Milliyetçi Sanatçı Ahmet Şafak'tan bomba açıklamalar!

Milliyetçi camianın sevilen sanatçılarından Ahmet Şafak dünya görüşünden sanat camiasına bakışına bir çok konuda önemli açıklamalar yaptı.

Ahmet Şafak, özellikle milliyetçi camianın ilgi ile takip ettiği bir sanatçı. Yeni albümü ‘Ömürlük Aşk Şerefli Kavga’daki Sarayın Düdüğü adlı şarkı çok dikkat çekti.

Geçtiğimiz günlerde seçim arabalarında kendi şarkısını çaldıkları için AKP’ye ihtar çeken sanatçı, “Benim şarkımı neden çalıyorsunuz? Size destek veren birçok sanatçı var. Gidin onların şarkılarını çalın.” diyor. 

Yeni albümünüzün adı ‘Ömürlük Aşk Şerefli Kavga’, sizin hayatınızı özetliyor diyebilir miyiz? 

Evet, diyebiliriz. Ben bir sanatçı olarak hayata belirli bir felsefe ve belirli pencereden bakan insanların özeti ve sembolü gibiyim. Kendimden çıkardığım örneklerin aslında toplumu da ilgilendirdiğini düşünürüm. Çünkü hepimiz aynı gök kubbede yaşıyoruz ve hayatımıza dokunanlar benzer şeyler. İnsanlar farklıdır ama meseleye ‘biz’ penceresinden bakan sanatçılar ortalama çıkarıp o pencereden ülkeye bakarlar. Bir bakıma herkesin bir ömürlük aşkı ve bir kavgası vardır bu hayatta… Mutlaka vardır. Bana mesela “Neden şerefli kavga?” diye soruyorlar. Kavga kötü bir şeydir ama hayatın içinde bir mücadele vardır. Bu mücadele şiddetten uzak olsa da bir nevi kavgadır. 

Ama bu kavganın şerefli olması gerek. Bu da ciddi bir inancın, felsefenin ve ilkenin konulmasıyla mümkündür. Ben kavgacı değil, mücadeleci biriyim. Meselelere bir felsefe penceresinden bakıyorum. Müziğimde ve hayata bakışımda bir felsefe var. Bazı hayranlarım bazı şarkılarımı anlayamadıklarını söylüyorlar. Ama anlaşılmayacak bir yanı yok. 

Sanatçı kimliğinizin önünde ‘ülkücü’ sıfatı yer alıyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Bundan asla rahatsız değilim. Ama bu yaklaşım doğru değil. Öncelikle bir sanatçıyım. Benim dışımda farklı siyasi ya da ideolojik fikirlere sahip olan sanatçılar da var ama onların isminin önüne devrimci, İslâmcı ya da muhafazakâr ibareleri konmuyor.

Evet ben bir Türk milliyetçisiyim. Ben meselelere Türklük, İslâmlık ve beşerilik terkibi ile bakıyorum. Bu tarihsel bakıştır. Bunu müziğim ve kitaplarımda yansıtıyorum. Ama toplumla iletişim kurarken ismimin önüne herhangi bir sıfat gelmiş olmasını sanatımı peşinen bloklayan bir anlayış olarak görüyorum. Sanatımın geniş kitlelere ulaşmasında bu ciddi bir engel. Bu yıllardan beri karşılaştığım bir durum. 

Şarkılarımı Türkçeyi bilen herkese söylüyorum. Şarkı duygusal bir olgudur. Önce kulağa sonra kalbe gider. Ama bu yapılınca beyinde direkt engelleniyor. 

Peki bunun sebebi ne?

Türkiye’deki şov sistemi. Bu sistemle ilişkili medyanın ortak kararlaştırdığı bir yapı. Biz bu sistemi Türkiye’de kıramayız. Sadece yeni müttefikler ve partnerler bulur. 

Peki siz neden oyunu sistemin kurallarına göre oynamadınız? 

Ben müzik hayatına başlamadan önce belirli bir dünya görüşüne sahiptim. Bu dünya görüşünün bana yüklemiş olduğu ahlaki bir vetire var. Türkiye’deki şov sistemini beğenmeyen, tenkit eden ve mutlaka değişmesi gerektiğini söyleyen birinin onlarla hemhal olması kendisi ile çelişmesi demek. Bunu ben yapamazdım. İstanbul’da doğup büyümüş son derece modern bir insanım. Şişli’de büyüdüm. Bütün iletişim kanallarını bilirim. Ama benim ahlaki vetirem bu denli cıvık bir ilişkiyi kaldıramaz. Bir de benim adım Ahmet. Ahmet müjdeleyici demek. Ben bir fikrin taşıyıcısı olabilmeliyim. Bilmek bir sanatçının olmazsa olmazıdır. Türkiye’de ise sanatçının olmazsa olmazı eğlendirme. Böyle algılandı. İlk çıktığımda bir televizyon yöneticisi “Televizyon eğlence yeridir. Bu kutuda felsefe yapılmaz.” demişti. Ben de kusura bakmayın dedim. Ben konuşmadan müzik yapamam. 

Belirli bir görüşe yakın durmuş olmanızın da geniş kitlenin sizi bilmesini engellediğini düşünüyor musunuz?

Türkiye’de sanatçının toplumla buluştuğu mecra medya ve konserlerdir. Siz Yalnız Kurt diye bir şarkı ile çıkıyorsanız bunun gideceği yer milliyetçi camiadır. Oraya gittikçe, insanlar sizi orada sevdikçe, siz de onları benimsiyorsunuz. Evet Milliyetçi Hareket Partisi’nin politik kimliğini benimsiyorum. Devlet Bey’in ahlaki ve felsefik siyaset olgusuna son derece yakınım. Ama şöyle bir durum var; adam önce CHP’nin sonra AKP’nin siyasi görüşlerini benimsiyor, ona sanatçı muamelesi yapılıyor ama bana politik bir muamele yapılıyor.

Ben MHP’nin üyesi bile değilim. Oysa başkaları milletvekili adayı oluyor, cumhurbaşkanı ile fotoğraf karelerine giriyor politik olmuyor. Türkiye’de şov aleminin aktörleri var. Bunlar başkalarına anlam, bana ise algı yüklüyor. Algı ile anlamın mücadelesi. Siz bir sıfır yenik başlıyorsunuz. Bir de ortama göre fikir değiştirenler var… Olmaz olur mu? Yarın AK Parti iktidardan düştüğünde ben bu sanatçıları uzaktan kahkaha ile izleyeceğim. Düne kadar CHP’nin yanında olan bir sanatçı kardeşimin nasıl Cumhurbaşkanı ile fotoğraf verdiğini gülümseyerek izliyorum. 

Saraya yakın sanatçılarla millet adına sanat yapan bizim gibi sanatçıları aynı sahneye çıkarsınlar. O zaman fark anlaşılır. 

Görüşleri değişmiş olamaz mı?

Görüşler değişebilir. Eğer sizin değişiminizi bilgi etkiliyorsa buna saygı duyarım. Ama siz her daim gücün yanında oluyorsanız ona saygı duyulmaz. Ben güçlüden yana görüntü veriyor olsaydım ikbal kapıları altın tepsilerle bana sunulurdu. 

Ama benim kendime duyduğum saygı ve çocuklarıma bıraktığım miras önemli. AK Parti’ye şarkılarımı çalmayın diye ihtar çektim Başka partilerden konser teklifi gelse gidip söylemez misiniz? 2007 yılına kadar AK Parti’nin belediyelerinin düzenlediği festivallerde de sahneye çıktım. Ama Kürt açılımından sonra konsere gitmiyorum. Bu projenin Türkiye’nin üniter birliğini ortadan kaldıracağını ve çatışma zemini oluşturacağını iddia ettim. Bu iddiada bulunmak beni de bir politik sanatçı kürsüsüne koydu. Ama ben ülkemin birliğinden, bütünlüğünden endişe ediyorum. Sizin şarkılarınızı seçim çalışmalarında çalıyorlar diye AK Parti’ye ihtar çektiniz. 



Şimdi süreç ne âlemde? Türkiye’nin her yerinden bu türde bilgiler geliyor. Hatta sevenlerim “Yoksa AK Parti’ye mi geçtin?” diye mesaj atıyor. Allah korusun, öyle bir şey yok. İstanbul’dan Van’a kadar şarkım seçim arabalarında çalınıyor. Demek ki kişisel bir tercih değil bu. Demek ki genel merkez gönderiyor. Partinin genel merkezine ihtarname çektim ve bir daha çalmamalarını istedim. Benim anlamadığım Sahte Patlıcan, şov dünyasını eleştirdiğim bir şarkı. Politik bir şarkı değil ama bu şarkıyı politik bir zeminde çalıyorlar.

Bir de ben açıkça AKP’ye muhalif bir şarkıcıyım. Benim şarkımı neden çalıyorsunuz? Size destek veren birçok sanatçı var. Gidin onların şarkılarını çalın. Herhangi bir telif isteyecek misiniz? Benim derdim telif melif değil. Bir an evvel AKP’nin demokratik yollarla iktidardan gitmesini istiyorum. Bir vatandaş olarak istiyorum. Derdim para pul değil. Sanatçı olarak MHP’ye Mühür isimli özel bir seçim şarkısı yaptım. Bizzat bir seçim şarkısı. Albümde Sarayın Düdüğü diye bir şarkı var. AKP’lileri kızdıracak bir şarkı diye lanse edildi. 

Hangi duygularla yazdınız?

O şarkıyı yaparken de bir hedefim yoktu. Bizim kültürümüzde kralcılar vardır. Ben bu şarkıda yine bu şov sistemini ve bu sistemin güçlüyle olan ilgisini anlattım. Ben şahıslarla ilgilenmem, benim derdim meseleyi anlatmak. Bu şarkıdan alınan varsa onlara neden alındıklarını sormak gerek. Benim derdim sistem. Sadece şov sistemi mi? Türkiye’de şu an insanın tabiatını deforme etmeye çalışan bir yapı var. İnsanların özgürlük alanlarını kısıtladığınızda, özgür olmadıkları için güce teslim olurlar.

Bugün Türkiye’de bir hürriyet ortamı olmadığını ve sanatçıların bu duruma karşı çıkması gerektiğini söylüyorum. Sanatçılar politik olmak zorunda mı? Evet. Politikayı halkı aydınlatmak noktasında bir misyon olarak görüyorum. 

Zaten bütün şarkılar ya da müzik, ideolojik bir olgu değil mi?

İnsanları eğlendirirken bile bir ideolojiye bir katkı yaparsınız. En basitiyle uyutmuş olursunuz. Bu albümde Kitabın Ortası diye bir şarkı var. Orada “İki öğren bir eğlen” diyorum. Sevenlerim romantik kurttur Albümünüzde Romantik Kurt diye bir şarkı da var. Yalnız kurt, romantik kurta mı dönüştü? Hayır. Yalnız kurt yalnız kurt olmaya devam ediyor. Ben o ismi sevenlerime hediye ettim. Benim sevenlerim romantik kurtlardır. Romantiktirler çünkü hem mesuliyet sahibi hem de idealistlerdir. 

Neden kurt? Hürriyet sembolü bütün dünyada kurttur. Özgürlüklerine ve ailesine çok düşkündür. Bizi çok iyi özetliyor. Bu dönemde fazla albüm yapan kalmadı neredeyse ama siz yapmaya devam ediyorsunuz… Single benim işim değil. Ben bütüncü bir insanım. Benim için biz kavramı çok önemlidir. Albüm bir bütünlüktür. Beni kimse single yaparken göremez. En az on tane şarkı olmalı. Bir de üretiyorum. Sevenlerimle bunları paylaşmam gerek. Para kazanabiliyor musunuz? Çok şükür akmasa da damlıyor. Lakin gözüm parada değil. Halen kirada oturuyorum. Bu âlemde nasıl şöhret olunacağını, nasıl para kazanılacağını biliyorum. Ama kendimden taviz veremem. Bundan sonra neler yapmak istiyorsunuz? Çocuklar için bir albüm hazırlamak istiyorum. İçinde Dede Korkut’tan ve çeşitli yazarlardan hikâyeler olacak. Uzun zamandır yapmayı düşündüğüm bir sinema filmi projem de var. Senaryosunu benim yazdığım bir film. İstanbul ve Bakü’de geçiyor hikâye... Şu an sponsor desteklerinin gelmesini bekliyoruz. Adı Kurt Ateşi olacak.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Ülkü Ocakları Haberleri