Uluslararası hukuku hiçe sayan bu işgalden sonra Kırım'ın asli unsuru olsan Türk varlığı insan hakları ihlalleri ile karşı karşıya kalmıştır.
18 Mayıs 1944'te Sovyetler Birliği döneminde bir takım uydurma gerekçelerle Kırım Türklüğünü soykırım niteliğinde bir sürgüne tabi tutan Rusya'nın ismi değişmiş ancak zihniyeti hala değişmemiştir. Zira Kırım'ı işgal ettiği günden beri Kırım Türklerinin kimliklerine karşı bir mücadeleye başlayarak, asimilasyon ve yıldırma politikasını uygulamaya devam etmiştir. Mart 2014'ten beri Rusya tarafından yürütülen çalışmalar, Ukrayna döneminde dahi büyük sıkıntılar yaşayan Kırım Türklerinin durumunu daha da vahimleştirmiştir. Kin ve nefret ile tüm insani değerleri hiçe sayılarak, camiler terör mekânıymışçasına aranmış, Kırım Türklerinin milli ve dini günlerini kutlamaları ve kültürel etkinlikleri sessizce engellenmiştir. 26 Nisan 2016'da Kırım Tatar Milli Meclisi'nin(KTMM) kapatılması Kırım Türklüğüne karşı olan tarihi düşmanlığın ne boyutta olduğu tekrar gözler önüne sermiştir. KTMM kapatılarak, Kırım Türlüğünün sesi kısılmaya, soydaşlarımıza kendi vatanlarında uygulanan zulmün uluslararası kamuoyunda yankı oluşturması önlenmeye çalışılmıştır.
Kırım Tatar Milli Meclisi'nin kapatılmasıyla alakalı davayla görevli olan sözde Kırım Cumhuriyeti Cumhuriyet Savcısı'nın Milli Meclis'in kapatılmasına bahane olarak Ülkü Ocaklarıyla olan ilişkisini de gerekçe olarak sunması kabul edilebilir gibi değildir. Özellikle son dönemde Rusya'nın kurumumuzu ve camiamızı hedef alan açıklamaları, terör ile bizleri ilişkilendirmeye çalışması bir korkunun eseridir. Ülkü Ocaklarının mazlum soydaşlarının haykıran sesi olması ve bu konuda yapmış olduğu sivil toplum faaliyetleri tüm Türklük düşmanları gibi Rusya'yı da ziyadesiyle rahatsız etmektedir. Despot yönetimlerin birer birer yıkıldığı ve Rusya'nın da başta ekonomik olmak üzere çeşitli sıkıntılarla uğraştığı bu yıllar belleklerimizde 1991 yılını canlandırmaktadır. Bunun farkında olan Rusya 12 Eylül öncesinde Türkiye'deki maşalarının önündeki en büyük engel olan Ülkücü Hareketi bugün tekrar düşman olarak hedef tahtasına oturtmaya çalışmaktadır. Dolaylı olarak Rusya'nın değirmenine su taşıyıp, kurumumuzun ismini kullanan kişi ve yapılar ile de aramızda bir bağlantı kurulmaya çalışılması bu senaryonun büyüklüğünü ortaya koymaktadır. Bilinmesini isteriz ki Ülkü Ocakları bir sivil toplum kuruluşu, Ülkücüler ise milletlerine sevdalı birer iman kalesidir.
Kırım Tatar Milli Meclisi'ne karşı yapılan bu adaletsizliğin ve kurumumuza karşı yürütülen asılsız iftira kampanyasını şiddetle kınıyoruz. Ülkü Ocakları olarak Kırım Türklüğüne hizmet eden her kurum ve kuruluş ile olan ilişkilerimizi arttırarak devam ettireceğimizi tekraren belirtmek istiyoruz. Zulüm artarak devam ederken, başta Kırım Türkleri olmak üzere esir Türklerden desteğini esirgeyen uluslararası sivil toplum kuruluşlarını ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni göreve davet ediyoruz. Son Ülkücü son nefesini vermediği sürece hiç bir soydaşımız yalnız değildir.
Olcay KILAVUZ
Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı
Genel Başkanı