Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz: Sınırın Sıfır Noktasında

Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz 31 Temmuz ve 1 Ağustos tarihlerinde Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki Ülkü Ocakları teşkilatlarını ziyaret etti.

Kılavuz Ziyaretler kapmasında, Erzurum, Ağrı, Van, Van – Gevaş, Bitlis-Tatvan, Bitlis, Siirt, Muş ve Bingöl teşkilatları ile bir araya gelerek istişare toplantıları ve esnaf ziyaretleri gerçekleştirdi. Ülkü Ocakları Bingöl İl Başkanlığı’nın ziyaret edilmesi ile Genel Başkan Kılavuz’un 2 günlük Doğu Anadolu ve Güney doğu Anadolu gezisi noktalandı.

Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz, Doğu ve Güneydoğu illerinde yaptıkları çalışmalar ve yöre halkının Ülkü Ocakları'na bakışını, MHP’ye ve Devlet Bahçeli’ye duyulan güveni ve sevgiyi bütün yönleri ile ÜLKÜCÜ MEDYA'ya anlattı.

Kılavuz: “Türklerin Anadolu topraklarını yurt tutup vatanlaştırması, bu topraklar üzerinden cihana hükmeden, her gittiği bölgeye adalet götüren cihan devletleri kurması 1000 yıllık Haçlı planlarının da devreye girmesine sebebiyet vermiştir. Türkleri bu topraklardan söküp atmak, hatta tarihe karıştırmak maksadıyla yeri geldiğinde bütün dünya birleşmiş, yeri geldiğinde dâhili düşmanlar vasıtasıyla bu coğrafya bu vatan sinsi planlarla gizli emellerle karıştırılmaya çalışılmıştır. Fakat Türklüğün zihinlere nakış nakış işlenmesi, bağımsızlığın Türk adı ortaya çıktığından itibaren bir meşale gibi yanması, Türk milletinin cansiperane direnişi, bu topraklarda kardeşlik duygularının, milli birlik ve beraberlik tohumlarının yeşerip, filizlenmesini sağlamıştır.

Düne kadar İngiliz piyonu Şeyh Sait ve Seyit Rıza adlı teröristler vasıtasıyla bölünmek, parçalanmak istenen bu vatan, şimdi de emperyalistlerin maşası PKK vasıtasıyla bölünmeye çalışılmaktadır. Ama dün olduğu gibi bugün de milli birlik ve beraberliğimizin teminatı olan, 1000 yıllık kardeşliğimiz bu gibi emperyalist projelere meydan vermeyecek etle tırnak olup yedi düvele vatan bölünmez diye haykıracaktır ve nitekim haykırmıştır da.

Çözüm süreci adı altında başlatılıp ihanet sürecine dönüşen projenin uygulamada olduğu zaman zarfında bölgeye yaptığımız ziyaretlerde; bölge insanının terör örgütünün eline bırakıldığı; o bölgede yaşayanların çadır mahkemelerinde yargılanıp infaz edildiği; dağ kaçkınları tarafından her an öldürülme ve kaçırılma şüphesi altında yaşayan vatandaşlarımızın psikolojik olarak içine düştüğü durumu, terör örgütüne boyun eğmeyen vatandaşlarımızın soysuzlarca sürgüne yollandığı, eli kanlı canilerin vergi toplayıp tapu dağıttığı, askerin kışlaya polisin karakola çektirilip meydanın üç beş soysuza bırakıldığı, bu soysuzlarında hayâsızca kışla ve karakolların önünde vicdanımızı sızlatırcasına kimlik kontrolleri yaptığı, şehirlerin altının bomba ile döşendiği, hemen hemen her gün şehitlerimizin verildiği, Türk bayrağının dahi tahrik unsuru olarak addedildiği, bölgede görev yapan hâkimlerin, savcıların, polis ve askerlerin hükümet politikası nedeniyle elinin kolunun bağlandığı bir manzarayla karşılaşmaktaydık.

Böylesi manzaralar milli vicdanda derin tesirler bırakmakta, vatanımızın düştüğü durum yüreğimizi dağlamaktaydı. Bu milletin bu devletin ekmeğini yiyip ihanet eden çapulcular, caniler hüküm sürüp keyif çatarken bu milletin evlatları eli kolu bağlı bu manzarayı seyretmek zorunda kalıyordu. Şehit kanları ile sulanıp vatan yapılan bu topraklar kansızların eline terk edilmekteydi.

15 Temmuz ihanet kalkışmasıyla birlikte Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Bey’in öngörülerinin haklılığı tekrar tekrar tescil edilmiş terörist ile müzakerenin vahim sonuçları aziz milletimizce acı da olsa artık görülmüştü. Bir musibet bin nasihatten evladır sözü adeta ete kemiğe bürünmüş, vatan ve millet meselelerinin siyaset üstü bir hale bürünmesiyle teröre ve terör örgütlerine müsamaha edilmemeye başlanmıştı.

İşte böylesi bir dönemde bu bölgeye yaptığımız ziyaret oldukça anlamlı hale geldi. İhanet sürecinin uygulandığı dönemdeki bölge ile şimdiki arasında dağlar kadar fark vardı. İhanet sürecinin yaşandığı dönemlerde uğruna kan dökülüp yurt yapılan şehirlerimiz terör örgütünün yazılı ve görsel propaganda malzemeleriyle donatılmışken şimdi sokak sokak ay yıldızlı bayrağımız ile donatıldığına şahit olduk. Terör örgütünün baskıları ve zorbalıkları karşısında psikolojik travmalara maruz kalan, tedirginlik ve korku içinde yaşam süren, ekmek parası dahi kazanamayan bölge insanının, devletin gücünü göstermesi ve terör örgütüne haddini bildirmesi ile birlikte tekrardan o eski canlılığına ve rahatlamasına kavuştuğuna şahitlik ettik. Bölge insanının artık devletin bölgeye hâkim olmasıyla birlikte sokaklarda rahatça yürüyüşüne, etrafa mutluluk saçmasına, büyük bir sadakat ve bağlılıkla devletine sevgi ve saygı duymasına, bu milleti birleştirip bütünleştiren değerler etrafında kenetlenmesine tanıklık ettik. Devletsizliğin, vatansızlığın ne olduğunu ne gibi vahim sonuçlar doğuracağını, terörün nelere mal olduğunu Bodrum sahiline cesedi vuran minik yavrumuz Aylan bebekte, yüzü gözü kan içinde korkuyla etrafına bakıp yardım isteyen Ümran bebekte gören aziz milletimiz, vatanına daha da sıkı sarılmaya başlamıştır.

Bölge insanımızın vatan, millet, bayrak sevgisi, devlete olan bağlılığı terörün belinin kırılmasında etkin bir rol oynamış, terörle mücadele eden yiğitlere vatansever bölge halkı elinden gelen her türlü desteği vermiş ve önümüzdeki bin yılda da bu toprakların bölücü odaklara, dış mihraklara bırakılmayacağının teminatı olmuştur. Bölge insanının samimiyeti, içtenliği içimizi huzurla kaplamıştır. İhanet sürecinde terör örgütünün zorbalığından, hükümetin bölge insanını terör örgütünün eline bırakmasından ötürü büyük zorluklar çekmişti. Terörle mücadelenin kararlılıkla sürdürülmeye başlamasıyla büyük bir moral ve rahata kavuşan bölgedeki vatandaşlarımız ziyaretlerimiz boyunca bizleri bağırlarına basmıştır. Hiçbir vatandaşımızın terör örgütünün eline bırakılmayacağı, devletin hâkim olmadığı hiçbir yerin olmaması gerektiği böylesi tablolardan sonra daha da net anlaşılacaktır.

Adı ne olursa olsun, hangi amaca hizmet ederse etsin bütün terör örgütlerine karşı tavizsiz bir biçimde mücadele veren Milliyetçi-Ülkücü camia bu tavrıyla hem bölge insanının hem de bütün vatandaşlarımızın teveccühünü kazandığına yine bölgeye yaptığımız ziyaretle şahitlik ettik. "Önce Ülkem ve Milletim sonra Partim ve ben" düsturu ile Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi bölge insanının şükranına mazhar olmuş durumdadır. Bölgede konuştuğumuz, sohbet ettiğimiz her insan kurtuluşu ve ümit ışığını Milliyetçi-Ülkücü camiada görmektedir. Bölge insanı akın akın davamızın saflarında yer tutmaya başlamıştır.

Bu teveccüh ile birlikte bölgede inanarak ve büyük bir kararlılıkla mücadele veren, her geçen gün daha büyük faaliyetler gerçekleştiren, fedakârlıklar yaparak, kendilerini davamıza ve milletimize adayan, her şartta hizmetlerini çalışkanlık ve vatan sevgisiyle gerçekleştiren, şuurlu, milli ve manevi değerlere sıkı sıkıya bağlı bir gençlik yetiştiren bölge teşkilatlarımız bizleri gururlandırmakta, davamızın bayrağını namus bilip taşımaktadırlar. “Bizim yolumuz dikenlidir ayağını seven gelmesin” vecizesinin ete kemiğe bürünmüş hali olan Türkülüğün gür sesi susmasın diye o dikenli yola hesapsızca giren bölgedeki yiğit teşkilat mensuplarımız gücümüze güç, davamıza anlam katmaktadır. Hepsine ayrı ayrı teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum. Allah yokluklarını, eksikliklerini ve acılarını bizlere göstermesin. Yaptıklarıyla yüzümüzü güldüren, başımızı hiç yere eğdirmeyen ülküdaşlarımızdan Allah ayrı ayrı razı olsun.

Bununla birlikte bölgedeki ocaklarımıza yaptığımız ziyaretlerde gecenin bir yarısı olmasına rağmen bizi bekleyen ortaöğretimli kardeşlerimizin varlığı ve çokluğu bizlere ümit ışığı olmuştur. Gözlerindeki heyecan, yüreklerindeki iman ve inanç istikbalimizin teminat altına alındığının açık bir ifadesidir. Bölücü terör örgütünün olduğu bir coğrafyada bölge ocaklarımıza gidip gelen gençliğin tarifi neredeyse imkânsızdır. Korkup kaçmadan yiğitçe, mertçe ülkücü harekette saf tutan ortaöğretimli, üniversiteli genç ülküdaşlarımız bu toprakların sonsuza dek Türk yurdu olacağının sigortası hükmündedir.

Bizlerde Ülkü Ocakları Genel Merkezi olarak bölgeye yönelik yaptığımız faaliyetlere ara vermeden, etkinliklerimizde hız kesmeden, projelerimizi daha da artırarak kutlu yürüyüşümüze son sürat devam edeceğiz. Tillo Uçak’ların, Hikmet Tekin’lerin evlatları onlardan aldıkları bu kutsal bayrağı daha da ileri taşıma gayreti içerisinde oldukça bu dava asla başarısız olmayacak ve mutlaka hedefine varacaktır. Sırf ülkücü oldukları sırf vatanı, bayrağı, milleti sevdikleri için ölüm tehdidi alan ülküdaşlarımızın varlıklarına şahitlik ettikçe gücümüze güç katılmaktadır. Ölüm tehditlerine rağmen yılmadan, boyun eğmeden mücadele eden yiğit bozkurtlar var oldukça bu vatan bölünmeyecek, bu millet yıkılmayacaktır.

Bu vatan her karışıyla, bu millet her ferdiyle bizimdir. Etle tırnak nasıl birbirinden ayrılamaz ise bizi de hiç kimse birbirimizden ayıramayacak kimsenin buna gücü yetmeyecektir. Vatan bölünmeyecek, bayrak inmeyecek, ezan susmayacaktır. Milli birlik ve beraberliğimize, vatanın bölünmez bütünlüğüne saldıran her alçak ise bunun bedelini ağır bir biçimde ödeyecek ve yok olacaktır.

“Bin Yılda Karıldı Bu Ülkenin Harcı… Ayrıştırmak Kimin Harcı” diyen Liderimizin bu sözünü namus bilip varlığımızı vatanımıza, milletimize ve devletimize adayacağız.

Ne Mutlu Türküm Diyene!”

Şeklinde konuştu”.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Ülkü Ocakları Haberleri