Süleyman ASKERİ ve Batı Trakya Türk Cumhuriyeti..

Ali BİLİR

Süleyman Askeri, 1884 de Prizren’de doğdu. Babası Vehbi Paşa’dır.  Süleyman Askeri Harbiye’den Kurmay Yüzbaşı olarak mezun olur. Manastır’da 3 yıl görev yapar. Bu dönemde İttihat ve Terakki Üyeleri ile birlikte hareket eder. Teşkilatı Mahsusa’ da önemli görevler üstlenir.

Trablusgarp savaşı patlak verince Osmanlı işgali protesto etmekten başka bir şey yapmaz. Berlin’de olan Enver Paşa, Osmanlı hükümetini daha fazla bir şeyler yapmaya zorlar. Sait Paşa kabinesi bir şartla razı olur. Trablusgarp’a giden subaylar yakalanırsa: “Bizler , Osmanlı hükümetinin resmi politikalarına karşı duran bir avuç maceraperestiz. Her ne yapıyor isek şahsi irademiz ile yapıyoruz, devletimizin herhangi bir sorumluluğu yoktur“ diyeceklerdir.

Trablusgarp kumandanlarından Ferhad Bey’in cevabı: “Çıplak ayaklı paçavralar içindeki yurtseverleriz biz. Osmanlı bizi terk ederse, ülkemiz üzerindeki haklarından vazgeçtiğini bildireceğiz. Trablusgarp Cumhuriyetini kuracağız. O zaman, bizlerin Trablusgarp’ı nasıl savunacağını göreceksiniz.”

Enver Paşa, gönüllü subaylardan oluşan birlikleri oluşturmaya başlar. Gönüllülerin en başında, Süleyman Askeri gelecektir. Süleyman Askeri’nin Trablusgarp’a geçişi hoca kılığında olur.  Mustafa Kemal Paşa ve Enver Paşa’nın yanı sıra, Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa (Killigil), Halil Paşa, Fuat Bulca, Nuri Conker, Ali Fethi Okyar, Nazmi Bey, Ömer Fevzi Mardin, Kara Kemal, Rauf Orbay, Kuşçubaşı Eşref, Yakup Cemil, Hacı Selim Sami, Abdurreşit İbrahim, Ali Çetinkaya, Sadık Bey, Çerkez Reşit Bey, Mim Kemal Öke’nin de aralarında olduğu yaklaşık 20 Osmanlı subayı, Libya’ya Afrika'da ki son vatan toprağını müdafaa etmek için Trablusgarp’a giderler.

Süleyman Askeri Bey ve arkadaşları o sırada Trablusgarp’ta bulunan 50.000 İtalyan askerine karşı Arap aşiretleri ile beraber gerilla savaşına başlar. Bu gerilla savaşı o kadar etkilidir ki İtalyanların işgal alanı sadece dar bir sahil hattı olarak kalır.

Büyük başarıların elde edildiği Trablusgarp direnişini sona erdiren olay, “Trakya elden gidiyor” haberidir.

1912 Yılında Karadağ, Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan Osmanlıya savaş açar. 21 Ekim sabahı Kırcaali düşer. Altı gün sonra Ferecik işgal edilir, iki gün sonra Karaağaç, bir hafta sonra Drama ve Kavala, bir gün sonra Serez, onüç gün sonra Dedeağaç, bir gün sonra İskeçe, İskeçe’nin işgal haberinin henüz alındığı esnada da Gümülcine düşer.

Milli Şairimiz Mehmet Akif, bu vahim olayı şöyle anlatır:

Karadağ haydudu, Sırp eşşeği, Bulgar yılanı,

Sonra Yunan iti, çepçevre kuşatsın vatanı...

Târümâr eyleyiversin de bütün ordumuzu,

Bizi kovsun elimizden alarak yurdumuzu.

Kimsesiz ailelerden kimi gitsin bıçağa

Kimi bin türlü fecâ'atle çekilsin kucağa...

 ***

Akabinde yapılan Londra antlaşması ile de Edirne ve Kırklareli de Bulgaristan’a bırakılır.

Balkan devletleri, Birinci Balkan Savaşı’nda kazandıkları toprakları paylaşma işini ellerine yüzlerine bulaştırır. Topraklardan aslan payını alan Bulgarlar, aldıkları ile yetinmeyip sınırlarını Ege'ye kadar uzatmak isteyince, diğer Balkan devletleri ile arası açılır ve bu durum birliğin bozulmasına sebep olur.

İkinci Balkan Savaşı'nın çıkmasını fırsat bilen Osmanlı, 19 Temmuz 1913'te verdiği bir notayla, özellikle İstanbul ve Boğazların güvenliği için Meriç'e kadar olan bölgenin ellerinde olması gerektiğini, ayrıca Bulgarların esaretleri altındaki Türklere eziyet ettiklerini öne sürerek ordularının ileri harekâta geçecek olduğunu deklare eder.

Batı Trakya bu durumdayken Enver Paşa ve Kuşçubaşı Eşref’in başkanlığında Teşkilatı Mahsusa toplanır.  Kuşçubaşı Eşref’in emrindeki komitacılarla beraber Batı Trakya’ya geçmesi kararı alınır. Ve bu gayri resmi teşkilat 116 kişiyle Batı Trakya’ya geçer.

Dimitriyef ve Domuzciyef çetelerine yok eden bu kahramanlar Ortaköy, Koşukavak, Mestanlı, Kırcaali'yi düşman işgalinden kurtarır. Enver Paşa’nın daha ileriye gitmek tehlikeli olabilir telgrafına uymayan Süleyman Askeri ve Kuşçubaşı Eşref, yeni katılan gönüllülerle daha da güçlenerek 2 gün içerisinde Gümülcine ve İskeçe’yi de düşman işgalinden kurtarırlar.

31 Ağustos 1913'te Garbi Trakya Hükümet-i Muvakkatesi (Batı Trakya Geçici Hükümeti)  kurulmuş ve reisliğine de Salih Hoca getirilmiştir. Hükümet kurulduktan sonra Genelkurmay Başkanı Süleyman Askeri olur ve Türk komitacılar askeri birlik statüsü kazanır. Ancak Osmanlı Devleti’ne baskılar bitmeyince bu Hükümet bağımsızlığını ilan edecek ve ismi Batı Trakya Cumhuriyeti olacaktır.

Devletin Bayrağı: Siyah, beyaz ve yeşil. Siyah, Balkanlardaki zulmü, Beyaz, Özgürlüğü, Yeşil ise İslam dinini, üzerinde yer alan Ay Yıldız ise Türk’ü temsil etmektedir.

Gümülcine’nin başkent olduğu Cumhuriyetin yüzölçümü 8578 km2’dir. Bulgar ve Yunan pulları kaldırılarak yerine Batı Trakya Hükümeti’nin pulları kullanılmaya başlanır. Batı Trakya Cumhuriyetinin Milli Marşını Süleyman Askeri yazar.

Avrupalıların baskısına dayanamayan Osmanlı devleti Batı Trakya’yı Bulgaristan’a bırakır. Osmanlı, 25 Ekim 1913 tarihinde Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’ni kendi eliyle yıkar…

 ***

Enver Paşa’nın emriyle 20 Aralık 1914’te Basra valiliği ve Irak cephesi kumandanlığına atanan Süleyman Askeri, Batı Trakya’da kendisiyle beraber savaşmış olan genç subaylardan oluşan bir birliğin yanı sıra, “Osmancık Taburu“ ismini verdikleri yerel kuvvetlerle, 12 Nisan 1915’te İngilizlere karşı harekata girişir.

İran’ın Ehvaz şehrine giren Süleyman Askeri İngilizlerin petrol kuyularını ateşe verir. Petrol borularını tahrip eder. Ancak daha sonra girdiği çatışmalardan birinde iki bacağından birden yaralanır. Ancak Süleyman Askeri yarasını çok önemseyecek bir insan değildi. Sedye üzerinde savaşı 3 gün idare eder. Ancak İngilizlerin takviye kuvvetlerle desteklenmesi sonucu Osmanlı kuvvetlerinin yarısı şehit düşer.

Süleyman Askeri, İngilizlere sedye üzerinde esir düşeceğini anladığı an, teslim olmaktansa silahında kalan son mermiyi başına sıkarak intihar eder.

Bu kahraman, hayatında yenilgiye yer olmayan, Türk Ülküsüne gönül vermiş Osmanlı Paşa’sı Süleyman Askeri,  intihar ettiğinde henüz 31 yaşındaydı.

Bir yıl sonra, Halil Paşa komutasındaki Osmanlı Kuvvetleri 29 Nisan 1916’de Kut-ül Amare’de İngiliz İmparatorluğuna tarihinin en büyük mağlubiyetini yaşatır ve büyük bir zafer kazanır…

Vatana ve Millete canını bağışlayan şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.

 ***

Süleyman Askeri’nin yazdığı Batı Trakya Türk Cumhuriyeti Milli Marşı:

Ey Batı Trakyalı asil Türk çocuğu ne mutlu sana,

Sen hayat verdin kanınla millî kurtuluş savaşına.
Yüce kahramanlığın nakşedildi cihanın her yanına,
Selam duruyor milletler senin şu millî bayrağına.

Bastığın şu yerler senin şanlı şehitlerinle dolu.
Düşmanlar taciz edemez yüce kahramanların ruhunu.

Şanlı şehitlerin sarılmış kurtuluş bayrağına,
Bu ne ulvi şereftir gömülmek ecdad toprağına.
Yurtta hürriyetin, istiklâlin rüzgârı esiyor,
Kahraman mücahitler şu pis esareti deviriyor.

Bu şanlı millî istiklâl savaşından asla dönülmez!
Karşımıza çelik ordular da çıksa, bizi ürkütemez!

Biz, millî istiklâl için Meriç’i, Karasu’yu aştık,
Bütün müstevlileri ezerek, yenerek hedefe ulaştık.
Balkanlarda şanlı bir cumhuriyet çığırını açtık,
İlk defa hürriyet meş’alesini biz yaktık.

Bu bayrak dalgalanacak, cumhuriyet yaşayacak!
Karşımızdaki düşmanlar bizden ürküp kaçacak!

Binlerce yıl hür yaşayan bir milletin torunlarıyız,
Şu steplerin kurdu, arslanı, göklerin kartalıyız.
Mücahitlerin hamlesi her zaman fırtınalar andırır,
Savaşta heybetimizin dehşetinden düşmanlar bayılır.

Batı Trakya Cumhuriyeti yaşayacak, yaşayacak!
Terakkimizin karşısında milletler şaşıracak!

Ey şirin Batı Trakya!... İşte nihayet esaretten kurtuldun,
Ey düşmanlar!... Sanmayın savaşlardan bu millet yorgun.
Cumhuriyetin yüce bayrağı her an bu yurtta dalgalanacak,
Şu bütün Batı Trakyalılar kıyamete kadar hür yaşayacak!

Batı Trakya Türk Cumhuriyeti Bayrağı:

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.