Amasya: Türklüğün ön kaynaklarından birisi

Ali GÜLER

MUSTAFA KEMAL PAŞA VE AMASYA TAMİMİ: MİLLİ İRADEYE DAYANMAK MİLLETE GÜVENMEK (1)

“… İşte bu itibarla Amasya, İnkılâp ve Cumhuriyet Tarihi’nde daima ehemmiyetini muhafaza edecek bir mevki kazanmıştır.”
M. Kemal Atatürk (1924)

Bilindiği gibi Mustafa Kemal Paşa, Dokuzuncu Ordu Müfettişi sıfatıyla, İzmir’in işgalinden bir gün sonra Bandırma Vapuru ile 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan ayrılmış ve karargâhı ile birlikte 19 Mayıs 1919 Pazartesi günü Samsun’a gelmiştir. 25 Mayıs’a kadar Samsun’da kalan Mustafa Kemal Paşa, buranın güvenli olmadığını görerek o tarihte Havza’ya geçti. 12 Haziran’a kadar Havza’da kalan Paşa, Havza’da yayımladığı genelge ile yurt genelinde Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin kurulmasını, her tarafta İzmir’in işgalini telin eden mitingler yapılmasını ve Saray, İstanbul Hükümeti ve İtilaf Devletleri temsilciliklerine işgali protesto eden telgraflar gönderilmesini istedi. 8 Haziran 1919 günü Harbiye Nezareti tarafından İstanbul’a dönmesi istendi. İngilizler Paşa’nın bölgede ne yapmak istediğini o zamana kadar yaptığı çalışmalardan ve yazışmalardan anlamışlar, Müfettiş Paşa’nın geri çağrılması için Saray ve İstanbul Hükümeti’ne baskı yapmaya başlamışlardı.

Anlaşılıyordu ki, Paşa Havza’da güvenlik içinde olmayacaktı. Nereye gideceği konusunda arkadaşları le istişare eden Mustafa Kemal Paşa ortak düşünceyle Amasya’ya geçmeye karar verdi. Müfettişlik Karagâhı’ndan Hüsrev Gerede, merkez olarak araştırmalar yaptıran Mustafa Kemal’in kararının oluştururken şunları söylediğini anlatmıştır: “En uygun yer Amasya’dır. Burası Türklüğün ön kaynaklarından birisi… Uzun zaman şehzadelerin merkezi olması ile de merkezi idareye intibak itiyadı (alışkanlığı) vardır. Şifre ile fikrini sorduğumuz Kazım Karabekir Paşa da Amasya’yı tercih ve tavsiye etti. Bunun üzerine biz Ordu Müfettişliği Karargâhı ile yola çıkarken, kendilerini Amasya’da beklediğimizi Ali Fuat Paşa ve Rauf Bey’e bildirdik.” Bu karar sonrasında Mustafa Kemal Paşa, Haziran ayının ilk haftasında karargâhından iki kişiyi, “… İşte bu itibarla Amasya, İnkılâp ve Cumhuriyet Tarihi’nde daima ehemmiyetini muhafaza edecek bir mevki kazanmıştır.” M. Kemal Atatürk (1924) Dr. İbrahim Tali (Öngören) ile Yüzbaşı Mustafa (Süsoy) Beyleri gerekli ön hazırlıkları yapmaları için Amasya’ya gönderdi. Bu iki isim Amasya’ya geldiler ve Yeşilırmak kıyısındaki Şafak Oteli’ne yerleştiler. Başta, Kadı Ali Himmet (Berki) ve Eytam Okulu Müdürü Ali Efendi olmak üzere Amasya ileri gelenleri ile görüşmeler yaptılar. Amasyalılara durumu özetleyip şunları söylediler: “Yabancı devletler yurda saldırıyor. Bu saldırılara karşı artık sivil halkın örgütlenerek direnmesi gerekir. Bir iki güne kadar Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, Amasya’ya geleceklerdir. Onu iyi karşılayabilmemiz için şimdiden hazırlanmalıyız. Yurdu bu açmazdan ancak Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Paşa kurtarabilir.” Amasyalıların neler düşündüklerini, durumlarını öğrendiler.

AMASYA’DA PAŞA GELMEDEN YAŞANANLAR

Amasya, konumu itibarıyla stratejik bir özellik arzediyordu. O dönemde özellikle Pontus çetelerinin hedefinde olan bir şehrimizdi. Trabzon merkez olmak üzere Samsun’dan Hopa’ya uzanan Karadeniz sahil şeridinde ve içeride Sivas Vilayeti’ne bağlı Amasya (Ladik) ve Tokat (Erbaa, Niksar) sancaklarını, Çorum ve ilçelerini de içine alan bir coğrafyada Megali İdea kapsamında Pontus Rum Cumhuriyeti kurulması için yoğun bir çaba vardı. Rum-Yunan terör örgütleri içerisinde en iyi örgütlenmiş olan ve en büyük katliamları yapanlar bu Rum Devleti için mücadele eden Pontus Terör Örgütü elemanları idi. Merzifon’daki Amerikan Koleji adeta bu çetenin yuvalandığı bir yer haline gelmişti. Pontus Terör Örgütü’nün bütün yöneticileri bu okuldan mezun olmuşlardı. Şehir hem bu bakımdan hem de Saraydüzü’nde konuşlu bulunan 5. Kafkas Fırkası (Tümeni) dolayısı ile İngilizlerin de önem verdiği bir yer haline gelmişti.

Bu kapsamda Merzifon’da bulunan İngiliz İşgal birliği mensubu bazı sorumlu subaylar zaman zaman Amasya’da geliyorlardı. Ahmet Demiray’ın Hürrem Arpacıoğlu ile söyleşide anlatıldığına göre Mayıs ayı ortalarında Merzifon İngiliz Taburu’ndan iki subay Amasya’ya gelmiş ve doğruca Amasya Hapishanesine giderek bütün tutukluların serbest bırakılmalarını istemişlerdi. Hapishane Müdürü ve Komiser İsmail (Kesin) duruma itiraz ettiler. Olay, Mutasarrıf (Kaymakam) Sırrı Bey’e intikal etti. Sırrı Bey, “buraya bunları İngiliz Hükümeti sokmamıştır” diye bağırdı ve kimseyi serbest bırakmayacağını söyledi. Nihayet İngiliz subaylar hiç değilse Salahattin ismindeki Hintli bir Müslümanla arkadaşının serbest bırakılmasını istediler. Bu şahısların eşlerinin İtalyan uyruğundan oldukları, İngilizlere başvurarak kocalarının Amasya Hapishanesi’nden çıkartılmalarını istedikleri anlaşıldı. Fakat Mutasarrıf, aynı şiddetle itiraz etti: “Hükümetimden emir almadıkça bu hapishaneden bir tek kişi bile çıkamaz…” dedi. Nihayet İstanbul Hükümeti’nin emri üzerine Salahattin ve arkadaşı serbest bırakıldı.

Yine aynı anılarda anlatılan ikinci olay ilkinden daha vahimdir. Hem ülkenin içinde bulunduğu işgal olayının ne olduğunu, hem de Amasyalıların nasıl bir milli bilince sahip olduklarını göstermektedir: “1919 yılı Mayıs ayı sonlarındayız. İngiliz Temsilcisi Solter Amasya’ya geldi. Hükümet Köprüsü’nün başında bulunan Komiser İsmail’e (Kesin) Mutasarrıf Sırrı Bey’i sordu ve hiddetle ‘Malta… Malta’ya süreceğim!’ diye bağırdı. Ondan sonra Saat Kulesi’ne bir İngiliz bayrağı astı. İngiliz bayrağını gören halk galeyana geldi. Tek kolunu ve tek gözünü muharebe meydanlarında kaybetmiş olan Topçu Yüzbaşı Cevat, Saat Kulesi’nin altında bulunan Belediye binasına hiddetle girdi. Orada Belediye Başkanı ile oturmakta olan Solter’e ve tercümanına, ‘bu bayrak ne? Biz muharebe meydanlarında bunun için mi cenk ettik?’ diye kükrerken, dışarıda bayrağı bir an evvel indirip parçalamak için birbiriyle yarışan halkın heyecanlı sesleri yükseliyordu.

O zaman Kadı Ali Himmet (Berki) Efendi, gözyaşlarını dökerken, halka şöyle hitap etti: ‘Sakin olun kardeşlerim, Allah büyüktür. Böyle asil bir milletin memleketinde, böyle âlimler, evliyalar yatağında yabancı bayrağı dalgalanamaz!’

Amasyalıların bu ilahi heyecanı, Cenabı Hak tarafından duyulmuştu. O esnada çıkan dehşetli fırtına, İngiliz bayrağını paramparça etti. Bir iki dakika sonra kutsal Amasya’da gene şanlı Türk bayrağı dalgalanmaya başlamıştı. Halkın galeyanı ve fırtınanın korkunçluğu karşısında şaşkına dönen Solter, hemen otomobiline binerek şehirden kaçtı.” Mustafa Kemal Paşa Havzadan ayrılmadan önce Amasya ileri gelenlerini Havza’ya davet ederek onlarla bir görüşme yaptı. Artık milletle birlikte, milli mücadele için yola çıkma vakti gelmişti. Bu mücadelenin dayanak noktası Türk milleti ve onun iradesi olacaktı.

Paşa, 12 Haziran 1919 Perşembe günü karargâhı ile birlikte Havza’dan törenle ayrıldı. Yol boyunca halkın coşkulu ilgisini gördü. Akşamüzeri hava kararmaya başladığında Amasya’ya ulaşan Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekileri, Boğaz Mekii’nde protokol ve atlı arabalarıyla gelenler, Gezirlik bölgesinde ise kalabalık bir Amasyalı halk topluluğu karşıladı. Karşılayıcılar arasında bulunan Müftü Hacı Tevfik Efendi, “Hoş geldiniz Paşam, bütün Amasya emrinizdedir.” Dedi. Paşa burada bekleyenleri “Merhaba Amasyalılar!” diyerek selamladı. Ardından Cülûs Tepe’ye ulaşıldı. Mustafa Kemal Paşa Cülûs Tepe’de kendisini bekleyenleri “Merhaba Amasyalılar!” diyerek selamladı. Paşa’yı bekleyen Mekteb-i Sultani öğrencileri de Halkla birlikte hep bir ağızdan “Çok yaşa Paşam!” dediler. Paşa burada yaptığı kısa konuşmada, “Memleket elden gidiyor, eğer Düşman Samsun’a ayak basacak olursa, çarıklarımızı giyip dağlara çıkmamız, vatan toprağını son parçasına kadar savunmamız gerekecek” dedi.

TEK YÜREK OLDU

Karşılıklı tanışma merasiminden sonra Mustafa Kemal Paşa otomobiline bindi, kalabalık halkın büyük tezahüratı ile birlikte yavaş yavaş şehrin merkezine doğru hareket etti. Kuş Köprü’ye (Künç Köprü) kadar gelindiğinde köprünün girişinde ikinci bir kalabalık halkın sevgi gösterileriyle karşılaştılar. Bu sevgi gösterisi karşısında, Paşa otomobilinden indi. “Merhaba Amasyalılar!” dedi. Artık Amasyalılar ile tek yürek olunmuştu. Dilek ve istekleri dinlemeye başladı.

Hem yürüyor, hem dinliyordu. Bu yürüyüş Hükümet Konağı’nın önünde noktalandı. Mustafa Kemal Paşa’nın Amasya’ya gelişinde karşılayanlar arasında, Amasya’nın askeri ve bürokrasisi, din adamları, hukuk adamları, tanınmış ailelerin fertleri ve okul öğrencileri bulunuyordu. Bu insanlar, Paşa Amasya’da kaldığı sürece onu bağırlarına basmışlar, sonrasında Milli Mücadele’ye her türlü desteği vermişlerdir. Çeşitli kaynaklarda ve anılarda geçen resmi görevlilerin ve şahısların isimleri şunlardır:

YARIN: AMASYA MİLLİ MÜCADELEYE HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERDİ

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.