“Bazı dostlar, sürekli tarihten yazıyorsun,günümüzü yazsana,” diyorlar.
Gülüyorum..
Oysa ben günümüzü yazıyorum.
Daha önce yazdığım gibi şimdiki zaman, tarihin bugünle bileşkesinden ibaret ; yarın ise şimdinin gölgesi.Aslında yaşadığımız her an tarihin bir parçası.Yaşamadığımız yarın ise tarihin kapsama alanı.
Bunu kavramak tarih şuuruyla mümkündür.
Tarih şuuru bize zamanı yönetmeyi sağlar;aksi durumda olaylara maruz kalırız.
Tarih ilminin kutbu Halil İnalcık Hoca’yı okurken fikrimi perçinleyen öylesi notlar alıyorum ki gel de tarih okumalarını es geç.
Bir mülakatında (röportaj) şöyle diyor : Klasik anlamda padişahlığın ortadan kalkmasıyla iktidar başka ellere geçiyor.Padişahın mutlak iktidarını gasp ediyorlar.Bazen Valide sultan ;bazen Veziriazamlar ya da Yeniçeri Ağaları oluyor.Yavuz Sultan Selim ve Kanuni ilk devirlerinde iktidarını Tanrı’dan alan bir padişah,bir hükümdar söz konusu.Bu iktidar ona Tanrı tarafından verilmiştir.Bu fikrin arka planına baktığımızda,Orta Asya Türk devletlerine kadar gider.Türklerin,İslam kültürüne getirdikleri yeni bir devlet anlayışıdır bu.Devlet iktidarının İslami İmam anlayışı,Orta Asya’dan gelen “Tanrı’dan kut almış hükümdar”,hakan kavramıyla birleşiyor.Bunu tam olarak benimseyen Fatih Sultan Mehmed’dir.”
Türk Devlet Geleneği’nin coğrafi farklılığa rağmen süreklilik arzetmesi devamlı üstünde durduğum bir konudur.
Mesele,bizim bu süreklilikten neyi anlamamız gerektiğidir.
Büyük tarihçimiz İnalcık Hoca,mülakatının girişinde belirttiği o yozlaşmanın bu tarihi geleneği terketmekle başladığını belirtir ;Yani merkezi devlet kavramını yitirdiğimizde,kut almış devlet olgusunu türlü sebeplerle terk ettiğimizde çöküşün başladığını öne sürer.
Fatih’in merkezi devlet kavramını, Orta Asya’dan getirdiğimiz “taht ili” kavramının devamı olarak nitelendirir ki bu açıklama bugünü de etkileyen bir süreçtir.Çünkü,”taht ili” devletin topraklarını birleştiren temel unsurdur.
Fatih’ten sonra Yavuz bu geleneği kararlılıkla savunur,Kanuni ise son yıllarında bu geleneği tahrif eden uygulamalarda bulunur.İnalcık Hoca’ya göre Ebu Suud Efendi’nin bu uygulamalardaki rolü ne yazık ki olumlu değildir.
Merkezi hükümetin insiyatifi sadece siyaset sahasında değil ekonomi alanında da aşılır.Mesela 1584 yılında batıdan gelen ucuz gümüş para vergi sistemini alt üst eder.Yani enflasyonla tanışır Türkiye.Dikkat edin Yeniçeri isyanları bu tarihten sonra başlar.
Nasıl,bu olaylar sadece geçmişi anlatıyor diyebilir miyiz?
Yönetimdeki merkezi karakter bozulup derinleştikçe kadın naibler,vezirler,yeniçeriler devreye girer.Hatta ecnebi bankerlerin devletin yönetimi üzerine etkileri başlar.
Katip Çelebi’yi mutlaka okumalıyız.17.yüzyılda yazdıklarını günümüze uyarlamak hiç de zor değil.Dönemin kadıları,katipleri bugün de ders çıkaracağımız çözüm önerileri ortaya koyarlar.Bu grup,Fatih’le başlayan, Orta Asya Türk devletlerinden ilham alan, İnalcık Hoca’nın belirttiği gibi ”Tanrı’dan gelen Tanrısal iktidarı “ korumak vazifesini benimser.
Yani devlet ebed müddet geleneğini!
Şimdikiler,manifestolar yazıp,merkezi iktidar anlayışını küresel toplum muştasıyla hırpalamaya yönelik sözde demokrat layihalar yayınlıyorlar.
Nerde Katip Çelebi’ler? Nerde bunlar?
Velhasıl,mukayeseli tarih okumaları yapanlar bugünü de geleceği de öngörebilirler.
Tarih sandığı rutubete terkedilemez.