CUMHURİYET DÖNEMİNDE TÜRK KADINI (CEMİYETLER, FAALİYETLER, HAKLAR)-4
Başarıyla gerçekleştirilen XII. Uluslararası Kadın Kongresi sonrasında Türk Kadın Birliğinin kapatılması konusu gündeme gelmiştir. Başkan Latife Bekir Hanım, 2 Mayıs 1935’te yayımlanan demecinde bunun ipuçlarını vermiştir. Gerekçe olarak da “Anayasa tadili ile Türk kadınına verilen eşit haktan dolayı birliğin kaldırılması daha önce düşünülmüş, kongrenin gerçekleştirilmesi işinden dolayı ertelenmiş ve kongrenin başarılı bir şekilde gerçekleşmesinden sonra birliğin ilk toplantısında konunun ele alınacağı” gündeme getirilmiştir.
Bu demeçle basında “Türk Kadın Birliğine gerek olmadığı” şeklinde bir kampanya başlatılmıştır: “Cumhuriyet inkılabıyla Türk kadınları her türlü haklarını elde etmiş, erkeklerle eşit olmuşlardır. Kadın Birliğinin amacı da bundan başka bir şey değildir. Bu amaç gerçekleştiğine göre Türk Kadın Birliğinin varlık nedeni ortadan kalkmış demektir Bu birlik siyasal bir kuruluş değildir. Böyle bir nitelik taşımadığı için de çalışmalarını sürdürmesinin bir anlamı kalmamıştır…”
TÜRK KADIN BİRLİĞİ
Bütün bu tartışmalardan sonra 10 Mayıs 1935’te çıkan bir haberde; “Türk Kadın Birliği olağanüstü bir toplantı yaptığı, üye çoğunluğunun bulunmamasına rağmen bunun ikinci çağırılış olmasından dolayı toplantının yapıldığı ve birliğin faaliyet raporlarının okunduğu, görüşüldüğü” yazılmıştır. Genel Sekreter Aliye Esad Hanım tarafından okunan raporda, birliğin çalışma hayatında sağladığı başarılar anlatılmış, özellikle kadın haklarını savunan ‘Kadının Sesi’ adlı derginin çıkarıldığı, Anadolu’dan gelen kız öğrencilere yardım edildiği, fakir ve kimsesiz öğrencilere yemek temin edildiği, yabancı dil öğrenmek isteyen bayanlar için kurslar açıldığı anlatılmıştır.
Necile Tevfik ve Saadet Rıfat Hanımlar gibi bazı üyelerin konuşmalarından sonra söz alan Birlik Başkanı, Birliğin kapatılması teklifini de içeren konuşmasında şunları söylemiştir:
“Kadın Birliği ülkülerine kavuşmuştur. Türk kadınlığına bütün haklar tanınmıştır. Bundan sonra Kadın Birliğine ihtiyaç yoktur… On iki seneden beri çalışıyoruz. Birliğimiz bu süre içerisinde birçok işler başardı. Artık kadınlar bütün haklarına kavuşmuştur. Anayasamız bu yolda çalışacak birliğin devamına lüzum bırakmamış ve kadınlarımızın ayrıca bir kuruluş hâlinde çalışmasına sebep bırakmamıştır. Bunun için birliğin kapanmasını teklif ediyorum. İsteyen arkadaşlar diğer hayır cemiyetlerinde çalışabilir.”
Başkanın “kapatma” teklifi oy birliği ile onaylanmış, birliğe ait eşyaların Halk Partisi’ne devrine, mevcut paranın çocukları koruma ve hasta bakıcılık kurumlarına bırakılmasına karar karar verilmiş ve toplantı sona ermiştir.
Türk Kadın Birliğinin kapanması sonrası Uluslararası Kadın Birliği Başkanı C. Ashby’den gelen bir mektupta, ilişkilerin devam ettirilmesi için yeni bir kadın cemiyetinin kurulması istenmekte idi.
Kapanmanın yarattığı boşluk ve uluslararası kadın örgütleri ile haberleşecek yeni bir kadın cemiyeti istekleri Mustafa Kemal Atatürk tarafından değerlendirilmiş ve Türk Kadın Birliğinin üstlendiği ilişkileri devam ettirmek, kadınlarla ilgili çalışmaları yönlendirmek amacıyla Cumhuriyet Halk Fırkası Kadın Şubesi’nin kurularak benzer ilişkileri üstlenmesine karar verilmiştir.
1935’te kapatılan Türk Kadın Birliği, 1949 yılında, kazanılmış kadın haklarının savunulması ve güçlendirilmesi, kadının kültürel gelişimi ve hayat şartlarının iyileştirilmesi amacıyla yeniden kurulacaktır.
TÜRK OCAKLARI VE KADIN HAKLARI
1912’de İstanbul’da bir kültür derneği olarak kurulan Türk Ocağı, Türk milliyetçiliği ve Türkçülük ideolojisinden hareketle önemli çalışmalar yapmıştır. Bu kapsamda kadın hakları mücadelesinde ve kadın hareketlerinin gelişmesinde çok büyük gayret ve katkıları olmuş olan bir kuruluştur. Hem İttihat ve Terakki döneminin (II. Meşrutiyet) hem de Cumhuriyet dönemindeki kadın hakları ile ilgili kazanımların arkasında bulunan güçlü bir fikri yapıyı temsil eden Türk Ocakları, kapatıldığı 1931 yılına kadar da her platformda kadın meselesine sahip çıkmıştır.
Türk Ocakları, İslamiyet öncesinde Türk kadınının erkekle “eşit” bir durumda olduğundan hareketle, “yeniden kadının erkekle birlikte aile ve toplum hayatında yer alması gerektiği fikrini savunarak, kadınların sosyal, siyasi ve ekonomik hayata katılmasını sağlayacak çalışmaların yapılmasını” istemişlerdir. Bütün faaliyet ve toplantılarında kadınların bilinçlendirilmesine çaba göstermişlerdir. O zamana ters düşse de kadınların erkeklerle birlikte toplantılara katılmasını sağlamışlar, kadın ve erkeğin birlikte temsiller seyretmesini, kadın konuşmacıların kadınlı-erkekli toplantılarda topluluklara hitap etmesini, Müslüman Türk kadınlarının erkeklerle aynı oyunda oynamalarını gerçekleştirmişlerdir.
Elbette bunlar kolay yapılmamıştır. Mesela, Halide Edip (Adıvar) Hanım’ın “Yeni Turan” isimli eseri Türk Ocakları sahnesinde oynanmıştır. Bu oyunda oyuncu olarak kadınlara da yer verilmiştir. Oyun sırasında Müslüman bir kadının sahneye çıkmasına o zaman İstanbul Muhafız Komutanı olan Cemal Paşa, İslam dininin kurallarının buna izin vermediğini ileri sürerek itiraz etmiştir. İzleyiciler arasında bulunan Enver ve Talat Paşalar da İstanbul Muhafız Komutanı Cemal Paşa’nın isteğine karşı çıkmamışlar, oyunlarda eskiden olduğu gibi Rum ve Ermeni kadınlar oynamıştır. Kadın kılığına giren erkekler görev almışlardır.
Kadınların milliyetçi bir nesil yetiştirmedeki önemini anlayan Türk Ocakları mensupları, kadınların eğitimi meselesine çok büyük önem vermişlerdir.
Türk Ocakları bünyesinde kurulan bazı kuruluşlarla da kadın meselesine sahip çıkılmıştır. Balkan Savaşları sonrasında kurulan ve bir gençlik deneği olan “Türk Gücü Gençlik Teşkilatı” kadınlarla ilgili birçok çalışmaya imza atmıştır.
KADINLARIN DESTEĞİ
Osmanlı modernleşme tarihinde kadın hakları meselesinin olumlu yönde gelişmesinde “Batıcılar”dan daha çok “Türkçülerin” yani Türk Ocaklıların fikri ve siyasi etkileri olmuştur. “Türk-İslam ve Batı” sentezine giden Türk Ocakları ülkemizdeki kadın haklarının gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.
Mütareke döneminde İtilaf Devletleri’ne karşı tavır alan Türk Ocakları, Milli Mücadele birlik ve bütünlük ruhu aşılamaya çalışmış, bütün mensupları güçlü bir şekilde Mustafa Kemal Paşa’nın yanında saf tutmuşlardır. Milli ve çağdaş yeni Türk Devleti’nin kuruluş sürecinde de Türk Ocaklılar vardır.
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren inkılaplara destek verme konusunda Türk Kadın Birliği gibi Türk Ocakları’nın gayretleri de takdir toplamıştır. Kılık kıyafet değişikliklerinin yaşandığı günlerde halkı yerli malı kumaştan elbise giymeye, yerli malı kullanmaya, ellerindeki sermayeyi birleştirmeye, yardım ve gelir amaçlı piyangolar düzenleyerek sermaye birikimine, iktisat sergileri açarak ve toplantı yaparak halkı tasarruf konusunda bilinçlendirmeye çabalamışlardır. Genç cumhuriyetin ekonomik ve mali bağımsızlığına doğrudan etki edecek olan bütün bu çaba ve çalışmalarda kadınlarımız canla başla sürecin içinde olmuşlardır.
Atatürk yaptığı bütün yurt gezilerinde gittiği şehirlerde mutlaka Türk Ocaklarını ziyaret etmiş, faaliyetlerinden memnuniyet duyduğunu belirtmiş ve orada gençlerle çok güzel sohbetler yapmış, onlara yarınki Türkiye’nin oluşturulması için, demokrasi ve cumhuriyetin ne olduğunun halka anlatılması için neler yapmaları gerektiğini söylemiştir.
İttihat ve Terakki’nin kadın hakları, gençliğin yetiştirilmesi başta olmak üzere milli ve çağdaşlaşma adına ne kadar politikası varsa fikri geri planında bir Türk Ocaklı aydın olan Ziya Gökalp vardır. Ocaklı Ziya Gökalp, cumhuriyetin kuruluşu sürecindeki modernleşme, millileşme inkılaplarının tamamında imzası bulunan insandır. Elbette Atatürk’ün bu konularda sağlam bir fikri geri plana ve birikime sahip olduğunu biliyoruz. Buna aşağıda değineceğiz. Fakat bir sosyolog ve düşünce adamı olarak Ziya Gökalp özellikle kadın hakları konusunda atılan bütün temel adımların mimarıdır dersek abartmış olmayız.
YARIN: HUKUK İNKILABI, MEDENİ HAKLAR VE TÜRK KADINI