ZİYA GÖKALP’İN EĞİTİM HAYATI-1

Ali GÜLER

İlk Okul: Memedin Mescidi

Ünlü düşünce adamımız Ziya Gökalp’in düşünce dünyasının gelişmesinde, düşüncelerini uygulamaya koymasında, Diyarbakır, sunduğu imkanlar veya imkansızlıklarla belirleyici olmuştur.

Düşüncesinin gelişiminde, doğduğu kentle bağlantılı olarak örgün eğitim kurumlarının ve bu kurumlar aracılığıyla tanıştığı hocalarının etkisi elbette azımsanamaz, ancak asıl şekillendirici etki yakın çevresinden, aile çevresinden gelmiştir. Ziya Gökalp’in yetişmesinde ve eğitimi hayatında ailesinin büyük rolü vardır. Bu eserin çeşitli bölümlerinde ayrıntılı bir şekilde bahsedildiği üzere, ilk akla gelenlerden birisi, babası M. Tevfik Efendi’dir. Erkek kardeşi Emekli Topçu Albayı M. Nihat Gökalp Bey, babalarının her yıl koleksiyon halinde ciltlettirdiği “Diyarbekir” gazetesini ve yine okuması için verdiği seçme kitapları, ağabeyi Ziya Gökalp’in çok erken yaşlardan itibaren dikkatle okuduğunu, bir anlamda o yaşta bir çocuğun anlamakta güçlük çekeceği metinleri ağabeyinin rahatlıkla okuduğunu belirtir.

Görülebileceği gibi Ziya Gökalp, resmi bir kurumun çatısında öğrenime başlamadan çok önce ciddi ve planlı bir öğrenimden geçmiş bulunuyordu. Bu Ziya Gökalp’in yetenekleriyle olduğu kadar, büyük ölçüde ailesinin birikimiyle ilişkilidir.

Ziya’nın entelektüel olarak yetişmesi ve toplumsal konulara yönelik merakının gelişmesinde, gerek babası Mehmet Tevfik Efendi, gerekse dayısı Pirinçcizade Arif Efendi’nin sağladığı olumlu düşünsel ortamın katkısı olduğu anlaşılıyor. Tevfik Efendi’nin Meşrutiyetçi çizgiye yatkın olduğu ve Mutlakıyet rejimine mesafeli durduğu, bizzat Ziya Gökalp’in anılarından anlaşılmaktadır.

Bu kapsamda, babasının Namık Kemal ile ilgili düşünceleri, serbest kitap okuma alışkanlığını teşvik etmesi ve çocukların Avrupa’da eğitim görmelerine itiraz etmesi Ziya’yı etkileyen hususlar içerisindedir. Babasının bütün bu etkilerinin küçük Ziya’yı süratle “politize” ettiği; Mutlakiyet rejimine karşı tepkisel bir tutum içerisine soktuğu anlaşılmaktadır. Onun eğitim hayatında yaşayacağı bazı olayların bu konuyla doğrudan ilişkili olduğu görülecektir. Bu politizasyonun büyüklüğünü anlamak için, Ziya’nın Diyarbakır Mülkiye İdadisi’ne kaydolduğu yıl, “Ey Sultan sen çekil, hükümran biziz” nakaratlı siyasi manzume yazdığını hatırlamak gerekir.

Kurumsal eğitim anlamında ilk eğitim kurumu olarak üzerinde durulması gereken yer, Ziya Gökalp’in devam ederek, alfabeyi öğrendiği yer olan mahallelerindeki “Memedin Mescidi”dir.

Küçük Mehmet Ziya, durgun görünüşlü ve okumaya meraklı bir çocuktu. 1882 yılının yaz aylarında, yani altıncı yaşının içindeyken Memedin Mescidi’nde, Elif-Ba (Alfabe) ve Amme Cüzü’ne başlamıştır.

MERCIMEKÖRTMESİ MAHALLE MEKTEBİ 

Ziya, ertesi sene Mercimekörtmesi isimli Mahalle Mektebi’ne gider. Burada Kur’an-ı Kerim ve yazı öğrenir. Kendisinin anlattığına göre, bu yıllarda “Âşık Garip, Kerem İle Aslı, Şah İsmail” gibi kitaplardan bir koleksiyona sahiptir. Geceli gündüzlü kitap okumaktadır. Daha sonra tiyatro eserlerine, şiir ve romanlara, edebiyat eserlerine başlayacaktır.

Ziya Gökalp, on yaşında iken 1886 yılında Mercimekörtmesi ismiyle tanınan bu Mahalle Mektebi’nden mezun olur.

ASKERİ RÜŞTİYE

Mahalle Mektebi’ni bitiren Mehmet Ziya, Rum Kapısı yakınlarında bulunan Diyarbakır Askeri Rüştiyesi’ne kaydolur. Yıl 1886’dır. Askeri okullar II. Abdülhamit’in eğitime verdiği önemden dolayı bütün imparatorluk topraklarına yayılmıştır. Sadece Askeri Rüştiyeler ve Askeri İdadiler değil, Harp Okulu da birçok vilayette açılmıştır. Dönemin en kaliteli eğitim veren kurumlarının başında askeri okullar gelmektedir. Kütüphaneleri, laboratuvarları, ders kitapları ile göz dolduran okullardır. Öğretmenler (asker veya sivil) kaliteli, iyi eğitim almış, kendilerini yetiştirmiş insanlarinsanlardır. Çoğu eser sahibidir. Payitaht İstanbul’dan uzaklaştıkça bu okullarda “hürriyet” fikirleri öğrencilere telkin edilmektedir. Öğretmenlerin çoğu Avrupa’dan yayılan yeni fikirlerin etkisinde, Jöntürk-İttihatçı çizgisinde düşünen insanlardır.

Diyarbakır’da ilk olarak Ulu Camii Müezzinler Mahfili’nde açılan Askeri Rüştiye Mektebi, Şeyhmatar Camii civarında kiralanan büyük bir hanede muhtemelen 1979/1880 yıllarında eğitim ve öğretime başlamış ve 1883 yılı başlarına kadar eğitim ve öğretime burada devam edilmiştir. Diyarbakır Askeri Rüştiyesi için müstakil bir binanın yapım çalışmaları 1881 yılında başlamış, halkın da yardımlarıyla 1.400 altın masrafla okul bitirilmiştir. 1882 yılında Malatya’da Ceza Reisi olarak görev yapan Ziya Gökalp’in amcası (sonradan kayınpederi) Hacı Hasip Efendi, Malatya’dan Askeri Rüştiye Mektebi inşaatı için yardım toplanırken 150 kuruş yardımda bulunmuştur. Diyarbakır merkezinde, Melik Ahmet Paşa Mahallesi’nde yer alan Melik Ahmet Camii bitişiğinde 1883 yılı Şubat ayı başında açılan ve aynı yıl eğitime yeni binasında başlayan Askeri Rüştiye, dört yıllık olmasına rağmen ilk açıldığında sadece ilk üç sınıfı teşkil edebilmiş, dördüncü sınıf açılamamıştır. Vali Hacı Hasan Efendi tarafından 1890 yılında tamir edilen okulun 1915’lere kadar eğitime devam etmiştir.1915 yılı Nisan veya Mayıs ayında “Numune Mektebi”ne dönüştürülen okul; Cumhuriyet döneminde ise uzun yıllar “Gazi İlkokulu” olarak eğitime devam etmiştir. Daha sonra bina yıkılarak yerine Tevfik Fikret İlköğretim Okulu yapılmıştır. Açıldığı ilk yıl (1883) idareciler, Okul Müdürü Kolağası İsmail Hakkı ve Dahiliye Yüzbaşısı Rıfat Efendi’dir. Öğretim kadrosu aşağıdaki tabloda gösterilen bu okulun, açıldığı 1883 yılındaki ilk eğitim ve öğretim yılında 8’i Hristiyan, gerisi Müslüman olmak üzere toplam 119 öğrencisi vardı. Bu sayı Ziya Gökalp’in öğrenim gördüğü 1886-1890 yıllarında yaklaşık olarak 300’ü bulmuştur. Mesela 1898’de okulun 341 öğrencisi vardı.

Askeri Rüştiye Mektebi’nde Ziya’yı etkileyecek olan hocası, okulun Müdürü olan Kolağası (Ön Yüzbaşı) İsmail Hakkı Bey’dir. İsmail Hakkı Bey, sonradan Amasya Milletvekili olacak olan İsmail Hakkı Paşa’dır. Uyanık ve değerli bir öğretmen olan İsmail Hakkı Bey, öğrencilerine içinde bulundukları dönemin kötülüklerini anlatarak, Sultan Abdülhamit’in baskıcı yönetiminden söz ederek, hürriyet fikirlerini telkin etmektedir. İsmail Hakkı Bey, Ziya Gökalp’in üzerinde ilk büyük etkiyi yapmış, onun müdürlüğü döneminde Gökalp gibi birçok seçkin kişi yetiştirmiştir.

Kardeşi Nihat Gökalp’in yazdığına göre, İsmail Hakkı Bey Ziya Gökalp’in babası Tevfik Efendi’nin çok samimi dostu idi ve Ziya Gökalp üzerinde çok büyük bir etkisi bulunuyordu: 

“Bu zat-ı ali babam Tevfik Efendi’nin en samimi dostu ve Ziya Gökalp’in adeta manevi babası ve perestişkâr-i zekâ ve ahlakı (ahlakına ve zekâsına çok saygı duyduğu) idi. Bu keyfiyeti daha ayrıntılı bir şekilde Ziya Gökalp’in ölümünün haftasında İstanbul Cağaloğlu’ndaki Türk Ocağı’nda bilcümle âlim, şair ve siyasi önemli rical huzurunda Ziya Gökalp’in yaşamöyküsü hakkında verdiğim konferansta arzetmiştim. Basın vasıtasıyla bu konferansımı ede eden adı geçen Hakkı Paşa’dan bir mektup aldım. Emekli olarak Bursa’da ikamet ediyormuş. Kendisi hakkındaki beyanattan çok duygulanmış ve minnettar olduğunu bildirmişti.”

Askeri Okul Müdürü Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey, dönemin pek çok aydını gibi, Osmanlı’nın kurtuluşunun, Meşrutiyet’in yeniden ilan edilmesiyle mümkün olabileceğini düşünmektedir. O nesil, büyük devletlerin büyüklüğünün izlerini hayatlarının her alanında görüyorlardı. Fakat bu idrak, yaşanan sıkıntıları daha da artırıyordu. Bu ölçüde kayıplar içinde acı çeken insanların, uzun dönemli, sıkıntılı toplumsal ve siyasi çözümler aramak yerine, kolaycı, kalıpçı çözümlere yönelmeleri doğaldır. Onlar da bir kere Meşrutiyet ilan edilirse, gelecek hürriyet, uhuvvet (kardeşlik) ve eşitlik havası içinde her şey kolayca yoluna girecek, Devlet- i Aliyye’nin durumu da kuvvetlenecektir diye düşünmektedirler ve genç beyinlere bu düşünlerini telkin etmeye çalışmaktadırlar. Sultan Abdülhamit buna “hayal-i şairane” demektedir.Birçokları gibi küçük Mehmet Ziya’nın da ilk büyük heyecanlarını burada yaşadığı muhakkaktır. Aile ve daha geniş çevresi itibarıyla “devleti kurtarmak”, onu yeniden eski görkemli dönemlerine ulaşmış görmek, hele bunun için kendisine ihtiyaç duyulması ne derin, ne muhteşem bir heyecandır. Ziya Gökalp’in eğitime başlamadan iki yıl önceki (Hicri: 1302-Miladi: 1884) Askeri Rüştiye öğretim kadrosu ve senelere göre okunan derslerin isimleri şu şekildedir:

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.