Geçtiğimiz gün toplanan Avrupa Parlamentosu yapılan oylama sonucunda Türkiye ile gerçekleşen müzakereleri geçici bir süre dondurma kararı almış.
Nasıl sevindim bilemezsiniz.
Ne işimiz var Avrupa’da bizim?
Yada bir Aşık’ın sualiyle yöneltelim soruyu;
‘’Avrupa’nın neresine gireceğiz?’’
İlla gireceğiz diyorsanız, dönüp bir bakın Avrupa’nın sosyoekonomik durumuna…
*
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 57 yıldır kapalı bir kapının eşiğinde yeterince aşağılanmış, hakaretlere maruz kalmış, özünden ve kimliğinden akla ziyan tavizler vermiştir. Milli ve manevi, hiçbir ortak bağımızın olmadığı Avrupa Birliğine girmek veyahut girmeye teşebbüs etmek başlı başına devletimizin aleyhine bir durumdu zaten.
Biz; fikirde, teknikte ve ilimde lider bir Türkiye hayal edip bu uğurda çalışırken, çaresiz devlet adamlarının basiretsiz yönetimi onları AB’ye muhtaç etmiştir.
Oysa devletin eğitim sistemi milli ve manevi doğrultuda olsa, işçi açığı ve norm fazlalığına esasen fakültelere ve yüksekokullara öğrenci alımı yapılsa, dışa bağlı değil, içe dönük bir üretim modeli uygulansa bizim AB’ye değil, Avrupalı barbarların bize ihtiyacı olur…
*
AB konusu artık Türkiye için kapanmalı ve bu durum NATO içinde uygulanmalıdır. Katıldığımız günden bu yana devletimize ve milletimize hiçbir çıkar getirmeyen hatta daha çok aleyhimize durumlar oluşturan NATO ile bir an önce gerekli çalışmalar başlatılarak yollar ayrılmalıdır.
Geçici bir süreliğine yeni müttefikler edinilip kısa süreli antlaşmalar yapılmalı, önce Türk Birliği daha sonra da Türk-İslam Birliği kurulmalıdır. Milli ve manevi bir çok bağımız olan ülkelere sırt dönmeyi bırakıp onlara yüzümüzü çevirmeli, birleştiğinde süper güç olabilecek Türk Dünyası artık kucaklaşmalıdır.
Bugün tüm Türkler ve halk nezdinde Müslümanlar, Türkiye Cumhuriyeti Devletinden bir adım beklemektedir.
Tabir-i caiz ise dünyanın mazlumları, Müslüman Türk’ün merhametini ve adaletini, hiddetini ve tevazusunu kana kana istemekte, ağıtları dudaklarından Türk! Türk! Türk! diye çıkmaktadır.
Bu yüzdendir ki küresel güç hegemonyaları tüm Müslüman diyarlarda savaş ve kaos ortamı yaratırken, Türk Devletinde inanç üzerine misyonerlik, milliyet üzerine emperyalist faaliyetler gütmektedir.
Yazılan senaryolar, oynanan tiyatrolar, ortaya konan sanatlar ve söylenen müzikal senfoniler örf ve adetlerimize aykırı, batı misyonerliği kokusu vermektedir.
Türk Devleti bir an önce gençlerimizi Ulu Hakan Bilge Kağan’ın buyruğuna çağırmalı, Türk Milletini özünde döndürmelidir.
Devamı gelecek!
Selam ve Dua ile…