Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz, İstanbul Çağlayan Adliyesi'nde Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın şehit edilmesiyle alakalı bir basın açıklaması yaptı. Kılavuz, "Savcımızın kalleşçe katledilmesini, nefretle kınadığımızı; yeri, zamanı ve faili kim olursa olsun her türlü terör ve şiddet eyleminin karşısında olduğumuzu bir kere daha belirtmek istiyoruz" dedi.
İşte Olcay Kılavuz'un o açıklaması:
"31 Mart Salı günü, İstanbul Çağlayan Adliyesi’nin terör örgütü militanları tarafından basılarak Berkin Elvan davasına bakan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın rehin alındığı ve ardından yapılan operasyon sonucu Savcı Kiraz’ın şehit edildiği haberiyle üzüntüye gark olmuş bulunmaktayız.
Milletimizi yasa boğan bu elim olayın ardından öncelikle Savcı Mehmet Selim Kiraz’a Allah’tan rahmet, başta kederli ailesi olmak üzere tüm yakınlarına, yargı camiasına ve Aziz Milletimize başsağlığı diliyor; Savcımızın kalleşçe katledilmesini, nefretle kınadığımızı; yeri, zamanı ve faili kim olursa olsun her türlü terör ve şiddet eyleminin karşısında olduğumuzu bir kere daha belirtmek istiyoruz
Gerçekleştirilen menfur hadise vesilesiyle tekraren ifade etmek isteriz ki; Türk Milliyetçileri ve Ülkücüler, hangi görüş ve gerekçe esas alınırsa alınsın, terörün bir yöntem olarak benimsenmesini hiçbir surette kabul etmemekte, menşei ne olursa olsun terörle mücadelede kararlı ve net bir duruş sergilenmesi gerektiğine inanmaktadırlar. Milliyetçiler ve Ülkücüler, terör örgütleri arasında ayrım yaparak bazılarını “açılım” veya ”çözüm” kisveleri altında anlayışla karşılayan tutarsızlıklara karşı her zaman tepkisini göstermiş, net tavrını ortaya koymuştur.
Teröristler ve terör örgütleri arasında ayrım yaparak, bazı örgütleri ve onların elebaşlarını barış elçisi ilan eden, bazı örgütlerle müzakereyi meşru görenlerin terörle mücadele ve teröre karşı tepkisinde herhangi bir samimiyet kırıntısı dahi göremediğimizi ifade etmek istiyoruz. Daha yalın bir ifade ile, memleketi yönettiği iddia edilen bazı kimselerin yarın bir gün, Savcı Kiraz’ı şehit eden bu eli kanlı örgütle pazarlık ve müzakere masasına oturup Savcımız’ın katili teröristlere iadei itibarda bulunmayacağının hiçbir garantisinin olmadığını Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin terör örgütlerine karşı acze düşürülmüş olmasının bu eli kanlı katilleri cesaretlendirdiği kanaatindeyiz.
Çağlayan Adliyesi’ndeki menfur hadiseyi gerçekleştiren terör örgütü, memleketin içinden geçtiği kritik süreçlerin tamamında devreye girerek kanlı provokasyonlarını sahnelemiş, hizmet ettiği odakları son derece muğlak olan sinsi eylemlerini gerçekleştirmiştir. Bu noktada, menfur hadisenin faillerinin kimliği ile eylemin yeri ve zamanı bizleri bu hadise üzerinde derinlemesine düşünmeye ve azami bir hassasiyete sevk etmiştir.
DHKPC, PKK ve türevleri olan bazı örgütler, öğrenci kılığında üniversitelerimizde yuvalanmış, vatansever ve milliyetçi öğrencilere karşı savaş açmış, onlara karşı her türlü şiddet içeren eylemi gerçekleştirmiş, üniversitedeki düşünce özgürlüğünü zorbalıkla ilga etmiş ve eğitim öğretimi engellemeyi görev bilen bir yapılanma oluşturmuşlardır. Bu yapılanmalar, Güneydoğu’da askerimizi, polisimizi, öğretmenimizi ve son olarak Çağlayan Adliyesi’nde de Savcı Kiraz’ı şehit eden militanların yetişme ve kuluçka sahası olmuştur; Cebeci, Dil Tarih Coğrafya, Hacettepe, Ege Üniversitesi gibi okulların kantinleri bu hain örgütlerin birer karakol noktası hâline gelmiştir. Dün Fırat’ı şehit eden zihniyet, bir vatan evladını daha şehit etmiştir. Bugün maalesef, askeri pazar yerinde eşinin gözü önünde, polisi sokak ortasında, savcısı adliyede, öğrencisi üniversitede şehit edilen bir ülke haline gelişimizi, üzüntü, hayret ve öfkeyle müşahede etmekteyiz.
Üzüntümüzü, şaşkınlığımızı ve öfkemizi artıran bir diğer husus da, siyasi iradenin; vatandaşlarının ve görevlilerinin can güvenliğini sağlama noktasındaki yetersizliğini ve terör örgütleri karşısındaki acziyetini kamuoyuna bir başarı olarak lanse etme talihsizliğinde bulunmuş olmasıdır.
Faillerin canlı olarak ele geçirilememesini, daha da önemlisi teröristler tarafından rehin alınan savcımızın kurtarılamamasını hangi vicdan ve akıl sahibi başarı olarak ifade edebilir. Bu hadise veya Süleyman Şah Türbesi’nin kaçırılması yahut bölücü örgüte verilen onca taviz başarı olarak ifade edilecek ise başarısızlık kriteri ne olacaktır? Sayın Erdoğan’ın ve gölgesi Davutoğlu’nun açıklamaları milletin aklıyla ve hassasiyetleriyle alay etmekten başka bir şey değildir.
İçinden geçtiğimiz süreçte, üniversitelerin karıştırılması ve milliyetçi öğrencilere karşı gerçekleştirilen saldırılar, çeşitli provokatif eylemler ve tasmasını kimin çektiği belli olmayan DHKPC’nin devreye girerek kanlı eylemler gerçekleştirmesi, bizlerin çok daha dikkatli ve uyanık olması gerektiğini göstermektedir.
Her seçim sürecinde olduğu gibi, aşağılık istihbarat oyunları devreye girecek; seçim başarısı uğruna vatanın huzurunu ve insanımızın canını hiçe sayan kirli planlar yürürlüğe sokulacaktır. Haram saltanatlarının yıkılacağını görenler, yeni mağduriyetler devşirip yıkılış süreçlerini engellemek isteyeceklerdir.
Sinsi planlara, kirli oyunlara, karanlıkta sıkılan kurşunlara ve saltanat odalarında hazırlanan tezgâhlara karşı Ülküdaşlarımızı ve Aziz Milletimizi uyanık ve sağduyulu olmaya çağırıyor; saltanat heveslilerini ise vatanın birliği ve huzurunu seçim başarılarına kurban etmemeleri konusunda uyarıyoruz. Cenabı Allah’ın izniyle, büyük Türk Milleti her türlü teröre ve karanlık emellere karşı, birlik ve beraberlik içinde bir sur gibi duracaktır."