Tahliyeler…
Türkiye’nin son bir haftadır gündeminden düşmeyen en önemli konu.
Çözüm Süreci’nde İç Güvenlik Paketi’ni hatırlayanınız var mı? Hani şu toplu tahliyeler neticesinde serbest kalan KCK’lıların çıkış biletlerini resmileştiren kanun.
Eylemlerde; molotof atanları, maske takanları, taş fırlatanları FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ çerçevesinde değerlendiren kanun.
Hah, hatırladınız sanki? Ne olmuştu peki bu kanundan sonra?
KCK; şehirlerdeki illegal yapılanmasını legalleştirerek sokaklarda hendek kazırken engel olmaya çalışanlara “Süreci sabote ediyorlar.” diyerek çıkış biletlerini gözümüze sokmuştu, omzunda roketatar başlığı ile Cizre’nin merkezinde polislerin önünden geçen teröristi izlemekten başka bir şey yapamamıştık, “Pekeke sizi tükürüğüyle boğar.” diyen HDP Hakkari milletvekili Abdullah Zeydan Dağlıca Karakolu’nun kapısına dayanıp nöbet tutan askere pişmiş kelle gibi sırıtmasını izlemiştik.
Daha sayayım mı ha?
*
Saçımın tellerine düşen akları sayamaz oldum artık, uykularımı o kadar çok özlüyorum ki geceleri çektiğim ıstıraplarımı sarıp sarmalayamaz oldum.
İhaneti, boğazlarından helal lokma gibi geçirenleri meydanlarda görmekten yoruldum, göz kapaklarım bu ihaneti kaldıramaz oldu artık. Anlatsam nereden başlayacağımı bilmiyorum, belki inanmazlar diye korkuyorum. Her kurumun her partinin içine sızmış bu ihanet sever şahısların itibar görmesi canımı o kadar acıtıyor ki…
Vazgeçiyorum sonra, susuyorum. Önce Allah’a sonra devlete havale ediyorum. İnanıyorum ki bu hesap sorulurken, yüreğimdeki bu yük bir kuş misali kanatlanıp uçacak…
*
Duymadığımız, görmediğimiz o kadar çok tahliye var ki.
2016 yılında; güneydoğuda KCK’nın ana karargahım dediği bir ilçesinde, zırhlı araca düzenlenen bombalı saldırının gözetmenliğini yapan, mali desteğini sağlayan, "Kobane" olaylarında meydanlarda olan ve açıklayamadığım birçok dosyası olan bir terörist tahliye edildi.
Geçen hafta Abdullah Zeydan tahliye edildi, ardından Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz etti tekrar tutuklandı. Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan’ın tahliye edilmesine, Mehmet Altan’ın beraat etmesine diyecek bir sözüm kalmadı zaten.
Güneydoğudaki bazı cezaevlerinde KCK koğuşları boşalmaya başladı, geçen sene şafakta aldığımız adamlar şimdi karşımızda oturmuş sigara içiyor diyorlar.
Sahi bunlar asparagas haberler de biz mi kendimizi kandırıyoruz yoksa ateşle mi oynuyoruz?
*
Yargı, terörle mücadelenin son mercii makamıdır. Bu yüzden asıl dikkat etmemiz gereken yer adliyelerin içindir.
İstediğiniz kadar sayfalarca istihbarat raporları hazırlayın, stratejiler oluşturun, gecenizi gündüzünüze katın.
Bir mahkeme ilamı, bütün emeklerinizi çöpe götürür.
“KARAR!” diye duyduğunuz o tok ses bir bakarsınız ki Türkiye’nin kaderini değiştirir.
Şahsen, terörle mücadelede aktif çalışan birisi olsam bu tahliyeler çok zoruma giderdi ve şunu sorardım kendime:
“Kamu hizmeti görevini üstlenenlerin bir kanadı terörle mücadele ederken, diğer kanadı devletle mi mücadele ediyor?” Ne demek istediğimi anladınız umarım, hainler hâlâ yan masamızda çalışmaya devam etmekte.
Sosyolojik genetiğimizle o kadar oynadılar ki, bu durumdan faydalanmak isteyen algısal kitle ajanlarının muhbirleri içimize çoktan karıştı bile.
Bu yüzden etnik sorun krizlerine mahal verecek şehirlerde, kamu hizmetini üstlenen herkesin çok dikkat etmesi gerek.
*
Sonuca gelirsem; KCK, şehre geri indi mi?
Velev ki geri indi; peki örgüt deşifre olmuş taktiklerle kaldığı yerden devam eder mi ya da hiç bilmediğimiz taktiklerle atağa geçer mi?
Yoksaaaaaaaa; Tunç Soyer’in İzmir’den attığı özerklik naraları ile Ekrem İmamoğlu’nun Fransa’da HDP’nin belediyelerine sahip çıkması KCK’yı şehirlerde meşrulaştırmak için atılan adımların başı mı?
İçerden salan da dışarda tutan da aynı zihnin ürünü, kim ne derse desin.
Peki bir avuç vatansever bu kepazeliği izlemekten başka ne etsin?