12 Eylül 1980 askeri darbesi, Türkiye’nin siyasi tarihinde derin izler bırakan bir dönemeç olarak hatırlanıyor. Bu dönemde, sağ ve sol görüşlü birçok insan, darbenin getirdiği baskıcı yönetim altında ağır cezalara çarptırıldı. Ülkücü camia için bu süreçte en acı kayıplardan biri, 22 yaşındaki Mustafa Pehlivanoğlu oldu. Pehlivanoğlu, 7 Ekim 1980 tarihinde idam edilerek, darbe sonrasında idam edilen ilk ülkücü olarak tarihe geçti.
Pehlivanoğlu, 1978 yılında yaşanan Balgat katliamı nedeniyle yargılanmış ve kahvehane taramalarında 5 kişinin ölümüyle suçlanmıştı. Hakkında verilen idam kararı, tartışmalı bir sürecin sonunda infaz edildi. Pehlivanoğlu, ifadesinin işkenceyle alındığını ve suçsuz olduğunu savunmasına rağmen, 12 Eylül askerî yönetimi tarafından idam cezasına çarptırıldı. Mamak Askerî Cezaevi'nden kaçtıktan sonra Kütahya'da yakalanan Pehlivanoğlu, 7 Ekim 1980 tarihinde Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde idam edildi ve Ankara Karşıyaka Mezarlığı’na defnedildi.
Denge İdamı ve Adalet Arayışı
Mustafa Pehlivanoğlu’nun idamı, Türkiye’de birçok kişi tarafından “denge idamı” olarak yorumlandı. Pehlivanoğlu’nun idamından önce solcu militan Necdet Adalı da idam edilmişti. Sıkıyönetim Mahkemesi Hâkimi Ali Fahir Kayacan, daha sonra hatıralarında, Pehlivanoğlu’nun Adalı’ya denge sağlamak amacıyla idam edildiğini ifade etmişti. Bu itiraf, Pehlivanoğlu’nun ailesi ve sevenleri için idamın adil olup olmadığı konusunda derin bir yaraya neden oldu.
Pehlivanoğlu’nun idam haberi ailesine ancak infazdan üç gün sonra, ziyaret için geldiklerinde bildirildi. Bu acı haber, aileyi derinden etkilerken, ülkücü camia da büyük bir yas içine girdi. Pehlivanoğlu’nun annesi ve babası, oğullarının suçsuz olduğuna inanarak yıllarca adalet arayışını sürdürdü.
Şehidin Ailesine Yazdığı Mektup
İdam edilmeden önce ailesine yazdığı mektup, Mustafa Pehlivanoğlu’nun inancını gösteren bir vesika olarak hatırlanıyor. Mektubunda, ailesinden haklarını helal etmelerini isteyen Pehlivanoğlu, kaderine rıza gösterdiğini ve inandığı milliyetçi davadan vazgeçmediğini vurguladı. "Mustafa'lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar" sözleri, onun inancını ve mücadelesini sembolize ederken, ülkücü camianın da sloganı haline geldi.
Mektubunda, "Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır. Zafer her zaman Allah’a inananlarındır" diyor Pehlivanoğlu... Bu mektup, o dönem ülkücü hareketin sembol belgelerinden biri olarak kabul ediliyor.
Pehlivanoğlu’nun Mirası ve Ülkücü Hareket İçin Önemi
Mustafa Pehlivanoğlu, idamından sonra ülkücü camiada bir şehit olarak kabul edilmiş ve her yıl şehadetinin yıl dönümünde anılmaktadır. Onun hikâyesi, 12 Eylül darbesinin yarattığı acıların ve adaletsizliklerin bir simgesi haline gelmiştir.
Pehlivanoğlu’nun idamı, darbe döneminde yaşanan hukuksuzlukların bir örneği olarak sık sık hatırlatılmakta ve ülkücü hareket için bir mücadele sembolü olmaya devam etmektedir. Şehadetinin yıl dönümünde rahmet ve minnetle anılan Pehlivanoğlu, Türkiye’nin siyasi tarihinde unutulmaz bir iz bırakmıştır.