Siyasi partiler, toplumların örgütlenmiş siyasi kuruluşlarıdır. Toplumların arzu ve beklentilerini iktidara taşımak ve geleceğin düzenini ona göre şekillendirmekle yükümlüdürler. Bu yönüyle siyasi partiler açık rejimlerin temel unsurlarıdır. Ülkelerde kargaşanın, infialin önüne de set çeken, topluma nefes aldıran yine siyasi partilerdir. Siyasi partiler toplumların en örgütlü, dinç ve dirençli yapılarıdır, dolayısıyla iktidarlar, siyasi partiler ve onların temsil ettikleri kitlelerin arzu ve beklentilerini hesaba katmak zorundadırlar. Ülkemizde AKP iktidarı ile birlikte iktidar, var olan kuvvetlerin ayrılığı prensibini tarümar ederek hedefine yani monokrasiye ulaşmaya çabalarken acımasız, kuralsız ve her şeyi mübah gören anlayışı da sergilemekten geri kalmadığını yaşanan süreçte fazlasıyla öğrendik. Sayın Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olarak seçilmesine rağmen siyasi parti lideri gibi meydanlara çıkması ve eski partisi için oy istemesi normal demokratik toplumlarda görülebilecek bir olay değildir. Basın -yayın kuruluşları ve devlet radyo- televizyonları bu yandaş koroya katılmakla zaten adaletsiz olan seçim yarışını muhalefet için ölümcül vuruşa dönüştürmüştür. AKP iktidarı, demokrasi, hukuk, eğitim, sağlık velhasıl her alanda sübjektif uygulamalarını ve grup çıkarını toplumsal düzen olarak sunmaya devam etmektedir. Bu süreçte ne cemaatin o katı hiyerarşiye dayalı acımasızlığı ne de milli şef dönemindeki seküler zihniyetin kadrolaşma anlayışına hiç benzememektedir. Zafer sarhoşluğu ve onun neticesinde oluşan güç zehirlenmesi ile pervasızca söylem ve uygulamaları aleni bir şekilde devam etmektedir. Hukukun devre dışı kaldığı, polisiye devleti uygulamalarının olağanlaştığı bir ülke olarak herkes tedirginlik içinde kaygılı bir şekilde yarınından endişeli bekleyişini sürdürüyor. Toplumsal refleksler yerini apati durumuna bırakmıştır. Kayıtsızlık öyle bir hal aldı ki; oluşan durum bireyler arası ve çevreyle patolojik ilgisizliğe, duyarsızlığa, alışmaya dönüştü. İktidarı meşru zeminde denetlemek ve topluma alternatif sunma yükümlüğü olan siyasi partilerimiz iktidarın monokrasi anlayışının aynısını kendi teşkilatlarında uygulamaya çalıştıkları için ufuk olarak miyoplaşmış durumdadırlar. Partilerimiz için asıl önemli olan bulundukları pozisyonu korumak için teşkilatlarını katı hiyerarşiyle denetlemektir. Muhalefet partileri böylesi dönemlerde çıkarı, ikbali öne çıkarıp kitlelerini terbiye etme yoluna girerse onlar da umut olmaktan çıkar. İktidarından muhalefet partilerine kadar millet için tercih olmaktan çıktıkları zaman işte asıl tehlike o vakit ortaya çıkmaya başlar. Meşru zeminlerde mücadele etme geleneği yerini entrikalara ve başka yöntemlere bırakır. Cumhuriyet tarihimiz bunun sayısız örnekleri ile doludur. İktidar ve muhalefet partilerinin antidemokratik uygulamaları önümüzdeki dönemde toplumun bütün katmanlarında devasa problemler olarak karşımıza çıkacaktır. Siyasi partilerin parti içi demokrasi anlayışları aynıdır. AKP’de başbakanın bile sözünün geçmediği cumhurbaşkanının her şeye müdahale ettiği bir anlayış devam ederken, MHP içinse Bilge Lider, " Milletvekili belirlemede ön seçim yaparsak, üyelerimizin önüne sandık koyarsak, Başkanlık Divanı Üyelerinden hiç bir arkadaşımız ön seçimi kazanamaz, teşkilatlarımız hiç birinize itibar etmez" diyerek demokrasi anlayışını zaten ortaya koymuştur. Aynı durum CHP ve HDP içinde geçerlidir. Türk milletinin önünü maalesef demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan siyasal partilerin monarkları işgal etmiş durumdadır. Böylesi şartlarda seçime gidiyoruz. Kötünün iyisini seçme bu milletin kaderi olmamalıydı. MHP'nin bugünkü yapısna rağmen iktidar olması için bütün şartlar mevcuttur. Milliyetçiliğin zirve yaptığı, iktidarın ülkeyi uçuruma doğru sürüklediği bir dönemde eğer MHP, tabanıyla buluşabilirse ve taşıma adaylar değil davanın potasında yoğrulmuş adaylarla iyi bir terci yapabilirse bırakın muhalefeti iktidar olması için hiçbir neden yoktur. Geçmişte çok eleştirdik ama şuan itibariyle artık eleştiriyi değil iktidar olması için imkan ve kabiliyetlerimizle nasıl destek oluruz hesabına yapmak zorundayız. MHP yönetimi de hergün ayrı bir il ,ilçe olmak üzere bütün vatan sathında vatandaşa gidebilmenin yollarını mutlaka bulmalıdır. Basını-yayını olmayan, yandaş basının sansürüne uyğrayan bir parti için alanların dışında başka yolda yoktur.
SİYASİ PARTİLERİMİZ GELECEĞE ATILAN ADIMLARIMIZ OLMALIDIR
Abdullah Alagöz