Türk milliyetçiliği, Türk Milleti’ne ve memleket gençlerine ileri ve yüksek fikir ideal ve hedefleri işâret ederek Türk Milleti’nin bu hedefler doğrultusunda “Kızıl Elma”ya varmasını şiâr edinmiştir.
Milletler mücâdelesinde irili ufaklı her milletin kendisine göre gerçekleştirmek istediği hayâlleri ve emelleri vardır. Çinlilerin Doğu Türkistan’ı, Hindlilerin de Keşmir’i yutma istekleri; Rusların “Çar Deli Petro”dan kalma Akdeniz gibi sıcak denizlere inme, Boğazlara hâkim olma (Panislavizm); Yunanlıların “megola idea” dedikleri İstanbul’u ve Anadolu’yu alma; Ermenilerin büyük Ermenistan; Bulgarların ve Sırpların büyük Bulgaristan ve Sırbistan (Rusya ile Slav Birliği); İtalyanların Eski Roma’yı ihya gayreti; Yahudilerin dünya ticâretini elde etme ve “arzı mevud” (vadedilmiş topraklar) denilen Filistin, Ortadoğu ve Anadolu’ya sahip olma; İranlıların Pers imparatorluğunu canlandırma ve mezhebî yönden Anadolu’da Şah İsmail’in ideallerine ulaşma; Fransızların, İngilizlerin ve Amerikalıların dünya imparatorluğu kurma; Almanların bütün insanlığı kendilerine hizmet ettirme isteği gibi bir takım emelleri ve hayâlleri vardır. Birinci ve İkinci cihân harplerinin çıkışının arkasında yatan taârihî sebepler; üstün ırk nazariyeleri ve ırkçılık hareketleridir.
Esâsında Batı medeniyeti saldırgan bir medeniyettir ve milyonlarca insanın kan ve gözyaşı üzerine kurulmuştur. Bu medeniyet, dinî ve siyâsî yönden yukarıda ifâde edilen emperyalist emellerine ve hayâllerine ulaşmak ve kendi nizâmına hizmet ettirmek için şu veya bu ad altında bir takım birlikler, müessese, kurum ve kuruluşlar kurmuş ve halen de kurmaktadır. Dün olduğu gibi bugün de öteden beri gizliden veya açıktan Türkiye’ye karşı hasmâne tutum ve davranışları ile envâri çeşit çevirme ve çevreleme hareketleri halen daha sürüp gitmektedir.
Büyük Türk Milleti’nden başka, yukarıda adı geçen devlet, millet ve toplulukların insana bakış açıları ile târihi sicilleri bozuk ve sakattır. Her biri bir “emperyal” hayâl peşinde koşan bu topluluklar; “acımasız sömürgeci” bir zihniyet yapısına sahiptirler. Beşerîyetin büyük ekseriyeti hem bunların, hem de Türk Milleti’nin şanlı ve şerefli geçmişini çok iyi bilmektedir. Târih boyunca mazlûmun ve zulme uğrayanların sığınağı, şefkat ve merhamet kaynağı yüce Türk Milleti olmuştur. Nitekim, Türk Milleti’nin târihi mâzîsi, lekesiz, gölgesiz bir adalet anlayışına sahiptir.
Hâl böyle iken, Batılılar tarafından tezgâhlanan ihânet plân ve projelerinin merkezinde Türkiye ve Türklük vardır ve dikkat edilirse, irili-ufaklı bütün güç merkezlerinin direkt veya endirekt olarak hedef aldıkları ülke Türkiye ile beraber uzun vadede bütün Türk Dünyası’dır.
Bütün bu gayretler karşısında Türk Milleti’nin de dünden-bugüne ve yarına dâir hedeflerinin olması gayet normal, olmaması ise anormaldir. Bu da ancak “Türk Cihân Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi”nin “Tarih ve Mefkûre” aynasından görülebilir ve kavranabilir.
TEFEKKÜR
Üç Kıt’a, Yedi İklim ki bizden sorulurdu
Cihânın kalbine hep Türk mührü vurulurdu