31 Mart yerel seçimleri, öyle sert bir havada geçti ki hepimiz çok gerildik ve sıkıldık.
Neden böyle oldu acaba diye düşünüp dururken, neticeye bakınca siyasi hırsların değil de küresel düzenin çıkarlarının yarıştığı bir seçim olmuş meğer isem...
Nereden mi çıkardım bunu?
*
Canan Kaftancıoğlu ve ekibi 2017 senesinden beri kent anayasası projesi üzerine çalışmakta. Çalışmanın içeriğini tam olarak bilmiyorum ama mega kentlerin oluşturduğu bir dünya düzenine İstanbul’un da dahil olması üzerine planlanmış, projelenmiş...
Ekrem İmamoğlu’nun “İstanbul, Ankara üzerinden yürütülemez.” Söylemine bakınca Kaftancıoğlu'nun talimatlarına bire bir uyduğunu düşündüm şahsen...
Özellikle seçimden sonraki hareketlerine baktım; İtalyan basınına konuşmalar, Kıbrıs Rum gazetesine demeçler vermeler, IKBY yani Barzani’nin gazetesi Rudaw'da methiyeler düzmeler ve daha nicesine şahit olunca 31 Mart belediye seçimi havasından çok çok uzaklarda olduğunu gördüm.
Âdeta devlet başkanı havasında bir nidası var ve bu bana çok garip geliyor.
İmamoğlu; çok iyi bir insan olabilir, İstanbul‘da belediye hizmetlerini iyileştirebilir, her semtine refah getirebilir fakat asıl amacı bu mudur düşünmek gerekir...
Gerçi genelde sahnede olanlar oyuncudur, senaristler kimdir asıl ona bakmak gerekir.
*
60 tane ülkenin ekonomik, siyasi ve ticari anlamda bir numara olan mega şehirlerinin birleşmesi sonucu kurulan bir dünya düzeni düşünün.
İstanbul da içinde.
İzmir’de Tunç Soyer; Akdeniz Birliği adı altında Beyrut, Venedik, Selanik, İskenderiye, Marsilya, Barcelona ile ekonomik, ticari ilişkilere başlayacağını söyledi.
İlk bakışta ne kadar mantıklı ne kadar modernize bir sistem değil mi?
Fakat derinlere indikçe iliklerimize dek buz kesiliyoruz, neden mi?
Bu kurulmak istenen dünya düzeninde; Türkiye demek sadece İstanbul demek çünkü.
Eee ne var ki bunda diyeceksiniz belki de...
Ne mi var?
Bölünmek var, federasyon var, eyalet var, kutuplaşma var, iç savaşa meyilli bir saha var, işgal edilmiş bir bürokrasi var...
Var da var...
*
Hakkari, Şırnak, Diyarbakır, Trabzon, Kayseri bir hiç demek bu dünya düzeninde.
1 il, 80 ile bedel, vay be...
Hadi şehirleri geçtim, sınırlarımızın zerre önemi yok.
Sınır ya sınır, her şeyimiz, Misakı Andımız, kanımız canımız...
Barzani yarın bir gün çıkıp “Şırnak bizim, size İstanbul yeter.” Dediğinde aval aval baktığımızda, Ermenistan “Kars bizim, size İstanbul yeter.” Dediğinde afalladığımızda, İran “Van bizim, size İstanbul yeter.” Dediğinde susup kaldığımızda şehitlerin yüzüne nasıl bakacağız?
Bakın bu dediklerim ütopik gelmesin size.
2011’de Öcalan'ın İmralı tutanaklarında geçiyordu hep bunlar.
Diyarbakır’da çift başlılık olmayacak derken “Rüyalarında görür bunlar.” Diyorduk eskiden ama şimdi nafile, geliyor tehlike.
*
Milletin dirayetini öyle bir deşifre ettiler ki artık bu düzene direnebilir miyiz bilmiyorum. Neye değer veriyorsak içini boşalttılar, soğuttular.
15 Temmuz ruhunu kirlettiler, FETÖ ile mücadele eder gibi yaptılar o gece sokağa çıkanlar “Biz bunun için mi çıktık?” demeye başladı.
Ekonomik saldırılar arttı, millet “Ben karnımı doyurmaktan başka bir şey düşünmem. “ zihniyle yaşamaya alıştı.
Sosyal hayat öyle bir hızlandı ki; başımız döndü, ayak uyduracağız derken ne vatan ne millet umurumuzda olmadı.
*
Tüm bunlar yaşanırken; neler yapmamız gerek diye sordum kendime.
Fakat bunun cevabını ben veremem, milletim verir ancak.
Yalnız şunu unutmayın; milletimin en büyük planı, plansızlıktır. Neye ne zaman nasıl tepki vereceğini hiç kimse kestiremez.
*
Güneydoğu, doğu bölünecek hikayeleri ile büyüttüler bizi ama İstanbul üzerinden federasyon sistemine doğru adım adım gidiyoruz.
Kısacası ; mega kentten eyalete, uyan Türkiye!