CUMHURİYET DÖNEMİNDE TÜRK KADINI (CEMİYETLER, FAALİYETLER, HAKLAR)-1
Osmanlı modernleşme sürecinde bazı önemli gelişmeler yaşansa da cumhuriyet öncesi kadınların siyasal hak istekleri çok fazla gündeme gelmemiştir. Bu konuda ilk ciddi çalışmalar Milli Mücadele bittikten sonra, yeni Türk devleti temel esasları doğrultusunda yeniden yapılanırken ve cumhuriyetin ilanından sonra gerçekleşmiştir. Bu dönemde kadın haklarını savunan ve bu hakların elde edilmesi konusunda mücadele eden iki önemli kurum vardır. Bunlardan biri ilk kadın cemiyeti “Türk Kadınları Birliği”dir. Diğeri ise “Türk Ocakları”dır.
Cumhuriyetin ilanından önce Türkiye’de ilk büyük sosyal ve siyasi kadın teşkilatı olarak “Anadolu ve Rumeli Kadınları Müdafaa-i Hukuku Vatan Cemiyeti”ni kabul etmekle birlikte kadınlar arasında ilk siyasi teşkilatlanma Haziran 1923’te gerçekleştirilmiştir. Bu tarihte TBMM’deki Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu bir parti hâline getirilirken Müdafaa-i Vatan Cemiyeti bünyesinde önemli roller oynayan kadınlar Darülfünun’da bir kadın şurası toplayarak siyasi teşkilatlanma fikrini savunmuşlar ve Nezihe Muhittin Hanım başkanlığında “Kadınlar Halk Fırkası” adıyla bir siyasi parti kurmuşlardır.
Kadınlar Halk Fırkası, bazı tepkileri de beraberinde getirmiş, eleştirilerin önü alınamayınca bu parti içinde yer alan bazı kadınlar daha sonra buradan ayrılarak, 7 Şubat 1924 tarihinde siyasi parti özelliğine sahip olamayan “Türk Kadınlar Birliği”ni kurmuşlardır.
Yazar Nezihe Muhittin Hanım başkanlığında kurulan cemiyetin yönetim kurulunu; Şukûfe Nihal, Matlube Ömer (Vahab), Muhsine Salih Hanımlar oluşturmuştu. Düzenlenen ilk kongresinde, Nezihe Muhittin Hanım’ın başkanlığında Halide Edip (Adıvar), Sabiha Zekeriya (Sertel), Nakiye Azize, Selma Nigar Faham, Rezzan Emin Hanımlar yönetime seçilmişlerdir.
Türk Kadın Birliği yardım amaçlı sosyal çalışmalarından başka, kadınların siyasi haklarının kazanılmasında öncü gayretlerde bulunmuştur.
1927 yılında kuruluş tüzüğü değiştirilerek siyasi hakların kazanılması için propaganda yapan ve bu çalışmalarıyla diğer kadın cemiyetlerinden ayrılan Türk Kadınlar Birliğinin amaçları arasında şunlar vardı:
“Siyasi hakların kazanılması için kadınlar lehinde kamuoyunu hazırlamak, uluslararası kadın kongrelerine katılmak ve seçme ve seçilme hakkı isteyen cemiyetlerini desteklemek, diğer kadın teşkilatlarıyla ilişkiler kurup, Türkiye’de kadın kongreleri düzenlemek…”
SEÇME HAKKI
Cumhuriyetin bütün kurum ve kurallarıyla kökleşmesine çalışıldığı, kadınlara birçok hakkın tanındığı bir sırada “seçme ve seçilme hakkının verilip verilemeyeceği” konusu, üzerinde en çok konuşulan konu idi. Ülke içindeki yaygın görüş, kadına siyasi hakların tanınması için “zamanın erken olduğu” idi. 1926’da Medeni Kanun ile kadına tanınan haklardan birçok kesim rahatsız olmuştu. Özellikle muhafazakâr çevreler bu tür hakların “şeriata aykırı olduğunu” savunarak karşı çıkıyorlardı.
Başta İstanbul olmak üzere Anadolu’nun birçok şehrinde propaganda amaçlı toplantılar düzenleyen Kadınlar Birliği, tüzüğünü değiştirerek kadın adaylarla seçimlere katılmayı hedefliyor ve bunun için çabalıyordu. Toplumdaki tartışmalar bunun “erken olduğu” noktasında yoğunlaşırken, kadınların siyasi taleplerini makul bulanlar, “seçilme” hakkından önce ilk adım olarak “seçme” hakkının tanınmasını, yani oy verme hakkının kazanılması gerektiğini ileri sürüyorlardı.
Atatürk’ün tutumu ve TBMM’nin genel yaklaşımı kadınlara siyasi hakların verilmesi yönünde idi.
Nitekim 21 Haziran 1927 tarihinde TBMM’de “mecburi askerlik kanunu” görüşülürken gündeme gelen “kadınların siyasi hakları” meselesi ile yapılan konuşmalar, milletvekillerin kadınların seçme ve seçilme haklarına sıcak baktıkları izlemini doğuruyordu. Fakat konuyla ilgili bir teklif Meclise sunulmuyordu.
Bütün bunlara rağmen Kadınlar Birliğinin yaklaşan seçimlere kadınların katılmasını sağlama çabaları gerçekleşmeyecektir. Destekleyecekleri erkek adayları belirleme konusunda da istenilen sağlanamaz. Bütün bu gelişmeler, Başkan Nezihe Muhittin Hanım’ın İstanbul’a gelen Atatürk ile görüşmesinden sonra “şimdilik vazgeçtiklerini” açıklamıştır.
Bu tartışmalar Kadınlar Birliğinin içinde de anlaşmazlıklara ve cemiyetin bölünmesine neden olmuştur.
Cemiyetteki bölünme sonrasında N. Muhittin Hanım ve yönetim kurulu üyeleri uzaklaştırıldı. Cemiyet merkezinde usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle polis tarafından arama yapılarak kayıtlar mühürlendi. Bu müdahale ve tedbirler artık seçimlere kadınların katılamayacağını gösteriyordu.
Cemiyet, arama olayından sonra toplanarak hükümet politikasına karşı çıkan ve kadınların seçimlere katılmasını sağlamak için sert açıklamalar yapan eski yönetim kurulunu görevden uzaklaştırarak yeni yönetim kurulunu seçti.
Yeni yönetim kurulu ortaokul müdürlüğü yapan Sadiye Hanım’ı başkanlığa getirdi. Bundan sonra çalışmalarını kültür, sanat ve hayır işlerine yoğunlaştıran cemiyetin Başkanı Sadiye Hanım, rahatsızlığını ileri sürerek ayrıldı. Yerine Latife Bekir (Işık) Hanım seçildi.
SİYASİ HAKLAR
Latife Bekir Hanım başkanlığındaki cemiyet, gösterişsiz bir çalışma içine girmiştir. Yardım amaçlı çalışmalara ağırlık veren cemiyet, siyasi isteklerden de vazgeçmediğini her fırsatta açıklıyordu. Özellikle yerel seçimlerin yaklaştığı bir sırada Türk Kadın Birliği, siyasi isteklerini yeniden gündeme getiriyordu. 12 Nisan 1929’da Latife Bekir Hanım verdiği bir demeçte yerel seçimlerde oy hakkı kazanacaklarına dair inancını dile getirmektedir. Kadınların siyasi haklar konusunda bilinçlendirilmesi için konferanslar düzenlediklerini de anlatan Latife Bekir Hanım, bunun sebebini “kadınların eğitimsiz olmalarının yanı sıra, siyasi hakların kullanılması konusunda çekimser bir tavır almalarının” ve bunun da ilerlemenin yavaş olmasında önemli bir rol oynadığını söylüyordu. Nitekim bu açıklamaların doğruluğu, siyasi hakların kazanılmasından sonra yapılan kutlama mitinglerinden de anlaşılmaktadır. 10 Nisan 1930 tarihinde Türk Kadınlar Birliğinin kadınların “intihap” (seçme) hakkının Mecliste kabulü dolayısı ile İstanbul’da düzenlediği mitinge katılan erkek sayısı kadınlardan fazladır. Türk Kadın Birliği bu çekimserliği yenmek ve kadınları siyasi haklar konusunda duyarlı hâle getirmek için çeşitli toplantılar düzenleyerek eğitmeye çelişecektir.
ULUSLARARASI KADIN CEMİYETLERİ İLE İLİŞKİLER
1930 tarihinde Türk kadınlara belediye seçimlerine katılma hakkının verilmesi tüm dünyadaki kadın cemiyetlerinin dikkatini çekmişti. Türk Kadın Birliğinin çalışmaları dikkatle izlenmeye başlanmıştı.
Türk Kadın Birliği de özellikle Batılı kadın cemiyetleri ile yazışmalar yaparak onları çalışmaları konusunda bilgilendirmeye çabalıyordu. İlişki, Müslüman ülkelerdeki kadın örgütlerinden daha çok Batılı ülkelerdeki kadın örgütleri ile yoğun bir biçimde sürdürülüyordu.
Türkiye’de kadınlara sağlanan siyasi haklar bakımından esasında Doğulu ve Batılı ülkelerin pek farkı yoktu.
Her iki kesimde de kadınların henüz siyasi hakları yoktu. Batılı ülkelerde kadınlar, Doğu ülke kadınlarına göre bazı haklar bakımından önemli kazanımlar elde etmişlerdi. Fakat siyasi haklar konusunda iki taraf da Türkiye’nin gerisinde kalmış bulunuyorlardı.
YARIN: XI. ULUSLARARASI KADINLAR BİRLİĞİ KADIN (FEMİNİZM) KONGRESİ