Yıl 1970…
Sincan Lisesinde öğrenci olduğum yıllar.
Üniversiteler aşırı sol militanların karargahı.
DİSK işçi hareketine hakim.
Her yerde devrim marşları söyleniyor.
Dillerinde Nazım Hikmet’in dizeleri:
“yangınlara fazla bakan gözler yaşarmaz
alnı kızıl yıldızlı baş secdeye varmaz..”
Bizler, Türk Milliyetçileri, gönlümüzü komünizme kapatmışız.
Liderimiz Alparslan TÜRKEŞ.
Bize Türkeş’in komandosu diyorlar.
Ülkedeki varlığımız, aşırı solun saflarını dolduran insan sayısının binde biri bile değil desem, herhalde abartmış olmam.
***
O günlerde, bir haber aldık; canımızı alev alev yakan bir haber.
Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulunda bisiklet pompasıyla akciğerlerine hava pompalanan, sonra da 4. kat penceresinden atılan Ertuğrul Dursun Önkuzu kardeşim, bölücü komünist militanlarca şehit edilmiş.
Tarih, şehidimizin vefatından iki gün sonrası: 25 Kasım 1970 Çarşamba.Nuri Berik ile birlikte, Etimesgut’tan Maltepe Camiine gittik. Son görevimizi yaptık. Şehidimizin cenazesi ile Türk Ocağına doğru gitmemize polis izin vermedi. Caminin önünde saatlerce bekledik. Olay çıkarmak gayemiz yoktu. Olamazdı da, sayımız 150-200 kişi kadardı.
Zamanın Ülkü Ocakları Genel Başkanı Aytekin Yıldırım yüksek bir yere çıktı ve çok sert bir konuşma yaptı. Hatırladığım kadarı ile tarihe not düşeyim:
“Mason iktidar ve köpekleri bize pusu kuruyorlar. Polis bizim güvenliğimizi değil kendi güvenliğini bile sağlayamıyor. Başbakan, milliyetçi öğrencilerin karşısına çıkıyor. Neden Siyasal Bilgiler Fakültesine ve ODTÜ’ye giremiyor? Demirel, kendine güveniyorsa, SBF’ye girsin, ODTÜ’ye girsin de görelim. Biz bu iktidarı tanımıyoruz. Bugünün yarını da vardır. Kan ve kemik yığılacak ve o gün Türkiye kurtulacaktır."
Şehidimizin naaşı Zile’ye doğru yola çıktı. Bizler de Türk Ocağı binasına doğru yürümeye başladık. Grubumuz iktidar aleyhine slogan atmaya başlayınca polis şiddetine maruz kaldık; coplandık, göz yaşartıcı bombalar arasında Türk Ocağı binasına sığındık.
İşte, büyük güçlerin iktidar ve zenginlik pazarlıkları arasında kaybolan bir hayatın; Anadolu’lu öğretmen adayı Ertuğrul Dursun Önkuzu’nun ebediyete uğurlanışı, bu şekilde oldu. İktidar sahiplerinin ehemmiyet vermediği bir insandı o: Toprağın altında uyuyan, gömülmüş ve unutulmuş hazinelerdeki mücevherler kadar küçük; mücevherler kadar kıymetli.
Ruhu şad olsun.