Türk milliyetçiliğini sâdece “Türk Milleti’nin ve devletinin bölünmez bütünlüğü”nün korunmasından ibaret sanmak; Türk milliyetçiliğini anlamamak ve onu dar bir kalıbın içerisine hapsetmek demek olur. Başka bir ifâde ile Türk milliyetçiliği, sâdece emniyeti merkeze alan “güvenlikçi” bir fikir hareketi değildir.
Türk milliyetçiliği, bütün insanlığın sulh, selâmet ve sükûn içerisinde yaşaması ve yaşatılması için yüklenmiş bulunduğu târihî “cihânşümûl” mes’uliyet ve “kâinât kavramı” telâkkisi ile kayıtlıdır. İslâmiyet öncesinde olduğu gibi İslâmiyet sonrasında da devam ettirilmiş olan bu kavram, insanı kâniâtın merkezine alan bir anlayışı temsil eder. Yâni, insan eşrefî mahlûktur (varlıkların en şereflisi) ve ırkı, rengi, inancı ne olursa olsun değer verilmeye ve sevilip sayılmaya, korunup kollanmaya lâyıktır. Bunun içindir ki, güçlü olan zâlimin değil, haklı olan mazlûmun yanında yer almak ve “darda kalana hızır gibi yetişmek” fikri; Türk Milleti’nin şiârı ve asâletinin bir göstergesidir. Nitekim, Türkler; târihin akışını müspet yönde değiştiren ve aynı zamanda Türklerin Müslümanlıkla şereflenmesinin yolunu da açan Müslüman Araplar ile Çinliler arasında yapılan “Talas Suyu Meydan Muhârebesi”nde (751) Arapların safında yer almış ve Çinlilerin ağır bir yenilgiye uğratılmasına sebep olmuştur.
Türk Milleti’nin yaradılış hikmeti ile rûh ve karakter yapısında mezcolmuş olan bu güzide hâl ve tavır; O’na, Allahü Teâlâ (azze ve celle) tarafından “İ’lây-ı Kelimetullah” dâvâsını ve “nizâm-ı âlem” ülküsünü bahşetmiştir.
Yukarıda işâret ettiğimiz bu yüksek Türk tefekkür ve hikmet rûhunun bir neticesi olarak diyebiliriz ki; Hazreti Mevlânâ’nın (kuddise sirruhu): “Kim olursan ol, gel” ve Yunus Emre’nin: “Yaradılanı severiz, Yaradan’dan ötürü” mesajı, aynı zamanda Türk milliyetçiliğinin ve Türk milliyetçisinin de ezelden gelen ve ebedi kucaklayan mesajıdır. Türk Milleti’nde bu yüksek hâl nasıl tezâhür ve teşekkül etmiştir?.. Bütün mes’ele, bu târihî teşekkülün meydana geliş hikâyesini bilmek ve öğrenmektir.
TEFEKKÜR
Şanlı mâzîmizi bir bir eylerken tezekkür
Hem bütün mevcûdatı etmeliyiz tefekkür