MATERYALİST PLANLARA KARŞI, MANEVİ BİR GENÇLİK!

Ahmet Alperen Cengiz

Bugün Türk tarihini göz önünde bulunduracak olursak Türk milletinin varlığı, inanç ve milliyet üzerine olmakla beraber, milletimizin kimliği Türklük ve İslamiyet’tir. Lakin son beş ila on yıllık dönemi incelediğimizde toplumumuzun yaşadığı milli ve manevi yozlaşma oldukça artmaktadır. Özellikle ahlaki ve toplumsal dayanışmayı tamamen yitirdiğimiz bugünlerde tarihimizin ve sosyolojimizin bize dayattığı sorumlulukları yerine getiremiyoruz.

Yaşadığımız olaylar idrak ettiğimizce bizlere 18. yüzyılda başlayan Lale Devrini yansıtmaktadır. Lale Devrinde yapılmaya çalışılan insanların yaşamını ve yaşantısını değiştirme girişimleri ve bu değişim için her yolu mubah görmeleri günümüz siyasi, ilmi ve ailevi hususlarına birebir uymaktadır.

Türk milletinin milli ve manevi duyguları her geçen gün eritilirken, bir sürü misali zihinsel algılar, küresel güçlerin teknik oyunları tarafından materyalizme hapsolmaktadır. İnsanlar duygularından çok sözde mantıklarıyla hareket etmeleri ve maddeye dayalı bir düşünce sistemi, milletimize bir kene gibi yapışmış lakin bu keneyi koparacak olan kişi ve kurumlar ilgili makamlardan uzak tutulmuştur.

Elimizde ki şu verilerin üzerine düşünmenizi sizden rica ediyorum;

Türkiye de antidepresan ilaçların kullanma oranı son dokuz yılda %160 oranında artmış, son bir yılda kullanılan antidepresan sayısı 37 milyon kutuya ulaşmıştır. Sigara içme yaşı Haziran/2016 tarihinde TBMM tutanaklarında 9 yaşına indiği saptanmış, uyuşturucu kullanma oranı geçtiğimiz dönemlere göre %40 artmıştır.1 buçuk milyon çocuk suça teşvik edilmiş, çocuklarımız TEOG denen bir sınav sisteminden istediği puanı alamayınca intihara teşebbüs etmiştir.

Bu çocuklar bizim çocuklarımızdır…

Ve biz, çocuklarımızı intihara, suça, sigaraya ve uyuşturucuya teşvik eden sistemden hala daha hesap sormuyoruz.

Çocuklarımız okullarda özgüvensiz yetiştiriliyor ve ezbere dayalı bir eğitim sistemi ile zihinlerindeki kelimeler birer birer unutuluyor.

Bunu bir örnekle neticelendirmek gerekirse; Amerika’da gençler liseden 80 bin kelime ile mezun olurken, Avrupa devletlerinde bu durum ortalama 60 bin kelime iken, ne yazık ki Türkiye’de gençlerimiz liseden 7 bin ile 7 bin 500 arası bir kelime haznesiyle mezun olmaktadır.

Bu sistem bizleri Avrupa standartlarına geçiyoruz diyerek benliğimizden ve maneviyatımızdan koparıyor, bununla da yetinmeyip gençlerimizi bilinçsiz ve materyalist bir yapıya sokmaya çalışıyor. Özellikle misyoner faaliyetler yürütenler devlet kademelerinden esnaflığa, imamlıktan işadamlığa kadar her türlü departmanda varlığını sürdürürken, kapitalist patronlar ve kültürel emperyalistlerin iş birliği gençliğimizi köleliğe sürüklüyor.

Bu değişimin ve yozlaşmanın diğer bir ispatı olarak bakınız Türk töresinde ve İslam ahlakında kadın kutsal bir varlık iken, mevcut durumumuzda kadın cinayetleri hususunda dünya sıralamasında zirveye tırmanıyoruz. Komşuluk ilişkileri varlığını yitirmiş, halkımız komşusu açken tok yatmamak için zengin mahallelerine taşınmaya başlamıştır.

Bahsettiğimiz mevcut durumun içerisinden çıkmanın parolası belli, çözümü olasılık dâhilidir. Eğitim ve sosyolojik alanda yapılandırılmaya giderek mevcut sistemden topyekûn vazgeçilmeli, milli ve manevi çizgiler dâhilinde, ilim ve bilimin her sahasında var olmak kaidesiyle yeni bir sistem olmalıdır. Bu sistem ideologlar, sosyologlar, milli ve manevi kişilikler tarafından yapılacaktır.

Biz batıya sadece yemek yemeyi öğretmek için gitmek istiyoruz!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.