Bir arkadaşım, üstelik aydın vasıflı olan bir dostum, "Bilinen, sevilen bir sanatçısın; kitap yazmak, üstüne üstlük sinema filmi yapmak niye? Buna neden gerek duyuyorsun?" diye sordu.
Aslında soru sormamış, hükümde bulunmuştu.
Ona göre bir sanatçı sadece işini yapmalı, şarkı söylüyorsa sadece şarkıda ısrar etmeliydi.
Çünkü böyle gelmiş, böyle gidiyordu; ya da o böyle kabul etmiş, gayrısına ehemmiyet vermiyordu.
Halbuki sanat denilen iklim, tek bir meşgale ile tanımlanacak kadar dar değildi.
Öyle olsa Leonardo Da Vinci sadece resim yapar, heykelle, mühendislikle, anatomi ile ilgilenmezdi.
Çağdaşı Michelancelo da öyle; resim ve mimarlığın yanı sıra bugünlere ulaşan 'sone'lerini yazmazdı.
Ömer Hayyam, hem şair hem astronomdu.
Büyük İslam filozofu Farabi, hem icracı bir udi hem de ilim adamı bir müzikologdu. En önemli eserlerinden biri "Kitabu-l-Musiki el-Kebir" dir. Farabi'nin müzikle iştigal etmesi, onu günümüze kadar tartışılarak gelen "Medinetü-l Fazıla" gibi kapsamlı bir felsefik eseri yazmasını engellememiştir; aksine belki de müzikal derinlik onun felsefesini ve bakışını zenginleştirmiştir.
Sanat, bütüncü bir eylem alanıdır. Çünkü sanatçıya bu marifet Allah tarafından, sanatın pek çok alanını kapsar şekilde nasip edilmiştir. Mesela müzikle iştigal eden bir şarkıcı aynı zamanda çok iyi bir ressam olabilir.
Türk pop müziğinin unutulmaz ismi Erol Büyükburç'un ressamlığından haberimiz var mıydı?
Türk tiyatrosunun hatırası ölümsüz simalarından Nejat Uygur'un bir ressam bir karikatürist olduğunu kaç kişi biliyor?
Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Türk sinemasının değerli oyuncusu Süleyman Turan'ın aynı zamanda çizgi roman sanatçısı olduğunu biliyor muyuz?
Aldığım övgülerin yanı sıra hakkımda yapılan tenkitlerin mihenk noktasını politik görüşümün oluşturduğunu biliyorum. Bundan rahatsız değilim: Çünkü her şeyin ilahi bir işleyişle sürdüğünü bir sanatçının da içinde bulunduğu toplumun mukadderatından bağımsız olamayacağını bilir, öyle davranırım.
Ben, bu milletin sanatçısıyım.
İdealist olmak böyle bir şeydir.
Azerbaycan'ın büyük evladı Üzeyir Hacıbeyli, çok yönlü ve idealist sanatçı olgusuna temel örneklerden birini teşkil eder.
Üzeyir Hacıbeyli, Azerbaycan'da 1908 yılında bütün şarkın ilk opera eseri olan Leyla Macnun'u besteleyip sahneye koyarken bir yandan da, pedagoji ilmiyle meşgul oluyor, Tatarca-Rusça sözlükler hazırlıyor; aynı zamanda Azerbaycan istiklal mücadelesine katkı yapıyor dönemin "Füyuzat", "Hayat" gibi gazetelerinde yazıyordu.
Sanat, sadece eğlence unsuru olarak kabul ediliyor; bunu biliyorum.
Biliyor ama kabul etmiyorum.
Müzikle, edebiyatı, sinemayı, tiyatroyu, şiiri, resmi sanat ağacının dalları olarak görüyorum. Mimarlık da öyle. Taşa ya da nesneye şekil veren Mimar Sinan, Ahlatlı Hürrem Şah sanatçı değil de nedir?
Sinema yapmamın nedeni, sanatçı olmamdır.
Yazdım, yaptım ve mutluyum.
Kitap yazarken de, beste yaparken de bu mutluluğu yaşıyorum.
Ben kültür yapıyorum.
Sonuç mu?
Halka ulaşırsa halk karar verir; halka ulaşamazsa tarih!