Kudüs, Mîrâc’a yükseliş kapısı ve Ümmet’in nâmûsudur. Kudüs, Allah’ın Resûlü şanlı Peygamberimiz'in (Sellallahü Aleyhi Vesellem) Allahü Taâlâ’nın (Celle Celâlühü) huzûruna çıktığı ve içinde Mecdid-i Aksa, Kubbetü’s-Sahra ve Süleyman Mâbedi’nin buluduğu mukaddes bir şehirdir.
Kudüs, Doğu’suyla ve Batı’sıyla yalnız Filistin Devleti’nin değil, Ümmet’in Başşehri’dir ve kıyamete kadar da öyle kalacaktır. İslâm Dünya’sı, üzerine serilmiş olan ölü toprağını atmalı ve silkinerek ve titreyerek kendine gelmelidir. Peygamberler Şehri ve Müslümanların ilk Kıblesi Kudüs hiçbir “oldu bitti”ye getirilemez. Amerika Birleşik Devletleri “süper” güç olmanın şımarıklığı ile böyle bir adım atmıştır. ABD’nin attığı bu hesapsız adım, kendi sonunu getirebileceği gibi İsrail’in de felâketini hazırlayacak ve belki de târih sahnesinden silinmesine dahi yol açacaktır.
Türk Milleti kelimenin mutlak mânâsıyla müteyakkız vaziyettedir. Târih boyunca bu mübârek beldede Müslüman kanı içmiş olan Haçlı artığı zâlimler, sona yakın târihin bu anında da yine işbaşındadırlar. Esâsen “küfür tek millet” olduğuna göre bunda şaşılacak bir şey de yoktur. Halbuki, vaktiyle zulme uğramış bir kavimden zulüm yapmaması beklenirken; İsrail’in yaptığı zulümler insanlığın vicdanını kanatmış, ABD ile sicili bozuk diğer zâlim devletler zulüm yapmada o kadar ileri gitmişlerdir ki neredeyse arş titremiştir. ABD’nin ve ona payanda diğer zâlim devletlerin Irak, Somali, Afganistan, Suriye ve dünyanın daha pek çok yerindeki vahşetleri ise ortadadır.
Kudüs, Ümmet’in en hayatîyet arz eden husûsî mes’elesidir. Kılıçarslanların ve Selahaddîn Eyyubîlerin rûhu ölmemiş ve dimdik ayaktadır. Peygamberler Şehri Kudüs zâlimlerden mutlaka temizlenecektir. Öyle görülüyor ki, târihte olduğu gibi bu şerefli mücâdeledeki öncülük, kolbaşılık ve akıncılık vazifesi de yine Allah’ın (Azze ve Celle) bir lütûf ve ihsânı olarak büyük Türk Milleti’ne nasip olacaktır. Allah’ın (Celle Celâlühü) dâvâsını, “Ehli Sünnet Vel Cemâat” çizgisinde cihân çapında yaymak ve yaşatmak ülküsü Türk Milleti’nin dâima biricik dâvâsı olmuştur. O bakımdan bu millet “Ümmet’in gözbebeği” olmayı hak etmiş şanlı ve şerefli bir millettir.
Şu anda kâfirler topyekün saldırıya geçmiştir. Müslümanlar için de nefsî müdâfaa hakkı doğmuştur. “Zulme rıza zulümdür.” Emri mucibince bu topyekün zulmü durdurmak için topyekün mücâdele şarttır. İnsanlık târihi, dünya kurulalı beri zulümle pâyidar olunduğuna şahitlik etmemiştir. Bu çerçevede Türkiye İslâm Teşkilâtı'nı toplantıya çağırmış ve alâkalı İslâm ülkelerine işin ciddiyetini anlatmıştır. İstanbul'daki toplantıda alınan kararlar fevkalâde önemlidir. Bu toplantıda Kudüs'ün Filistin Devleti'nin Başşehri olduğu oybirliği ile bütün dünyaya yazılı olarak ilân edilmiştir. Ardından bu kararı Türkiye ilkönce GK’ne götürmüş, lâkin ABD buradaki oylamada yalnız kalmış ve veto hakkını kullanmıştır. Türkiye işin peşini bırakmamış ve mevzuyu BM’ye taşımıştır. ABD, BM’deki oylamada da yalnız kalmıştır. Türkiye’nin teklifi ezici bir çoğunlukla kabul edilmiş ve Kudüs’ün Filistin Devleti’ne aidiyeti ile İsrail ve ABD’nin hukuksuzlukları kesin şekilde tescillenmiştir.
“Türk Dünyası ve İslâm Ülkeleri Ekonomik, Endüstrî, Sanayî, Ticârî ve İçtimâi İşbirliği” kurularak hayata geçirilmelidir. Birliğin ortak para birimi olarak da, “Türk-İslâm Dinarı” dolaşıma sürülmelidir. Birliğe dahil ülkelerde her türlü yabancı para (Dolar ve Avro dahil) dolaşımdan kaldırılmalıdır. Bir Türk-İslâm Dinarı = Bir Altına eşitlenmelidir. (1 Tid = 1 Altın) ve 1 Altın = 2 Sterlin = 4 dolar = 3 Avro olarak kur hesabında dikkate alınmalıdır.
İsrail ve Amerikan mallarının İslâm Ülkeleri pazarlarına girişi süresiz olarak dondurulmalıdır. Türk Dünyası ve İslâm Ülkelerinde yaşayan vatandaşlara bu ülkeler arasında en kısa zamanda serbest dolaşım hakkı tanınmalıdır.
Bundan başka daha fazla geç kalmadan “Türk Dünyası ve İslâm Ülkeleri Silahlı Kuvvetler Birliği” ihdas edilerek derhal hayata geçirilmelidir. Birliğin Karargâhı (Teknolojik Stratejik Eğitim ve İdare Merkezi) ise Ankara olmalıdır.
Bilinmeli ve asla unutulmamalıdır ki; Allah (Celle Celâlühü) dâvâsının üstünde hiçbir beşerî dâvâ yoktur. Allah (Azze ve Celle) isterse zalimleri kendi silahlarına vurdurur. Kâfirlerin ölüm kusan hangi cins silahı olursa olsun bir anda tesîrsiz hâle gelebilir. Öyle inanıyoruz ki, târih boyunca bu dâvâda vakti geldiğinde “bedel ödemeyi” göze alan, alabilen inanmış milletleri Allah (Celle Celâlühü) hiçbir vakit yalnız bırakmamış ve bundan sonra da bırakmayacaktır. Her halükârda zafer, Hakk’a inananlarındır.
TEFEKKÜR
Mescid-i Aksâ Mîrâc mûcizâtın kâmûsu
Nebîler Şehri Kudüs bu Ümmet’in nâmûsu