Emperyalizmin yeni adı: Küreselleşme

Ali GÜLER

MERKEZİ/ÜNİTER - MİLLİ/ULUS DEVLET BAKIMINDAN PONTUS MESELESİ -4-

Küreselleşme olgusu, ulus devletler açısından başta egemenlik alanlarının daraltılması olmak üzere, ekonomik, siyasi, sosyal pek çok sorunu beraberinde getirmektedir. Ulus devletlerin yaşaması, küreselleşmenin hayatı kolaylaştırıcı imkânlarından yararlanırken getirdiği bu sorunlarla da akılcı bir şekilde mücadele edilmesine bağlıdır.

BAŞINA Nurettin Paşa’nın getirildiği bu ordunun esas görevi, iç isyanları bastırmak ve Pontus çetelerinin faaliyetlerini, katliamlarını önlemekti. Bir kısım dış baskılara rağmen Ankara Hükümeti kararlı bir şekilde Pontus çetelerinin üzerine gitti ve nihayet 1923 yılının ilk aylarında Pontus çetelerinin isyanı tamamen bastırıldı. Bu olaylar sırasında, Pontus çeteleri tarafından 1.817 Türk öldürülmüş, 3.723 ev yakılmış, 1.800 civarında soygun ve gasp olayı gerçekleştirilmiştir. Buna karşılık bu mücadele sırasında 10.886 çeteci yakalandı ve 11.188 asi öldürüldü. Bu bölgede çalışan İstiklâl Mahkemesi, Pontus isyanına katılmak ve kışkırtmak suçundan 3 Müslüman, 174 Rum’u astı.

Sonuçta, Milli Mücadele’nin başarıya ulaşmasına paralel olarak imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile bölgede kalan Rumlar, mübadele ile Yunanistan’a göç etmişlerdir. 1923- 1928 yılları arasında mübadele antlaşması gereğince Türkiye’den toplam 1.104.216 Rum göç etmiştir. Bu sayının 182.169’u Karadeniz Bölgesi’nden giden Rumlardır. Yunanistan bugün, “1916-1918 ve 1919- 1923 yılları arasında, o zaman Türkiye’nin Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yaşayan 350 bin Ortodoks Rum’un, günün Türk makamlarının sistematik imha politikasının kurbanı olduğunu ve bundan kurtulanların, ancak Yunanistan’a sığınmakla canlarını kurtardıklarını” iddia etmektedir. Bu gerekçeyle, 24 Şubat 1994 tarihinde, Yunan Parlamentosu 19 Mayıs’ı “Pontus Rumlarının Türklerce Katlini Anma Günü” olarak kabul etmiştir. Karar, 7 Mart 1994’de Yunanistan Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmış ve 8 Mart 1994’te Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Kıbrıs Rum Yönetimi Temsilciler Meclisi de aynı yönde bir karar almıştır.

Yaşanan tarihi gerçeklerin açıklığına rağmen; Türkiye’ye karşı düşmanca tutumlarını devam ettiren Yunanistan, Karadeniz üzerindeki emellerini adeta bir devlet politikası olarak uygulamaktadır. Yunanistan bu politikalarından ve karanlık emellerinden vazgeçmemektedir. Nitekim; Yunanistan Cumhurbaşkanı Kostis Stefanopulos, 2002’de Batı Trakya’daki Dedeağaç (Aleksandria) kentinde, 2006 yılında da Selanik’te “Pontus Soykırımı Anıtı”nın açılışını yapmıştır. Yunanistan Cumhurbaşkanı Stefanopulos Dedeağaç’taki açılışta yaptığı konuşmada; “soykırım gerçektir. Yunanlılar, Pontus soykırımını hiçbir zaman unutmayacaklardır” iddiasında bulunarak, “Yunanlıların, tarihin çeşitli aşamalarını her an hafızalarında bulundurmaları gerektiğini” belirtmiştir.

Yunanistan, önceleri basit bir folklorik öğe olarak gördükleri “Pontus” terimine, 1974 Kıbrıs olaylarından sonra, Türkiye aleyhine hasmane duyguları körüklemek amacıyla ideolojik bir içerik yüklemiştir. Yunanlı siyasiler, “Pontus” fikrinin sömürülmesinin, Türk devletinin temelini oluşturan politik ve kültürel ilkeleri boşa çıkartma çabalarına hizmet edeceğini ve Batı Trakya’daki Türk azınlığı mensuplarını kovmak için bir gerekçe teşkil edeceğini düşündüler. Yunan tarafının öncelikli hedefi, muhtemelen “mikro milliyetçi” duyguları kışkırtmak suretiyle, Türkiye’nin etnik yapısında istikrarsızlık yaratmaktır. Amaç, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü bozmaktır. Esasında tarih Yunanistan’ı, sözde “Pontus soykırımı” hakkında, hayasızca, temelden yoksun iddialarda bulunan bir taraf olarak değil; Anadolu’yu işgali sırasında işlediği savaş suçlarından ve Karadeniz Bölgesi’nde Yunanlı çetelerce yapılan mezalimlerden dolayı özür dilemesi gereken bir taraf olarak işaret etmektedir. Savaş zamanında sivillere karşı işlenen suçlar, insan hakları ihlallerinin en ciddi olanlarındandır. Bugün Yunanistan, uluslararası anlaşmalardan doğan taahhüt ve yükümlülüklerine karşın, Batı Trakya’daki Türk azınlığın insan haklarını ihlal etmeye devam etmektedir. İnsan hakları izleme gruplarının hazırladıkları sayısız raporlarda da belgelendiği gibi, Batı Trakya’daki Türk azınlık, sistematik dışlanma ve ayırımcılık politikalarına tabi tutulmaktadır.

Gerçekten de, Yunan hükümeti, Türklerin yoğun olarak yaşadığı Batı Trakya’nın nüfus yapısını değiştirme çabası içerisinde, eski Sovyetler Birliği topraklarından göç eden 120 bin “Pontuslu Rumu” Batı Trakya’ya yerleştirmiştir. Yunanistan’ın Pontusçu faaliyetleri çerçevesinde ileri sürdüğü bir iddia da Doğu Karadeniz bölgesi başta olmak üzere, halen Anadolu’da “gizli Hıristiyanların yaşadığı”dır. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde bugün dahi, Helence konuşan Hristiyanların yaşadığı iddia edilmektedir. Hâlbuki Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlere tanınan her türlü haklar bilinmektedir. Gayrimüslimlerin kendilerini gizlemeleri için hiçbir neden yoktur. Yunanistan’ın bu tür iddialarla bölge Türk insanımızda bir şüphe ve kimlik krizi yaratmaya çalıştığı açıkça gözlenmektedir.

Diğer taraftan Yunanistan, kurduğu ve sayıları bugün için 176’yı bulan “Pontus Dernekleri” vasıtasıyla “Pontus Helenizmi Kongreleri” düzenlemekte ve turizm mevsimlerinde başta Trabzon ve yöresi olmak üzere Doğu Karadeniz Bölgesi’ne “Unutulmayan Kaybolan Vatanlara Gezi” adı altında periyodik geziler de düzenleyerek olayı canlı tutmaya çalışmaktadır. Yunanistan yine bu kapsamda, bölgeden bazı Türk gençlerini imkânlar sağlayarak Yunanistan’a götürüp eğitmektedir. 2003 yılı rakamlarına göre Yunanistan’ın bu iş için ayırdığı para 1 milyon dolar civarındadır.

Tarihsel süreçte de bu oluşumların hem içinde hem de arkasında duran Fener Rum Patrikhanesi, bugün de bölgeye yönelik bazı faaliyetleri organize etmektedir. Patrikhanenin “Dünya Barışına Katkı Sempozyumu” (1994), “Vahiy ve Çevre Sempozyumu” (23 Eylül 1995), “Din-Bilim ve Çevre Sempozyumu” (20-28 Eylül 1997) gibi faaliyetleri bu konu ile ilgilidir. 

SONUÇ

Sonuç olarak diyebiliriz ki; bir anlamda emperyalizmin yeni adı ve şekli olarak ortaya çıkan küreselleşme olgusu, ulus devletler açısından başta egemenlik alanlarının daraltılması olmak üzere, ekonomik, siyasi, sosyal pek çok sorunu beraberinde getirmektedir. Ulus devletlerin yaşaması, küreselleşmenin hayatı kolaylaştırıcı imkânlarından yararlanırken getirdiği bu sorunlarla da akılcı bir şekilde mücadele edilmesine bağlıdır. Gelişmekte olan ulus devletler, her alanda iş birliği imkânlarını geliştirmeli ve kendi kaynaklarını kendileri kullanmalı, refah toplumu haline gelmelidirler.

Türkiye bakımından yapılması gereken şudur: Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihin, sosyolojinin ve jeopolitiğin kısaca aklın ortaya çıkardığı ve kurucu iradenin şekillendirdiği temel esasları bozulmadan yaşatılmalıdır. Yani, tam bağımsız, demokratik, laik bir cumhuriyet ve merkezi/üniter – milli/ulus devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu özelliklerini koruyarak; bu arada demokrasisini, hukuk sistemini, insan hakları ve özgürlükler açısından çağdaş değerler çerçevesinde geliştirerek yoluna devam etmelidir. Birçoğu tarihsel sürecin mirası olarak karşımızda duran temel siyasal sorunlar, baş edilmez, çözülmez sorunlar değildir. Türkiye milli politikalar üreterek, milli birlik ve bütünlüğünü geliştirerek bu sorunları çözebilir. Burada önem taşıyan konu, ulus devlet üstü küresel güçlerin dayatmalarına ve çifte standartlı politikalarına karşı dikkatli olmaktır. Uluslararası hukuk ve belgeler Türkiye Cumhuriyeti’nin dar manada üniter-ulus devlet yapısını, geniş manada temel/kuruluş esaslarını koruma hakkını zaten vermektedir. Önemli olan bunlardan doğan haklarımızın ikili ve çok taraflı ilişkilerde akılcı bir şekilde kullanılmasıdır.

Öte yandan, bir toplumdaki farklılıkların sürekli ön plana çıkartılması, o devletin siyasî-hukuki yapısının değiştirilmesi için tartışmalar başlatabilir. Geçmişten alınan ağır dersle, “bağımsızlık”, “egemenlik”, “toprak bütünlüğü” ve “millet kimliği”nin çeşitli yeni bahanelerle siyasal oyunlara konu edilmesi engellenmelidir. Üniter-ulus devlet yapısını ve devletimizin diğer temel esaslarını tartışma konusu yapmadan korumak, vatanı ve vatandaşları bütünleştirici politikayı demokratik biçimde sürdürmek, her devletin olduğu gibi, Türkiye Cumhuriyeti’nin de hakkı ve ödevidir.

Türkiye Cumhuriyeti bakımından “Lozan” ve “Mübadele” ile kesin bir çözüme kavuşturulan Pontus Meselesi, ABD’nin Karadeniz ile ilgili stratejileri bakımından yeniden ısıtılmaktadır. Türkiye, “Pontus Devleti’ni diriltme çabalarını” öncelikli sorunları arasına almak durumundadır. ABD ve AB’nin güdümünde Yunan istihbaratının yönlendirdiğinden kuşku duyulmayan Karadeniz Bölgemize yönelik yukarıda sayılan türden faaliyetlerin önlenmesi gerekmektedir. Patrikhanenin ve Baş Papaz Bartholomeos’nun Lozan ve sonrasında kendisi ile ilgili olarak oluşturulan hukuka uygun hareket etmesi sağlanmalıdır. BİTTİ

SEÇİLMİŞ KAYNAKÇA

AFETİNAN, A., Medenî Bilgiler ve M. Kemal Atatürk’ün El Yazıları, Sadeleştirerek Yayına Hazırlayanlar: A. Sevim, A. Süslü, M. A. Tural, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2000, (Önceki baskıları: 1929 ve 1969.). ARI, K. Büyük Mübadele Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923-1925), İstanbul, 1995. ATATÜRK, K., Nutuk (1919-1927), Bugünkü Dille Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Z. Korkmaz, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1995. BAŞAR, C. Terör Dosyası ve Yunanistan, C: I-II, İstanbul, 1993. ÇAPA, M., Pontus Meselesi: Trabzon ve Giresun’da Milli Mücadele, Ankara, 1993. ÇAVUŞOĞLU, N., Uluslararası İnsan Hakları Hukukunda Azınlık Hakları, İstanbul, 1999. DOĞANAY, R., Milli Mücadele’de Karadeniz (1919- 1922), Ankara, 2001. GÜLER, A., “Heybeliada Ruhban (Papaz) Okulu ve Gerçekler,” Bilge D., Sayı: 16 (Bahar 1998), s. 29- 37. GÜLER, A., “Pontus Meselesi ve Az Bilinen Bir Eser: “The Pontus,” Kara Harp Okulu D., C: I, Sayı: 2 (1991), s. 54-66. GÜLER, A., “Türkiye’ye Yönelik Yunan Stratejileri (1990-1995) Rum-Yunan Basınına Göre,” Avrasya Dosyası D., C: III., Sayı: 3 (Sonbahar (1996), s. 121- 130. GÜLER, A., Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Azınlıklar, Berikan Yayınları, Ankara, 2009. GÜLER, A., Sorun Olan Avrupa Birliği, Genişletilmiş 2. Baskı, Berikan Yayınları, Ankara, 2005, I-XVII, 1-882 s. GÜLER, A., Sorun Olan Yunanlılar ve Rumlar, Türkar Yayınları, Ankara, 2003, I-XIV, 1-377 s. GÜLER, A., Yakın Tarihimizde Pontus Meselesi ve Rum-Yunan Terör Örgütleri, Rizeliler Kültür ve Dayanışma Derneği Yayınları, Ankara, 1995, I-XIX., 1-228 s. KALPAKÇIOĞLU, Ö., Yunan’dan Dost Olmaz, İstanbul, 1993. KURAT, Y. T., Osmanlı İmparatorluğunun Paylaşılması, 2. Baskı, Ankara, 1986, 1-20 s. McCARTHY, J., Ölüm ve Sürgün, Çeviren: Bilge Umar, İstanbul, 1998. MERAY, S., Lozan Barış Konferansı Tutanaklar, Belgeler, Takım: II., C: II., Ankara, 1973. Nurettin Paşa Pontusçuları Anlatıyor, Yakın Tarihimiz, C: II., s. 25-26. Pontus Meselesi, Teşkilat-Rum Şekavat ve Fecayii-Hükümetin İstidlal ve Tedbiri, Avrupa Hükümetleriyle Muhabere, Ankara, 1338, 1-400 s. SERTOĞLU, M., “Pontus Meselesine Ait Bazı Vesikalar,” TKD., Sayı: 231 (Temmuz 1982). SOFUOĞLU, A., Fener Rum Patrikhanesi ve Siyasi Faaliyetleri, İstanbul, 1996. ŞAHIN, S., Fener Patrikhanesi ve Türkiye, İstanbul, 1980. TÜRKDOĞAN, O., Etnik Sosyoloji (Türk Etnik Sosyolojisi), İstanbul, 1997. YAZICI, N. Milli Mücadelede (Canik Sancağında) Pontusçu Faaliyetler (1918-1922), Ankara, 1989. YERASIMOS, S. “Pontus Meselesi (1912-1923),” Toplum Bilim D., Sayı: 43-44 (1989).

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.