15 Temmuz hain darbe girişimini örnek gösteren Öztürk, hükümete ‘Tarih tekerrür etmeden yargıda niceliğe değil niteliğe önem verin” uyarısında bulundu.
Öztürk: “Adalet için bağımsızlık gerek”
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Oktay Öztürk, “Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay Bütçe Görüşmeleri” kapsamında söz aldığı meclis kürsüsünden önemli açıklamalar yaptı. Hükümete yargı bağımsızlığı konusunda hayati derecede önem taşıyan uyarılarda bulunan Öztürk, yargının siyasi açıdan bağımsız olmadığı bir yerde adil yargılamadan bahsedilemeyeceğinin altını çizerek, “Malum olduğu üzere, yargının adil davranabilmesi için gerekli unsurların başında yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı gelmektedir. Bağımsız ve elbette tarafsız olmayan yargı mekanizmasından adil karar beklenemez. Zira, sözlük anlamı itibarıyla adalet "İnsaflı, doğru, eşit olmak, eşit tutmak, doğru davranmak, zulmetmekten uzak olmak, her şeye tam hakkını vermek, hakkınca düzeltmek, mutedil yani kararlı ve ölçülü olmak, her şeyi yerli yerinde ve gereğince yapmak, istikamet ve hakkaniyet." anlamlarını içermektedir. Bağımsız ve tarafsız olmayan bir yargı mekanizmasından tanımı yapılan adaleti beklemek de mümkün olmayacaktır. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı" denilince ilk akla gelen, yargı erkinin yasama ve yürütme erklerinin karşısında bağımsız ve tarafsız olması yani kuvvetler ayrımı ilkesinin kabul edilmiş olmasıdır. Elbette yargı erkinin siyasal iktidar ve yasama organı dışında kalan diğer güç odaklarının etkisinde de kurtarılması gereklidir. Bu bağlamda 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında görülen yargıya tarikat, cemaat yapılanmasının hâkim olması en güzel örnek olarak hâlâ hafızalarda tazeliğini muhafaza etmektedir. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanmasında yasama ve yürütme erklerinin yanında diğer güç odaklarının yargıya hâkim olmasına engel olmak için geçmişten ders almak, gelecekte de benzer yapılanmaların yargıya hâkim olmasına engel olacak tedbirlerle mümkündür. Zira bağımsızlığı hususunda ciddi endişe bulunan bir yargıdan adil kararlar beklemek, kişi hak ve özgürlüklerinin güvencesi olacağını beklemek mümkün değildir. Mülkün yani devletin temeli olarak kabul ettiğimiz adaletin sağlanamaması devletin bekası bakımından da ciddi endişe yaratacaktır. Yargı bağımsızlığının olmadığı yerde hukuk devleti ilkesinden bahsetmek de mümkün değildir. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün veciz ifadesiyle adalet gücü bağımsız olmayan bir ulusun devlet olarak bağımsızlığı söz konusu değildir” dedi.
“Adil yargı herkese lazım”
Geçmişten günümüze yargı sistemindeki problemlerin kartopu gibi sürekli artış gösterdiğine işaret eden MHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk, “Yapılan bir kısım iyileştirmeler günü kurtarmaya yetmiş ama kalıcı çözüm olamamıştır. Yargıda yaşanılan problemlere 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında terör örgütünün yargıdaki yapılanmasının boyutu da tabiri caizse tuz biber olmuştur. Öyle ki 15 Temmuz 2016 hain kalkışma sonrasında terör örgütünün Türk yargı sistemini neredeyse tamamen ele geçirdiği görülmüştür. Şöyle ki: Yargı organlarında görev yapan toplam 4 bin 521 hâkim ve savcı hakkında terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle işlem yapılmıştır. Bu veri yargıdaki örgüt yapılanmasının boyutunu da gözler önüne sermektedir. Terör örgütünün tasfiye edilmesiyle Türk yargı sisteminde de ciddi bir açık ortaya çıkmıştır. Şu anda yargıda görev yapan hâkim ve savcıların ortalama dört buçuk yıl kıdeme sahip oldukları görülmektedir, bu tespit geleceğe yönelik ciddi önemlerin alınmasının zorunlu olduğunu göstermeye yetecektir. Yargının yeniden yapılanmasında geçmişten ders alınmalı ve hâkim ve savcı alımında ve elbette yargıda belli görevlere terfilerde liyakat esas alınmalıdır. Aksi hâlde kısa ve orta vadede bir kısım ciddi problemlerle karşılaşılması kaçınılmaz olacaktır. Kısa vadede terör örgütünün yargılanmasında zafiyetler ortaya çıkabilecektir. Genç ve henüz yeterli tecrübesi olmayan hâkim ve savcıların terör örgütünün yargılanmalarında görev yapmasının terörle mücadeleyi sekteye uğratabileceği endişesini taşımaktayız. Bu sebeple, ilk derecede görev yapan tecrübeli hâkim ve savcıların yerlerinin muhafaza edilmesi, en azından yargılamalar sona erinceye kadar ve elbette yeni alınan hâkim ve savcılar tecrübe kazanıncaya kadar yargıda üst düzeyde görev yapacak hâkim ve savcıların sayısında artışa gidilmemelidir. Orta ve uzun vadede ise geçmişte yaşanan sıkıntıların benzerleriyle ve belki de daha ağır sonuçlar doğurabilecek örgütlenmelerle karşılaşmak mukadderdir. Bu sebeple, yargıya alınacak hâkim ve savcılarda liyakat esasına azami derecede riayet edilmelidir. Unutulmamalıdır ki bir gün herkes adil yargıya ihtiyaç duyabilir” uyarısında bulundu.
Hukuk fakültelerinde durum içler acısı
Türkiye’de hukuk eğitimi veren fakültelerin bazılarında profesör dahi bulunmadığını ifade eden MHP’li Öztürk, “Devlet veya vakıf üniversitesi ayrımı yapılmadan Türkiye'de eğitim öğretim yapan hukuk fakültelerinin birçoğunun durumu içler acısıdır. Öyle ki akademik kadrosunda profesör bulunmayan hukuk fakülteleri bulunduğu gibi hiçbir akademik deneyimi olmayan dışarıdan lisansüstü eğitimini tamamlamış öğretim üyelerinin sayısı da azımsanamayacak kadar fazladır. Bu fakültelerde lisan eğitiminin yanında lisansüstü eğitim verilmesi de başka bir garabettir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak hâkim ve savcıların eğitiminin yetersizliği değil genel olarak hukuk fakültelerinin eğitim öğretim sisteminin yetersiz olduğu kanaatindeyiz. Bu sebeple hukuk eğitiminde acilen köklü değişikliklerin yapılması gerektiğini düşünmekteyiz. Hukuk eğitiminde köklü değişiklikler yapılmazsa yargının liyakatinden bahsedebilmek sadece kendinizi kandırmaktan öteye gitmeyecektir” şeklinde konuştu. Öztürk konuşmasının devamında hukuk eğitiminde köklü değişiklikler yapılmasının zaman alacağını ve bu yüzden öncelikle kısa vadede önlemler alınması gerektiğini belirterek Milliyetçi Hareket Partisi’nin bu konudaki önerilerini aktardı.
Yargı, belli gruplara teslim edilirse…
"Ankara'da hâkimler var." diyebilmek için liyakatli, bağımsız, tarafsız ve adil hâkimlere ihtiyaç duyulduğunu söyleyen Öztürk, “Şayet evrensel hukuk ilkelerine uygun gerekli düzenlemeler yapılmazsa Türk insanı hiçbir zaman "Ankara'da hâkimler var." diyemeyecektir. Oysa bizim kültürümüzde "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." anlayışı hâkimdir. İnsanı yaşatacak bir yargı düzeni kurulamaz, yargı belli gruplara teslim edilirse dün yaşanılan sıkıntılardan ders alınmamış olacak ve gelecekte de benzer ve belki de daha vahim sonuçlarla karşılaşılmak mümkün olacaktır. Geçmişte yaşananlardan ders alırsak tarihi tekerrür ettirmemek gibi bir imkân bulmuş oluruz. 2010'da bizatihi yargıyla oynamaya başladıkları vakit dilimiz döndüğünce, sesimiz çıktığınca "Yargı bu kadar rahat oynayacağınız bir saha değildir. Bu şekliyle hareket ederseniz neticede birtakım art niyetlilerin de tuzağına düşmüş olursunuz." dedik, dinletemedik ama sonunda "FETÖ" diye bir canavarla karşı karşıya geldik. Şimdi, bugün de yargı da birtakım sayısal çoğaltmalar, vesaire üzerinde oynanıyor. Bizim, Hükûmete tavsiyemiz: Yargıda niceliklerle uğraşmak yerine niteliklerle uğraşırsanız bütün problemlerin kaynağına inmiş olursunuz. Burada, iddialar oldukça yaygın bir şekilde dilden dile dolaşıyor, bir gençleştirmeden bahsediliyor; böylece, yeni gelecek insanların otuz, otuz beş yıl yargı üyesi yapılacakları iddiası var. Bu iddialar böyle devam ettiği vakit yargı üzerindeki sıkıntılar da devam eder; bunların bir an önce vuzuha kavuşması, açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Tekraren söylüyoruz: Yargıda eğer illa da bir şey yapacaksanız, sayılarla uğraşmayın, nitelikle uğraşın; birçok problemi de bu şekliyle çözmüş olursunuz” önerisini dile getirdi.