Türklerde vatan sevgisi her türlü dünyevî sevginin daima üstünde tutulmuştur. Şâirimiz M.Cemal Kuntay bu durumu şöylece beyitleştirmiştir:
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır;
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
Şâirimizin bu mısralarında bayrak, kan, toprak ve vatan kavramlarının canlılardaki hayat faaliyetlerini düzenleyen organlar gibi iç içe örülmüş olduğunu görüyoruz. Kanla sulanmış olan toprak yoğrula yoğrula vatanlaşırken, bayrağımız da rengini, billûrlaşan bu muazzam tablodaki ihtişâmdan alacaktır. Bu bakımdan vatan bizim canımız, kanımız, kısacası her şeyimizdir. Rabbimiz(Celle Celâlühü) ve Hazreti Peygamber (Sellallahü Aleyhi Vesellem) Efendimizden sonra en çok sevdiğimiz varlık o’dur. Hüznümüz, şevkimiz, aşkımızla kendimizi o’nun bir parçası sayarız. Bizleri doğuran, besleyen, büyüten ve üzerimize titreyen biricik anamızın sıcak ilgi ve şefkâtini ancak o’nun “ANAVATAN” kucağında bulabiliriz. Son nefesimizi verirken “KELİME-İ ŞEHÂDET” ile beraber “VATAN SAĞOLSUN” diyerek rûhumuzu yüce Allah’a (Azze ve Celle) teslim edişimiz o’na karşı samîmîyetimizin bir ifâdesidir.
Esâsen vatan uğruna ölmenin gerçek yaşamak demek olduğu inancı destânlarımızda, marşlarımızda, türkülerimizde, şarkılarımızda ve şiirlerimizde oldukça zengin motiflerle işlenmiştir. Sadece İstiklâl Marşımız umûmî târihimizin baştanbaşa bir hülâsasını yapan ayrı bir şâheserdir:
“Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.”
Mısralarında, istiklâle susamış olan Türk Milleti’nin zaptedilemez öfkesi dile getirilmiştir. Vatan topraklarına asla alçak cânîler uğratılmayacak, bunun için gerekirse bütün gövdeler siper yapılarak o hayâsız, o şerefsiz akın mutlak durdurulacaktır. Çünkü müstevlilerin kanlı çizmeleri altında ezilerek yok olmak, Türk Milleti’nin alınyazısı olamaz!
“Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.”
İstiklâl Marşımızın yukarıya aldığımız bölümlerinde vatanın “CENNETE” benzetilişini görmekteyiz. Bu benzetme, İslâm inancından kaynaklanmıştır. İnancımıza göre Cennet; öldükten sora girmek istediğimiz ve yüce Allah (Celle Celâlühü) tarafından ezelde sayısız nimetlerle hazırlanmış ve donatılmış ilâhî bir âlemdir. Bu âlem, Peygamberlerden sonra “kemale” ermiş ve imânı sağlam diğer sevgili kulların şereflendirileceği en yüksek makamdır. Millî Marşımıza göre; dünyalar fethedilse bile bu “CENNET VATAN” verilmemelidir. O şirinlikler, o güzellikler ülkesinde sonsuza kadar yaşamak Türk Milleti’nin hakkıdır. Çünkü bu vatanın bağrında “kefensiz yatan” binlerce Türk şehidi vardır. Onlarla beraber bu azîz vatan toprakları da “CENNETLİ” birer mekân olmuşlardır. Böyle bir “CENNET VATAN” için kim seve seve canını fedâ etmez ki?.. Her zerresinden fışkıran bin-bir şehid kanına (şühedâ’ya) sahip dünyada başka hangi vatan vardır? Ondan mahrum olmak, milletçe en şiddetli bir gazaba (cezaya) uğramak olur. Türk Milleti ise bu çeşit bir gazaba müstahak olacak bir millet değildir. Öyleyse istiklâl ve hürriyet içerisinde yaşamak hakkını o’nun elinden hiçbir kuvvet alamayacaktır.
Nitekim, son asrımızın Müslüman Türk’ü yok etmek için tatbik sahasına konulmuş olan bu en iğrenç istilâ plânı, ezeli düşmanlarla yaptığımız kesin hesaplaşma ile geri tepmiştir. Böylece târih, Türk Milleti’nin dâvâsında ne kadar haklı olduğunu bir kere daha tescil etmiştir. Artık Türk Milleti özlediği istiklâl ve hürriyetine kavuşmuştur. Artık Şanlı Harbiyeli’nin:
“Türk vatanı üstünde sönmez bir güneşsin sen!
Kartal yuvalarında hürdür millet seninle!”
diyerek, hergün gururla tekrarlayacağı bu marş; ebedî vatanımızda, o’nun târihin derinliklerinden gelen gür sesi olarak daima yankılanacaktır.
Zîra, bu “CENNET VATANDA” îmân bütünlüğümüz her zaman en yüksek bir seviyede olmalıdır. Vatan sevgisi inançsız ve inkârcıların harcı değildir. Minarelerimizden dalga dalga yayılan “ALLAHÜEKBER!” nidalarının; Millî Marşımızdaki o güzel ifâdesiyle:
“Bu ezanlar ki şehâdetleri dinin temeli,
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli!”
terkibindeki Gök Kubbe’yi saran ve kuşatan havayı bir huşû içerisinde ciğerlerimize çekmeden vatan sevgisinin şuûruna varamayız.
TEFEKKÜR
“Vatan sevgisi îmândan” işte Hadîsimiz bizim
Dâvâmız “Nizâm-ı Âlem” işte Mefkûremiz bizim