Bilinen ilk tuvalet örneklerine Mezopotamya'da rastlanılır. Avrupalıların beğenmediği ve ötekileştirdiği Hindistan'da, Suriye'de ve diğer bazı ırklarda biz Türklerde olduğu gibi tuvalet kültürü çok eskilere dayanır. Hatta Mısır'da Firavunların mezarlarına tuvalet ve banyolar eklenmiştir. Van'da bugün kullanılan tuvaletlere benzeyen, milattan önce 8. yüzyıla ait tuvalet kalıntıları bulunmuştur.
Ancak Avrupa'ya baktığımızda onlarda bu kültürün olmadığını açıkça görüyoruz. Örneğin, Herodot'un yaşadığı o muhteşem dönemde Yunanlılar tuvalet kültürüne sahip değillerdi. Tarihçiler, tuvalet kültürünün, Doğu'dan Batı'ya gittiğinde hemfikirdirler. Ancak bu geçiş yüzlerce yıl sürmüştür. Bu, Avrupa'da görülen hastalıkların ana nedenlerinden biridir. Örneğin, 1388'de İngiltere Kralı II. Richard, göllerin ve göletlerin bu amaçla kullanılmasını yasaklamış, fakat bu ihtiyacın nerede giderileceğini söylemeyi unutmuştur.
Fransa'daki durum aynıdır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, Paris parfümleri bu nedenle icat edildi.
Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk Paris elçisi Yirmisekiz Mehmed Çelebi hatıratında, Fransız erkek ve kadınlarının su gibi parfüm kullandıklarını belirtiyor. Ancak, Fransızların bedeninden ve çevreden yayılan pis kokuların, hiçbir parfüm veya kokuyla örtülemeyecek düzeyde olduğunu da not düşmüştür.
Çelebi vatanına döndüğünde ayağının tozu ile "Türkçe deyimler" sözlüğüne yeni bir ifade hediye eder ki, bu "üzerine tüy dikmek" yani "üzerine tüy ekmek" ifadesidir. Çelebi bu ifadeyi "hatanın hata ile telafi edilmesi" anlamında kullanmıştır. Bu ifadenin ne anlama geldiğini sizinle paylaşacağım.
Fransa'daki Versay Sarayı'nda "tüy dikmek" yani "tüy ekmek" yöntemi şu şekildeydi: Fransız krallarının koridorların köşelerine bıraktıkları necisleri hizmetçiler tarafından temizlenmeden önce, üzerine bir kaz tüyü konulurmuş. Necis kuruduğu zaman o tüyden tutup necisi pencereden sokağa atarlarmış. Bu da böylece "üzerine tüy ekmek" şeklinde dile dahil olmuştur.
Avrupa'da temizlik ve tuvalet kültürü anlayışının oluşması çok yenidir. Binalar yükseldikçe tuvalet problemi ciddi sıkıntılara neden oldu. Neticede sifonun bir temizlik vasıtası olarak binalara girmesiyle su tesisatçılığı başlamıştır. Avrupa kentlerinde su tesisatları ve kanalizasyon sistemleri 19. yüzyılın sonlarına doğru inşa edilmiştir.
Avrupa'da bilim
Avrupalılar bilim alanında da her şeyi Müslümanlardan ve Türklerden öğrendiler. Örneğin astronomi. Bu ilmi Müslümanlardan öğrenmelerinin neticesidir ki, yıldızların adı Arapçadan gelir. Aldebaran (Avrupa dillerinde) -al-Dabaran (Arapça), Algenib (Avrupa dillerinde) - Al-Cenup (Arapça), Altair (Avrupa dillerinde) -al-Tayr (Arapça).
11. yüzyılda Bağdat'ta büyük bir rasathane inşa edilmiştir. Teymuriler'in Türk Kağanı Uğur Bey (1394-1449) aynı zamanda dünyadaki en önemli matematik ve astronomi bilginlerinden biridir. Uluğ Bey yıllarca Samarkand'daki rasathanenin başında olmuş, araştırmalarıyla eski Yunan bilgelerinin daha sonra ilk Arap astronomlarının hatalarını düzelterek bugünün Astronomi'sinin temellerini atmıştır.
Bugün Avrupa kıtasının X. Columb tarafından keşfedildiği söyleniyor olsa da, ondan çok uzun zaman önce ünlü denizci Piri Reis'in el çizimi haritasının ancak günümüz teknolojisinin kozmik fotoğraflarında görebileceği ayrıntılar barındırdığını unutmamalıyız. Bu arada, büyük Türk alim İbn Sina tıbbın ve hekimliğin kurucusudur. İbn Sina'nın "Al-Shifa", "Al-Nicat", "Al-Qanun-Fit-Tibb" gibi eserleri, 17. yüzyılın sonlarına kadar tüm Avrupa Üniversitelerinde okutulmuştur.
Türk-İslam dünyasında çıkan ilim ve eğitim kurumu, ocağı da medresedir. Bugünün üniversiteleri de medreselerden ilham alınarak oluşturulmuştur. Üniversiteler Avrupalılar tarafından kurulmamış olsa da, İslam dünyasında ilk yükseköğretim kurumu 11. yüzyılın ortlarında resmi bir belgeyle ortaya çıkan medrese sistemi Selçuklu Türklerinin eseridir.
Ayrıca bu eğitim sisteminin, Selçuklular öncesinde bir gelişim süreci geçirdiğini ve bu hazırlık dönemi boyunca, Horasan ve Mavrananehr veya Kaşgarlı Mahmud'un ifadesi ile Çayardi bölgesinin, yani nüfusun hiç olmazsa bir kısmı veya büyük bir kısmı Türk olan coğrafi çevrelerin büyük payı olduğu görülmektedir.
Dolayısıyla, İslam dünyasının ilk ve orta öğretim kurumu olan medrese de Türklerin bir eseri, İslam dünyasının kültür ve medeniyetine Türklerin önemli bir katkısı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Avrupa Haçlı seferlerinde Müslümanlardan yıkanmayı, yemek kültürünü, seramik sanatını ve bunlar dışında daha pek çok şey öğrenmiştir. Eğitim, bilim, medeniyet, teknoloji vs. birçok şeyi bugün beğenmedikleri, hatta barbar, gerici olarak adlandırdıkları Müslümanlardan, Türklerden öğrenen Avrupa'nın gerçek manada barbar olduğunu gördük.
Bazı Avrupalılar, Müslümanların ve Türklerin önemini şu sözlerle itiraf ediyorlar: “Müslüman Endülüs'ten bize 30 kitap kaldı. Onlarla atomu parçalayabildik. Şayet yakılan bir milyon kitabın yarısı kalsaydı uzun zaman önce galaksilerin arasında olurduk. "
Pierre Cure (Nobel ödüllü Fizikçi)
“Tarihten Türkü çıkarsanız geriye tarih denilen bir şey kalmayacaktır”.
Wolfgan von Goethe
Avrupalıları neden taklit ediyoruz?
Yazılanlardan gördüğünüz üzere, Avrupa için geri kalmış medeniyetlerini geliştirmek adına ileri medeniyetten, yani Müslümanlardan, Türklerden birçok açıdan ne varsa öğrenmek,"modernleşmek" önemli ve gereklidir.
Peki bizler "modernleşiyoruz" düşüncesiyle Avrupa'nın geride kalmış medeniyetini neden taklit ediyoruz?
Avrupalılaşmak düşüncesini "modernleşmek" olarak algılayan, "fast-food" dedikleri sağlıksız yemek anlayışını, etik olmayan ve medeniyet normlarına uymayan giyim tarzını, kaba sözlerden oluşan müzik kültürlerini benimseyerek modernleştiğini düşünenler ciddi manada yanılıyorlar!
Bizler özleşmeliyiz, özümüze dönmeliyiz. Tarihe meydan okuyan, dünyanın Fatih olarak adlandırdığı Avrupa'ya hükmeden Atilla'nın, Oğuz Han'ın torunları "Şanlı Türk Milleti" olduğumuzu unutmamalıyız.
Bizler özleşip Türklüğümüzün farkına varamazsak modernleşemeyeceğiz. İlmimize ve medeniyetimize sahip çıkmazsak, Avrupalıların bizim medeniyetimizi benimseyerek bilimde, teknolojide ilerlemelerini uzaktan izlemeye mahkum olacağız.
Makalenin sonunda size Mehmet Akif Ersoy, Celil Memmedkuluzade ve Mustafa Kemal Atatürk'ün konuyla alakalı sözlerini hatırlatarak, bunların üzerine düşünmenizi rica ediyorum.
“Kim demiş Avrupa insanı medeni?
Ne edep var, ne haya çırılçıplak bedeni!
Eğer medeniyet açıp saçmaksa bedeni;
Desenize, hayvanlar bizden daha medeni!”
Mehmet Akif Ersoy
Azerbaycan kadını çarşaftan çıkıp başını açtığında medenileşti diyerek sevincimden papağımı göğe fırlattım. O gün bu gündür papağımı bulamıyorum.
Celil Memmedkuluzade
“Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki ASİL KANDA MEVCUTTUR”
Mustafa Kemal Atatürk
Türk komutan İshak ÇELİK beye, verdiği değerli bilgiler ve destek için özellikle teşekkür ederim. Saygılarımla.
AYNUR TALIBLI– Tarih ve Medeniyet Araştırmacısı.
Yararlanılan kaynaklar :
1. Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük, İz yay. 11.Bas., Ekim 1996, s.780.
2. Halil İnalcık, “Atatürk ve Türkiye‟nin Modernleşmesi”, Belleten, c.LII /63, s.986
3. Emre Kongar, Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği, Remzi kit. 6. bas. İst.1995, s.227
4.Ergün Yıldırım, Hayali Modernlik: Türk Modernliğinin İcadı, Doğu Kit., 2. Bas., İst. Haz. 2012, s. 15
5. Şeyhmus Demir, Mutlu Sesli, Veysel Yılmaz, “Türk Modernleşmesi: Eleştirel Bir Bakış” Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi- 2, 2008 s.78;77-90
6. Gönül Pultar, (Der.), Türk Bilim Adamlarının Bakış Açısından İslâm ve Modernite, Remzi Kit.1.Bas.İst.2007 s.23;42
7. Harris, Karen (Karen Larsdatter), “Baths in Medieval and Renaissance Works of Art. Hull, Marvin. “Bathing and Washing During Medieval Times, Von Furstenberg, Diane. The Bath. Fissel, Mary E. “Steamy Encounters,” Women’s Health in Primary Care
8. dunyagerceklerim.blogspot..
9. Dini ve TARİHİ GERÇEKLER.facebook.com.
10. ekemer.com/avrupa-medeniyeti-bizden-ogrendi-same…
11. Aydın Sayılı, “Higher Education in Medieval İslam”, Ankara Üniversitesi Yıllığı, cilt 2, 1948, s. 30-71.