TÜRK MİLLETİ’NİN ŞEREFLİ MÜCÂDELESİ

Ahmet ŞAHİN

Türk Milleti’ni tanıyan milletler, o’nun nasıl bir kahredici yumruğunun olduğunu çok iyi bilirler. Târih yapıp yazan bir millet için de yine târih bunun en canlı misâlidir. Türk Milleti için karşısındakinin, kimliğinin, güç, kuvvet ve kudretinin hiçbir önemi yoktur. Türk’ün düşmanları çok iyi bilirler ki, biz “Rızâ-i bârî”nin, [yüce Allah’ın (azze ve celle) rızâsının] peşindeyiz. Osman Gazi’nin buyurduğu gibi: “Gayemiz kuru bir cihângirlik dâvâsı değildir!” Târih sahnesine çıktığımız ilk andan itibâren tavrımız hep bu “ülkü” olmuştur. Biz kahpeliğin “k”sını, soysuzluğun “s”sini bilmeyiz. Merdâne doğmuş, merdâne ölmüş, “nâmımız mertoğlu mert” yazılmış milletiz. Çünkü biz, “Î'lâ-yı kelimetullâh”a memur kılınmış bir milletiz!..

Kanlı emperyalizm umûmî olarak bütün Türklüğe ve husûsî olarak da Türk Milleti’ne karşı her zaman iş başında olmuştur. Dünün kızıl emperyalistleri Çin ve Rusya idiler... Bugün de (Rusya kızıllığından rücû ettiği hâlde) yine onlardır. Doğu Türkistan Uygur ve Kâşgar Türklüğü Çin’in; Kafkasya, Orta Asya, Kırım, Başkurt, Tataristan, Yakutistan ve Türkistan Türklüğü de Rus’un zulümleri altında inlemektedir. Batı Trakya (Gümülcine, İskeçe), Girit ve Rodos İstanköy Türklüğü Yunanistan’ın; Balkan (Tuna ve Doğu Rumeli) Türklüğü Bulgaristan’ın; Bosna Hersek, Türklüğü Sırbistan’ın; Köstence, Dobruca Türklüğü Romanya’nın; Ohri, Üsküp Türklüğü Makedonya’nın; Acara, Batum Türklüğü Gürcistan’ın; Musul, Kerkük, Süleymaniye Türklüğü Irak’ın; Güney Azerbaycan Türklüğü ise İran’ın zulümlerine maruzdurlar. Kıbrıs ve Suriye Türklüğü ise hâlen “emperyalizmin kanlı tezgâhında” öğütülmektedir.

İngiltere, Fransa; Fas, Tunus ve Cezayir, Mısır ve Libya başta olmak üzere bütün Kuzey Afrika’nın başının belâsıdır. Almanya, Hollanda, Belçika, Portekiz, İspanya ve İtalya öteki “koloniyal” sömürgeci devletlerdir.

ABD ve İsrail “Siyonist” birer devlettirler. İkisi de terör destekçisi “terör” devletidirler. Biri 250, diğeri de 70 senelik devlettir. İkisi de soyguncu, ikisi de işgalcidir. Kuruldukları günden beri hak, hukuk ve adalet bu devletlerin yanından dahi geçmemiştir. Amerika Kızılderililerin, İsrail de Filistinlilerin vatanlarına el koymuşlar; insanlarını bir deri, bir kemik bırakmışlardır. Bu iki katil devletin ağababası ise İngiltere’dir. Her ikisinin de dünyanın başına belâ olmasının arka plânında, bu sözüm ona güneş batmaz denilen sömürgeler imparatorluğunun kan izleri vardır. Sömürgecilik ruhûnun bir eseri olarak bugün gerek ABD’nin ve gerekse İsrail’in kullandıkları metotlar günümüzde şekil değiştirmiş olmakla beraber aynıdır. İngiltere dün bütün sömürgeleri ile beraber; Yunan, Rum, Ermeni’yi bize karşı maşa olarak kullanırken; bugün de ABD ile İsrail, doğrudan kendi kurdukları “terör” şebekelerini yani “teröristleri” yine bize karşı kullanmaktadırlar. Yâni anlayacağınız gibi maşalarla iş tutmakta bir beis görmemektedirler.

Günümüzde birer “maşa” olarak kullanılan “şakîlik”, “haydutluk” ve “çapulculuk” isyânları ile sinsice ve kahpece devreye sokulan “vekâlet savaşları” gibi acz ve korkaklık ifâde eden kirli ve karanlık hesaplar ve oyunlar, Türk Milleti’nin târihî şânına aykırıdır. Biz millet olarak, tâbir yerindeyse “abudik-gubudik” işlere şimdiye kadar hiç tevessül etmemişiz, bundan sonra da etmeyeceğiz. “Niyet hayır, akıbet hayır” mûcibince bizim niyetimiz baştan “hâlisâne” olduğu için de âkibetimiz de mutlaka “hayırlı” olacaktır.

Ayrıca, Türk Milleti olarak biz bütün insanlığı askerî, siyasî, ekonomik, sömürülerden; her çeşit baskı ve zulümlerden kurtarmaya tâlibiz. Bu sebeple, inşallah “Peygamberî Tebliğin” dün olduğu gibi bugün de sona yakın târihin bu ânındaki son temsilcisi de yine bu azîz Türk Milleti olacaktır!..

Türk Milleti’nin şiârında kendisine saldırılmadıkça kimseye saldırmak yoktur. Bir saldırı vukuunda “Türk devlet geleneğine göre” evvel emirde saldırgan usûlünce îkaz edilir. İkazımıza aldırmayanı düşmanımız belleriz ve gerektiğinde onun tepesine de balyoz gibi inmesini biliriz. Her türlü saldırıyı da Allah’ın (azze ve celle) müsâdesi ile göğsümüzü siper ederek karşılar ve püskürtürüz. Çünkü biz, hakkâniyetli Türk Milleti’yiz!..

Bizim vaktiyle meşrû dairede kurulmuş “akıncı” beylerimize bağlı hizmet veren şanlı akıncılarımız vardı. Meydan muhârebesi öncesi; sel gibi coşar, rüzgâr gibi eserek düşmanı darmadağın ederlerdi. Bugün dahi hasretle hatırladığımız Mihaloğlu, Evrenosoğlu, Malkoçoğlu ve Turhanoğlu…ilh. adlarıyla bilinen nice nice destânlar yazan akıncı beylerimiz ve akıncılarımız düşmanların üzerine atılarak, kahredici yumruğunu indiren bizim baş kahramanlarımız olmuşlardır.

Yahya Kemal Beyatlı, “Akıncı” şiirinde bu heybetli akıncı akınını ve akıncı rûhunu çok güzel tasvir etmiştir:

Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik;
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!

Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!
Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kâfilelerle

Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan,
Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan.

Bir gün doludizgin boşanan atlarımızla
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla

Cennette bugün gülleri açmış görürüz de
Hâlâ o kızıl hâtıra titrer gözümüzde!

Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik,
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!” (*)

Bilinmelidir ki, bizim kılıcımız kınından çıktığı andan itibâren keferenin boynunda parlayacak demektir. Türk Milleti olarak biz, Yüce Allah’ın (celle celalühü) ve Şanlı, Şerefli Peygamberi’nin (sellallahü aleyhi vesellem) yeryüzündeki “hak ve hakîkat kılıcı”yız!...

TEFEKKÜR

Akından akına sel gibi akmak vaktidir

Turan İllerine bir daha bakmak vaktidir

* Yahya Kemal Beyatlı, Akıncı, Kendi Gök Kubbemiz, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları. 27. Baskı, İstanbul, 2007; s.13.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.