ATATÜRK’TE İSLAMÎ BİLGİ İLE BİRİKİMİN OLUŞUMU VE KAPSAMI -10-
Ramazan ayı münasebetiyle başladığımız “Atatürk ve İslamiyet” konulu yazı dizimize geçen hafta Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 100. Yılı olması nedeniyle ara vermiş, Milli Mücadele’nin ve Samsun’a çıkışın anısına bazı az bilinen konuları kaleme almıştık. Bu hafta Atatürk ve İslam konusuna devam edeceğiz. Önümüzdeki hafta ise 100. Yıl münasebetiyle Ülkü Ocakları Genel Merkezi tarafından Samsun’da gerçekleştirilen ve bir ilk olan “Uluslararası Gençlik Kongresi”ni bütün yönleri ile değerlendireceğiz.
YABANCI DİLİ SAYESİNDE DÜNYAYI TANIDI
Bilindiği gibi, insanların kişiliğinin oluşmasında birçok etkenle birlikte, yaşadığı çevre ile dönemin derin düşünce akımları, şairleri, yazarları ve düşünce adamları belirleyici etkiler yapmaktadır. Mustafa Kemal’in kişiliğinin ve düşüncelerinin oluşmasında da yaşadığı döneme damgasını vuran bazı olayların ve insanların temel bir etki yaptığı görülmektedir.
M. Kemal, tarihi bir dönemeçte dünyaya gelmiştir. O süreci iki büyük olgu belirliyordu: Fransız Büyük Devrimi’nin temel ilkeleri olan “insan hakları”, “özgürlük”, “bağımsızlık” ve “milliyetçilik” gibi kavramların Avrupa’dan sonra Asya’da yayılıp etkilerini artırması ve yüzyılların gerisinden gelen Osmanlı Devleti’nin parçalanıp çöküşünün hızlanması. Artık çok milletli, çok kültürlü, çok dilli, çok dinli imparatorluklar yıkılıyor, tek millete dayanan milli devletler kuruluyordu. Sanayi devrimi ile birlikte akılcılığa, pozitif bilimlere dayalı yeni bir bilim felsefesi gelişiyordu. Tarım toplumu yıkılıyor, yerine sanayi toplumu oluşuyordu.
M. Kemal, yönetimin tüm yasaklarına rağmen öğrencilik yıllarında Fransız Devrimi ve yaydığı fikirler hakkında ilk bilgileri edinmiş (İdadideki tarih öğretmeni Mehmet Tevfik Bilge’nin etkisi), sonraları ilgi alanının genişliği, okuma zevki ve öğrendiği yabancı dil sayesinde dünyada olup bitenleri, döneminin bütün düşünce akımlarını ana çizgileriyle de olsa takip etme imkânını bulmuştur. Öte yandan, değişik şehirlerde tamamladığı (Selanik, Manastır, İstanbul) öğreniminden sonra genç bir subay olarak başka başka bölgelerde ve koşullarda aldığı görevler nedeniyle, görünüşte kocaman olan imparatorluğun nasıl çöktüğünü gözleriyle görmüştür.
AVRUPA’YI TANIDI
Çağın etkisinin imparatorluk içerisinde en belirgin olduğu Rumeli’de geçen öğrencilik yıllarından sonra, 1910’da askeri manevralara katılmak için gittiği Fransa’daki günler ve özellikle bağımsızlığına yeni kavuşan Bulgaristan’ın başkentindeki Ateşemiliterlik yılları, M. Kemal’in Batı’yı, Avrupa’yı oldukça yakından tanımasını sağlamıştı. Trablusgarp’ta da bu uygar görünüşün “sömürgeci” öteki yüzüyle karşı karşıya gelmiş, vatan savunmasının ilk uygulamalarını orada yapmıştı. Şam’da geçen günlerde Balkan bozgunu ise imparatorluğu kurtarmanın artık mümkün olamayacağını göstermişti.
İşte bu tarihi dönemeç, Mustafa Kemal’in çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine, milli değerlere ve çağdaş ilkelere dayanan, Türk çoğunluğunu esas alan yeni bir Türkiye’nin kurulmasını düşünmeye sevk etmiş ve onun düşüncelerinin “mayasını” oluşturmuştur.
ETKİLENDİĞİ KİŞİLER
Atatürk, eğitim-öğretim sürecinde gördüğü doğrudan konuyla ilgili dersleri bir taraf bırakacak olursak; İslam dini ve İslam tarihi hakkındaki bilgilerini yerli ve yabancı düşünce ve tarihçilerin eserlerinden edinmiştir. Atatürk’ün Türk, Türk Dünyası ve İslam tarihi konusunda etkilendiği yazarlar ve eserleri arasında ilk planda şunları saymak mümkündür:
Leon Caetani, “dell’İslam” (İslam Tarihi) Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi, “Allah’ı İnkâr Mümkün müdür?” Mustafa Celalettin, “Les Turcs Anciens et Moderns” (Eski ve Modern Türkler) Deguignes, “Historie generale des Turcs des Mongols et des autres Tatares accidentaux avant et depuis jesus-christ jusqu’a present” (Türklerin, Moğolların ve Daha Sair Garbi Tatarların Tarih-i Umumisi).
TÜRK ŞAİR, YAZAR VE DÜŞÜNCE ADAMLARI
M. Kemal Atatürk’ün biyografisi ve özel kütüphanesi incelendiğinde en çok okuduğu ve etkilendiği 3 büyük Türk şairinin isimleri ile karşılaşıyoruz: “Osmanlılık” yerine “Türklüğü, Türkçülüğü” ve “Türklük duygusunu” dile getiren Türkçü şair Mehmet Emin Yurdakul; “Vatan” ve “hürriyet” kavramlarını yeni kuşaklara aşılamış olan Namık Kemal ve baskıya karşı direnen, insanlığa yükselmeye yönelten ve “çağdaşlaşma”yı hedefleyen Tevfik Fikret.
Atatürk daha öğrencilik yıllarından itibaren bu şairlerden etkilenmiştir. Bu konuda onu etkileyen de arkadaşı Ömer Naci’dir. Ömer Naci’nin Mustafa Kemal’in fikri altyapısının oluşmasında diğer faktörlerle birlikte önemli bir rol oynadığı kesindir. Nitekim genç Mustafa Kemal’in dönemin “vatan ve hürriyet” şairi Namık Kemal ile “Türkçü” şairi Mehmet Emin Yurdakul’un şiirleri ile tanışmasında Ömer Naci’nin etkili olduğu bilinmektedir. İdadi’de, Namık Kemal’i tanımak, duymak, onun gizlice elden ele dolaşan vatan şiirlerini bulmak, okumak işini Hatip Ömer Naci sağlamıştır.
KİTAPLAR HAKKINDA GÖRÜŞ ALIŞVERİŞİ
Atatürk’ün kütüphanecisi Nuri Ulusu anılarında onun yazarlar ve şairler ile ilişkileri ve etkilendiği şair ve yazarlar hakkında şunları anlatmıştır:
“Bu kadar çok okumayı ve yazmayı seven bir insanın tabiidir ki edip ve yazarlara karşı çok büyük bir sevgisi ve saygısı vardı.
Zaman zaman onları da köşke davet ederdi. Hatta bazen kütüphanede kabul eder, kitaplar üzerinde görüş alışverişinde bulunurdu.
Gençlik yılları Rumeli’de geçtiği için, o yıllarda çöküş devrini yaşamakta olan Osmanlı Devleti yıkılmakta olduğundan, yeni bir Türk devletinin kurulmasına ilişkin çalışmalar içerisinde, milli duyguları, vatan ve millet kavramını yazdıkları şiirlerle halklarına duyurmaya çalışan genç ve vatansever Türk şairleri, onun ilk büyük hayranlığını kazanan kişiler olmuştur. Bunların başında Namık Kemal, M. Emin Yurdakul ve Tevfik Fikret gelmiştir.
Atatürk bu üç şairi hiç unutmamış, her zaman ve her yerde zaman zaman bu üç büyük vatan şairini hep anmış, hatırlamış, şiirlerini ya bizzat okumuş veya okutturmuştur. ‘İlk hürriyet, vatan ve Türk kavramlarını kafalara sokan bunlardır’ derdi.
Bunların haricinde Ziya Gökalp’i de çok takdir ederdi.
Hatta hiç unutmuyorum, Dolmabahçe Sarayı’ndaydık. Muhtelif kitaplarını Ankara’dan her zamanki gibi getirmiştim, ama bu seyahatten evvel benden Anakara’da Ziya Gökalp’in kitaplarını koymamı özellikle istemişti. Ayrıca adını hatırlayamadığım bir önemli Fransız yazarın Fransızca yazılmış kitabını da özellikle getirmemi istemişti… Nitekim İstanbul’da Dolmabahçe’de kaldığım sürede hep o Ziya Gökalp kitapları ile o ünlü Fransız yazarın yazdığı kitabı okuduğunu biliyorum.”
Atatürk’ün Milli Mücadele ve Cumhuriyet döneminde çoğuyla beraber çalıştığı gazeteci ve yazar arasında özellikle beğendiği ve takdir ettiği isimler de vardı. Bu konuda da kütüphanecisi Nuri Ulusu önemli bilgiler vermektedir.
“Ekseriyetle methettiği, beğendiği yazarlar arasında Yunus Nadi, Necmettin Sadak, Falih Rıfkı Atay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi birçok yazarlarımız için ‘milletin uyanmasında, memleketimizin gelişmesinde, çok büyük rolleri ve hizmetleri olacağından kimsenin şüphesi bulunmamalıdır’ derdi.
Şapka İnkılâbı’nda Yunus Nadi Bey’in büyük çabalarını Hakkı Tarık Us Bey’in emeklerini hep övmüştür.
Yeni Türk harflerinin çıkış günlerinde Sarayburnu Parkı’nda yaptığı etki büyük olduğundan ‘yazdıkları bu yazıların değeri ölçülemeyecek kadar büyüktür’ diyerek memnuniyetini belirterek ilave etmişti. ‘Bu yazarlar, o günlerde yeni harflerle ilgili olarak birkaç satırla yetinmeyerek, günden güne daha uzun daha çok yazılar yazarak, bir an önce milletin bu yazıları kavramalarına, benimsemelerine amil olmuşlardır. Bir gün gelecek bu tarihsel anıları yıllar sonra kadirşinas Türk yazarları her fırsatta alem-i medeniyete açıklayacak ve ispatlayacaklardır. Siyasi yazılarımızdan birçokları bu milletin siyasi hayatına girecek, bir gün vekil, başbakan ve bir gün de cumhurbaşkanı dahi olabilecekleri kanısındayım. Medeni milletlerin kalkınmasında gazetelerin, mecmuaların, dergilerin dinamizmi, halkı harekete geçirmek, vazifelerini bihakkın icra ve ifa etmekle kaim olabilir’ cümleleriyle istikbalden ne denli ümitli olduğunu göstermiştir.”
YARIN: Namık Kemal, Tevfik Fikret ve Ziya Gökalp etkileri...
Mehmed Emin Yurdakul (1869, İstanbul – 14 Ocak 1944, İstanbul)
Milli Edebiyat ve Türkçülük akımının önde gelen temsilcilerinden olan ve “Osmanlıcılık” ve “İslâmcılık” akımlarına karşı “Türkçülük” fikrini savunan M. Emin Yurdakul ile Manastır İdadisi’nde öğrenci iken tanışan Atatürk, sonradan 14 Eylül 1931’de yaptığı bir konuşmada, Mehmet Emin Yurdakul ile ilgili şunları söylemiştir:
“...Şair Mehmet Emin Yurdakul’un ilk kez Manastır Askeri İdadisi’nde öğrenciyken okuduğum ‘Ben bir Türküm, dinim, cinsim uludur’ dizeleriyle başlayan manzumesinde bana ulusal benliğimin gururunu tattıran ilk anlatımı bulmuştum...”
Atatürk’ün burada bahsettiği şiir, Mehmet Emin’in 1897 Türk-Yunan Harbi’nden hemen önce başlayarak temiz bir Türkçe ile kaleme aldığı ve “Türkçe Şiirler” başlığı altında topladığı dokuz manzumeden en çok beğenilip sevilmiş olan şiirdir.
Şiir; “Anadolu’dan Bir Ses Yahut Cenge Giderken” adını taşıyordu.Atatürk Özel Kitaplığı’nda, M. Emin’in 3 eseri bulunmaktadır. Bunlar, “Türkçe Şiirler (Çoban Armağanı Çam Sakızı), Zafer Yolunda, Kral Corc’a” isimli eserlerdir.