kurum olarak “Türkiye Liyakat Kurumu” önerilmiş ve Türkiye Merkez Bankası anayasal kuruluş haline getirilmiştir.

YARGI ORGANI

* Yargı organının yapılanmasında, “Yargı ayrılığı sistemi” devam ettirilmiş, Hakimler ve Savcılar Kurulu, “Yargı Yüksek Kurulu” adıyla yeniden ele alınmış, Avukatlık ve arabuluculuk mesleklerine anayasal statü tanınmış, Anayasa Mahkemesi yüksek mahkeme değil, özel bir statüde düzenlenmiş, Yüce Divan yargılaması ve siyasi parti kapatma davaları “Yüce Divan” adıyla oluşturulan yeni bir mahkemeye verilmiş, Yüksek Mahkemeler başlığı altında Sayıştay ve Yüksek Seçim Kurulu’nun statüsü açıklığa kavuşturulmuş, Yargıya ilişkin üye seçiminde TBMM’nin yetkileri genişletilmiştir."

“TÜRK TİPİ BAŞKANLIK SİSTEMİ”

Parlamenter sistemin Türkiye'de 100 yıldan fazla uygulandığını ancak başarılı sonuçlar vermediğini vurgulayan MHP'li Yıldız, Türk Tipi Başkanlık Sistemi'nin kökleşmesi gerektiğini belirterek şunları dile getirdi:

"Parlamenter sistem, Yüz yılı aşkın bir süre uygulanmış, ancak, Türkiye’de başarılı sonuçlar vermemiştir. Türk milletinin beklentisi, Cumhuriyet 100. yılında “Parlamenter sistemle geriye gidiş” değil, gelecek yüzyılı milli ve vizyoner bir bakışla kavrayan “Türk Tipi Başkanlık Sistemi”nin kökleşmesi, bunun yanı sıra huzuru, refahı, birlik ve kardeşlik bağlarını tahkim edecek yeni bir anayasa yazılması ve yapılmasıdır.

Cezada uzlaşma, hukukta arabuluculuk, idari uyuşmazlıkta sulh kurumu, halen mevzuatımızda bulunan usuller arasındadır, arabuluculuk uygulaması başarılı bir şekilde devam etmektedir.

Yargı yetkisinin kullanımı, münhasıran ve ancak yargıya aittir. Yargı, hiçbir kişi, kurum veya merciden emir, talimat, tavsiye, telkin almaz. Hiç kimse, hiçbir kurum yargı yetkisini kullanan mahkemelere vekâleten konuşamaz, açıklama yapamaz.

Yargı, korunması gereken toplumun ortak bir değeridir.

Devletin görevi, insanları ve onların doğuştan getirdiği hakları korumaktır. Bu bir lütuf değil temel bir görevdir."

İNFAZ SİSTEMİ

Ceza adaletinin suç iddiasıyla ortaya çıkıp hükmün infazının yerine getirilmesine kadar geçen farklı aşamalar bütünü olduğunu belirten MHP'li Yıldız, infaz sistemine ilişkin yaptığı açıklamalarda şunları söyledi;

"Burada, özellikle infaz sisteminin amacı, yalnızca suçluların özgürlüğünü kısıtlamak değil, suçluları topluma kazandırmaktadır.

Haksız tutuklamalara yol açmamak için Ceza Muhakemesi Kanunu’muzda katalog suçlar bakımından da somut delil kriterini getirildi.

Kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin aranması gerektiğine yönelik önemli bir düzenlemede hayata geçirilmiştir.

Hapis cezalarının infazında, mahpusların iyileştirilmesinde emniyet, güvenlik, disiplin uygulamalarında, insanlık onuru zedelenmeden toplumla yeniden bütünleşmeleri sağlanmalıdır.

Bu insani hassasiyetlere cezaevi idarelerinin duyarlı olmasına büyük bir memnuniyetle tanık oluyoruz.

Hasta tutuklu ve hükümlülerin kaldığı cezaevi revirleri hastane şartlarını taşımaktadır.

Hasta mahkumlar mümkün olabildiğince evlerine veya sosyal rehabilitasyon ortamlarına yakın cezaevlerinde tutulmalıdır.

Bizim inancımıza göre yaratılmışların en şereflisi insandır. Tek başına hayatını idame ettirmekten aciz halde bulunan yaşlı ve hasta hükümlüler için, örgütlerin tertip ve tuzakları gözden kaçırılmadan bilimsel veri ve adli tıp raporları doğrultusunda infaz ertelemesi yapılmalıdır.

Türk Milliyetçileri için devlet, ebed müddet ve koruyucu egemenliktir."

İLAHİ KOMEDYA ELEŞTİRİSİ

*Dante’nin İlahi Komedya’yı yazdığı 700 yıl önce Hristiyan alemi bugün olduğu gibi İslam’a hem ideolojik hem de fiilen savaş açmıştı. Dante de dönemin İslam düşmanı yoğun kültürel ve ideolojik etkisi altındaydı.

Bu savaşın temelinde, İslami kültürü ve medeniyetinin yeryüzüne hakim kılmaya çalıştığı adalete karşı duyulan korku vardı. Dante’nin eseri “ilahi komedya”daki Cehenneminin kapısında “Ey buradan içeri girenler, her türlü ümidi geride bırakın” yazılıdır.

Bizim medeniyetimiz, hukuk sistemimiz bu düşünce sistemini hiçbir dönemde uygulamış değildir."

ANAYASA MAHKEMESİ ELEŞTİRİSİ

"Anayasa Mahkemesine, bireysel başvuru hakkı tanınmasıyla birlikte; mahkeme ceza yargılama açısından bir üst derece mahkemesi gibi çalışmaya başlamış, bireysel başvuru ise adeta olağan kanun yoluna dönüşmüştür.

Bireysel başvuruların neticesinde; Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu kararlar da, ceza yargılaması açısından, gerek soruşturma, gerekse kovuşturma evresinin işleyişini esaslı bir şekilde etkileyecek çok önemli tespitleri barındırmaktadır.

Bu açıdan anayasa mahkemesinin bireysel başvuru üzerine verdiği kararlar, Yargıtay kararları kadar ve hatta kimi alanlarda onlardan bile önemli hale gelmiştir."

YARGISAL AKTİVİZM

Kuvvetler ayrılığı ilkesinin çeşitli şekillerde zedelenebileceğinden bahseden MHP'li, Yıldız bunlardan birinin de “yargısal aktivizm" olduğunu belirterek konuyla ilgili şunları kaydetti;

"Kuvvetler ayrılığı ilkesi çeşitli şekillerde zedelenebilir. Bunlardan biri de “yargısal aktivizmdir.” Yargısal aktivizm; Bazen, yasama organının etkisizleşmesine, bazen, yasama kararlarının iptaline, bazen, yargının, yasama organının yerine geçmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Elbette yargısal aktivizm, yargı yetkisinin kötüye kullanılması ile bir değildir. Ancak, Anayasa Mahkemesinin bazı kararlarıyla, üyelerinin bazı eylemleriyle güncel siyasete taraf olduğu bilinen bir husustur.

Demokrasi; millet egemenliğine dayanan bir sistemdir. Vatandaşlık; birey ile devlet arasındaki hukuki bağı ifade eden siyasal bir aidiyet biçimidir. Mahkeme kararları bu bağı bozmamalıdır.

Anayasa Mahkemesi, milletin seçtiklerinin kararlarına karşı devamlı surette karar alıyorsa, orada, millet egemenliğinden çok yargıçlar yönetimi hâkimdir. Anayasa Mahkemesi önüne gelen konularda yetkisini oldukça geniş tutmaya çalışmaktadır. Esasen mahkemenin, hukuk kuralı koyma konusunda teorik olarak demokratik meşruiyeti yoktur. Mahkemenin ideolojik kararlarına karşı kontrol mekanizması bulunmaması önemli bir eksikliktir."

AYM “KÜRSÜDEN YASA YAPAN” MAHKEME KONUMUNDA

Hukuk normu koymanın, muhakeme meselesi değil irade ve iktidar meselesi olduğu unutulmamalıdır. Hukuk normu koyma iradesi, Anayasa Mahkemesi üyelerinin değil milletin seçilmiş temsilcilerine aittir. Anayasa Mahkemesi, bazı kararlarıyla seçilmiş organlar üzerinde tahakküm kuran “kürsüden yasa yapan” mahkeme konumuna düşmektedir.

Anayasanın geçici 20.maddesi ile ilgili yorumu bunun en açık uygulaması olmuştur.

Anayasa Mahkemesi ihlalin yapısal bir sorundan kaynaklandığını tespit ederse, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne doğrudan çağrıda bulunarak ihlale sebep kanunun değiştirilmesi ve gereğinin yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisine kararın suretini gönderebilir. Yetki bununla sınırlıdır.

Yargı organı ile demokrasi arasındaki bu çatışma sadece bizim ülkemizde görülen bir sorun değildir.

Anayasa Mahkemesi, özellikle tutukluluk haline ilişkin değerlendirme yaparken açıkça delil takdirine giderek, delil değerlendirme yasağını çiğniyor.

Zaman zaman politik saflaşmaların bir parçası haline geliyor. Anayasa Mahkemesinin, ‘’tutukluluk için gerekli gerekçe yok’’ dediği, bazı durumlarda Yargıtay, açıkça mahkûmiyet için yeterli delil olduğuna hükmediyor."

MİLLETVEKİLİ DOKONULMAZLIĞI

"Yine önemli bir hususa kısaca değinmek istiyorum" milletvekili dokunulmazlığı hakkında açıklamalarda bulunan Yıldız, şunları dile getirdi:

“MİLLETVEKİLİ DOKUNULMAZLIĞI BİR AYRICALIK VE İMTİYAZ DEĞİLDİR”

"Dokunulmazlık, Milletvekilinin işlediği iddia edilen suçlar sebebiyle tutuklanma, sorgulanma ve yargılanmaya karşı milletvekili olduğu süreyle sınırlı olarak korunmasıdır.

Milletvekili dokunulmazlığı bir ayrıcalık ve imtiyaz değildir. Suçüstü hali ve seçimden önce soruşturması başlanmış olmak kaydıyla, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı işlenen suçlar, Terörle mücadele kanunu kapsamında yer alan suçlar, Anayasanın 14. Maddesinde kalan suçlar dokunulmazlığın istisnasıdır. “Silahlı terör örgütüne üye olmak” suçunun temadi eden niteliği dikkate alındığında, Örgütün amacını benimseyen ve hiyerarşisine dahil olan Milletvekilinin dokunulmazlıktan faydalanamayacağı açıktır."

"CEZALANDIRMA HAKKI DEVLETE AİTTİR"

MHP'li Yıldız, açıklamalarını şu sözlerle tamamladı: “Ceza yargılaması amacı, en yalın anlatımıyla maddi gerçeğe ulaşarak faili cezalandırmaktır. Günümüzde cezalandırma hakkı devlete aittir. Devlet, kişisel öç alma ve düşmanlıkları önlemek amacıyla yıllar önce faili cezalandırma hakkını üstüne almıştır.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Siyaset Haberleri