Bayram seyran, seçim meçim derken çoğu şeyi unuttuk.
Hatta kendimizi dahi unuttuk.
Tarihimizi, şerefimizi, onurumuzu hiçe sayacak kadar unuttuk.
O zaman hatırlatalım!
Misakı Ant sınırları içinde ne Kürdistan ne Lazistan diye bir mebus olmamıştır, olmayacaktır.
Bu gaflet içine düşenler; kazanmak istedikleri zaferleri, hezimete kendi elleri ile çevirmekteler.
Türk tarihinde “Kürdistan mebusu vardı.” diyenleri esefle kınıyorum.
Her iki belediye başkan adayına da sesleniyorum : İstanbul seçimlerini kazanacağız derken şehitlerin ruhunu incitmeyin.
*
Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım her ne kadar iki zıt partinin adayı gibi gözükseler de aslında ikisinin kaderleri aynı…
Kulaklarına kim ne fısıldarsa fısıldasın anında meydanlara döküyorlar.
Buna sebep olanlar kim derseniz; kanımca danışman orduları…
Hem sarayda hem de İmamoğlu’nun solunda duran o karanlık gölgeler.
Ekrem Bey’in ve Binali Bey’in danışmanları aslında aynı zihniyete hizmet ediyor.
Nasıl olur diyeceksiniz…
Dünyayı yöneten iki büyük ailenin çocukları bu danışmanlar. Bakmayın siz kavga ettiklerine, maskelerine.
Ellerine nifak tohumlarını verip, Anadolu’nun bağrına ekeceksiniz diye verilen emrin kuklaları bunlar.
Bir büyüğümüz kokmuş bu zihinler için hep şunu söyler: “Küresel sapkınlar ve katillerine teslim olmuş mandacı beyinler…”
*
Böyle bir çöplükte kimi tercih edeceksiniz?
Sabetayistleri mi, taşnakları mı, İngiliz İslamcılarını mı?
Milliyetçilik bizi kurtarır mı diyoruz, bir bakıyoruz her yer Türk olamayan Türkçülerle dolup taşmış, gerçek Türkler nerede peki?
*
Öyle bir yaramız var ki, kabuk bağlamıyor.
Tedavisi ne derseniz; yarayı kanatacak cesarete sahip olmak…
Bizi tedavi edecek başka bir ilaç ne de doktor var.
Bu cesaret sadece millette var.
Sizler bu millete sırtınızı dönerseniz, korku her yerinizi sarıp sarmalar.
Ve sonra ağızlardan “Kurtuluş Savaşı’nda Kürdistan mebusu vardı, Trabzon Pontus memleketiydi.” gibi zayıf ve kifayetsiz cümleler dökülür.
*
İçimizdeki kitlesel ajanları deşifre etmeliyiz.
Mesela ortaya bir Pontus meselesi attılar, olay teeee Topal Osman’a kadar gitti.
Her ne kadar İstanbul seçimlerinin kirli dili için kullanılsa da, akıllarda “Karadeniz, Pontus memleketi mi acaba?.” Algısı yaratılmadı mı?
Olumlu ya da olumsuz hiç fark etmez, önemli olan bilinçaltımıza girmesi.
Mesela Diyarbakır’dan “Kürdistan Mebusu” mesajı verilmesi, yahu sözde Kürdistanlarının başkenti olarak görüp Amed dedikleri Diyarbakır’dan bu mesajın verilmesi bilinçaltımızda aynı algıyı yaratmadı mı?
Yarattı…
İşte buna tek çözüm olup bitenleri sessiz sedasız izlememek.
Bu sahnede izleyici olan sonuca razı olur. Bizim sahnemizde küreselci senaristlerin çizdiği senaryolara asla izin yok.
*
Ahd-ı Milli’nin kutsallığına leke sürmek isteyenlere izin vermemeliyiz.
Biz bu vatanı kanımızla suladık, canımızla besledik.
Tek bir karış toprağının siyasete malzeme olmasına asla müdahale etmeyiz.
Bu böyle biline…