Fransa, 68 kuşağı ve sarı yelekliler

Ali BİLİR

   Fransa'da akaryakıt zamlarına ve ekonomik şartların kötüleşmesine tepki olarak 17 Kasım'da başlayan ancak daha sonra Macron yönetimine yönelik  öfkeye dönüşen "sarı yelekliler"in eylemleri, ülkede son yılların en şiddetli  protestosu haline geldi. Bu olayların Fransa’da başlaması şaşırtıcı değildi; Fransa, öteden beri Avrupa’daki devrimci akımların odak noktası ve kalbiydi. Bizim kuşak hatırlar, 68 olaylarının kıvılcımı da bundan yarım asır önce önce, 1968’de  Fransa’da yakıldı.

    Tıpkı 1968 yılında öğrenci hareketi olarak başlayan ve diğer ülkeleri de etkileyen olaylar gibi şimdi de "sarı yelekliler" ortaya çıktı.

   Şimdi biz, ülkemizde yaşanan her olayda dış güçleri arama alışkanlığımızdan yol çıkarak; ‘sarı yelekliler" hareketinin arkasında ABD’nin olup olmadığını merak ediyoruz. Neden, çünkü ABD Başkanı Donald Trump, Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un ‘avrupa ordusu' açıklamasına Twitter'dan tepki gösterdi; "Emmanuel Macron Avrupa'nın ABD, Çin ve Rusya'dan korunmak için kendi ordusunu kurmasını öneriyor. Ama birinci ve ikinci dünya savaşlarında Almanya vardı. Peki bu Fransa açısından nasıl gelişmişti? ABD ordusu gelip yetişmeden önce Paris'te Almanca öğrenmeye başlıyorlardı. İstersen NATO için öde ya da ödeme" şeklinde paylaşım yaptı.

   Bu kuşkumuza dayanak olmak üzere, Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle karşı 68 kuşağının eylemlerini inceleyerek bir sonuca varabiliriz.

   De Gaulle bir kahramandı. İkinci Dünya Savaşı sırasında bir generaldi; Paris işgal edildiğinde ve Almanlar ülkenin kontrolünü fiilen ele geçirdiğinde yılmamış, emri altındaki askerlerle Kuzey Afrika’ya geçmiş ve savaşmayı sürdürmüştü. Fransa’nın haysiyetini kurtaran adam olarak görülüyordu; adı, dünyanın dört bir bucağında saygı ile telaffuz edilmekteydi.

    1958 yılında “Demokratlar Birliği”nin adayı olarak başkanlık seçimlerine girdi ve kazandı. Yetenekli bir idareciydi. Fransa, onun yönetimi altında hem güçlendi, hem de çok zenginleşti. İkinci Dünya Savaşı’nın etkilerini üzerinden atamamış, yoksul, ürkek bir Fransa’nın başına geçti; onu kuvvetli ve uluslararası politikada söz sahibi bir ülkeye dönüştürdü.

    Fakat, her nasıl olduysa bir yangın çıktı ve bu büyük insan, bir ulusun Napoleon’dan bu yana görüp gördüğü en üstün lider olduğu halde devriliverdi. Ufak bir öğrenci huzursuzluğu olarak çıkan 68 olayları tüm Avrupa’yı saracak bir yangına dönüşene dek büyüyüverdi; De Gaulle, bu arbedenin merkezindeki ve hedefindeki adam olarak görevinden istifaya mecbur kaldı.

    Olayların kronolojisine dikkatlice bakan, kahramanın düşüşünün ardındaki nedenleri saptamakta hiç zorluk çekmez:

  * 1964 De Gaulle, ABD’nin tüm itirazlarını kulak ardı ederek Çin Halk Cumhuriyeti’ni resmen tanıdığını açıkladı. 

  * 1965 De Gaulle, Avrupa Birliği’nin Fransız çıkarlarına ters düşen tarım politikasını boykot etti.

  * 1966 De Gaulle, Fransız ordusunu NATO komutasından ayırdı. Fransız topraklarındaki bütün NATO birliklerinin ülke dışına çıkartılmasını emretti.

  * 1967 Temmuz De Gaulle, İngiltere’nin Avrupa Birliği’ne giriş başvurusunu veto etti.

   * İsrail’e silah ambargosu uygulamaya karar verdiğini açıkladı.   

   * Kanada’da yaptığı bir konuşmayı “Yaşasın Özgür Quebec! Yaşasın Fransa Kanadası!” sözleriyle bitirdi. Uzun süredir Kanada’dan ayrılıp müstakil bir devlet kurmak isteyen Quebec Fransızlarından yana tavır koyması, çoğu batılı ülkede şok etkisi yaptı.  

   * 1967 Kasım De Gaulle, yaptığı bir konuşmada İsrail’in toprak işgal edip kazandığı arazileri şiddet ve baskı yoluyla sindirmeyi, direniş gösteren herkesi de terörist ilan etmeyi politika edinmiş olduğunu açıkladı. Söylevi, düşmancıl tonu ile İsrail ve ABD’den büyük tepki çekti.

   * 1968 Fransa, ilk yerli hidrojen bombasını başarıyla test etti. Bu bomba Fransız mühendislerince ve ABD’den yardım alınmaksızın geliştirilmişti.

  Tüm bu icraatlardan sorumlu olan adamın, o veya bu şekilde koltuğundan devrilmiş olmasına şaşmamak gerek. Ancak, NATO’nun ve ABD’nin politikalarına meydan okuduğu için devrildiği bu ölçüde aşikar olan bir adamın ardından rahmet okuyacağına 68’li olmakla övünen insanların, kendilerini yarım asra yakın bir zamandan  beri “emperyalizm karşıtı” olarak niteleyebilmelerine hayret etmemek elde değil.

   Bu örnekten yola çıkarak, ABD ‘’derin devleti’nin’’ Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un ‘avrupa ordusu' talebine karşı bir operasyon yapmadığını söyleyebilir miyiz?

  Malum, bizler, ülkemizde yaşanan her olayda dış güçleri arama alışkanlığımızdan bir türlü kurtulamadık.

   Sonsöz; Bizim gibi insanlar onlarca kere aldatılınca, gerçekten bile şüphe duyarlar.

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.