KALBİMİZ MEHMETÇİK’TE, SORULARIM SİZLERE

Ayşenaz ÇİMEN

Yediden yetmişe hepimizin el ele verip, mücadele etmesi gereken günlerden geçiyoruz.

Ordumuzun ve devletimizin her daim yanındayız. Şunun altını özellikle çiziyorum ki bu bir SAVAŞ değil, terörle mücadele operasyonudur. ABD’nin ve diğer algı operasyonu yapan küresel ajanların oyunlarına sakın gelmeyin, Kürt- Türk ayrıştırması yaparak bir çatışma ortamı yaratmaya çalışan kirli ellerin maşası olmayın.

Türkiye, hepimizin. Bu yüzden etnik bölücülük faaliyetlerine girişmeye çalışan bütün çevrelerin karşısında tek yumruk olma zamanı.

*

Filistin’den tutun da Finlandiya’sına dek “BU BİR SAVAŞTIR, DURUN!” çağrısı yapan devletlerin sayısı Türkiye, Fırat’ın doğusunda ilerledikçe artmaya başladı.

Bu ne demek oluyor? Özellikle de Filistin, Türkiye sizin İsrail’e karşı verdiğiniz mücadelede her daim yanınızdayken bu tavrı açıklayabilecek misiniz?

Libya ve Cezayir parlamentosu da operasyonu kınıyormuş, soruyorum sizlere ülkenizde harabe olan evlerinizden kentsel dönüşüm yapan, TİKA ile Kızılay ile sizi hayata bağlayan hangi devletti acaba?

Bu sorularımızın hiçbirine  cevap vermeyecekler, maskelerini çıkartıp kartları açık açık oynayacaklar…

*

Peki biz ne yapmalıyız?

Barış Pınarı Harekatı çerçevesinde birlik ve beraberliğimize odaklanırken, iç güvenlik zafiyetlerine ve DAEŞ’ e çok ama çok dikkat etmeliyiz. Mesela ABD, üst düzey 20 DAEŞ mensubunu güvenli (!) bir bölgede muhafaza ettiğini açıkladı. Ne kadar güvenilir bir bölge? Neresi bu güvenilir bölge?  Ne zaman götürüldüler bu 40 DAEŞ mensubunu güvenilir bölgeye?

Gördüğünüz gibi bizim bizden başka kimsemiz yok. İç dinamiğimizi güçlendirmeliyiz, birbirimizi yemekten vazgeçmeliyiz, algı ajanlarının kahpe tuzaklarına düşmemeliyiz.

Mesela yazarımız Yıldıray Çiçek’in daha 40’ı çıkmamış bebeğine haysiyetsiz ithamlarda bulunup gergin bir ortam yaratmaya çalışan karaktersizlerin amacı nedir? Bu nasıl bir kin yahu MHP camiası size ne yaptı bu kadar ki masum bir bebeğe ağza alınmayacak şeyler söylüyorsunuz.

*

 Her siyasi partinin eğrisi doğrusu kendi iç muhakemesinedir, söz konusu devlet olunca siyasi kimliklerimizi bir kenara atıp birleşmemiz gerekirken ısrarla bunu engelleyen algı ajanlarına inat omuz vermeliyiz.

Uğur Dündar ve Yılmaz Özdil “Dik dur, Ecevit gibi eğilme canımı ye, Türkiye seninle.” Diye cumhurbaşkanını destekleyen bir açıklama yaptı diye ohooooooo; Atatürksüz Atatürkçüler resmen linç kampanyasına tuttu adamları.

Bu nasıl bir bakış açısıdır çözemedim gitti, söz konusu vatansa gerisi teferruattır sadece 29 Ekimlerde paylaşılan özlü söz olarak kalmış aklımızda sanırım.

Her neyse, ben bu millete inanıyorum, güzel günler göreceğiz. Göremesek de birliğimizle beraberliğimizle zor günlere göğüs gereceğiz fakat iç güvenliğimize aman dikkat edelim fırsattan istifade etmelerine izin vermeyelim.

*

Alakasız olacak belki ama sizlere sormak istediğim birkaç soru ile yazımı sonlandırmak istiyorum.

1-) DAEŞ mensupları hakkında nasıl önlemler alınacak? ABD, bölgedeki DAEŞ terör örgütü mensuplarının mesuliyetini Türkiye’ye yüklerken kast ediyor? Mesela Avrupa Birliği’nin göbeğinde bir saldırı düzenlendiğinde sorumlusu Türkiye mi olacak? DAEŞ, Türkiye topraklarında misilleme mi yapacak?

2-) ABD, AB, BM ve BMGK uluslararası camiada savaş algısı yaratıp YPG unsurlarına da Kürtler diyerek neyi amaçlıyor? Türkiye, Kürtlere soykırım yapıyor saldırıyor algısı  yaratıp diplomatik çözümü hızlandırmak mı istiyor?

3-) Şam, Türkiye sınırlarını genişletmek istiyor diyor. Rusya, Şam’a ve Türkiye ile ilgili nasıl bir talimat verecek? HTŞ ve diğer radikal örgütler Fırat’ın doğusunda sessizliğini korumaya devam edecek mi? Yoksa taraf seçecek mi?

Diğer sorular bir dahaki yazımda, her şeyden öte şanlı ordumuza zeval gelmeye…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.