Geçmişin sanki üzerinden asırlar geçmiş gibi, ne kadar da çabuk unutuldu bazı şeyler.
Hatırlatmak isterken ayağımızın altıdan bir sabun misali kayıp giden hayatımızı izlerken, iç geçirmekten başka bir şey yapamıyoruz.
Türkiye; gergin günlerin eşiğindeyken milli birlik ve beraberlikten de bir o kadar uzaklaşır olduk.
Eeee biz köşe yazarlarının görevi de geçmişin yarasını bugünlere taşıyarak sizlere hatırlatmaktır.
“Çözüm Süreci” denilince aklınıza ilk ne geliyor? Benim bir çok şey geliyor fakat içimden bir ses önümüzdeki günlerde “Anadilde Eğitim” tartışmalarının tekrar alevleneceğini söylüyor…
Nereden çıkardın diye sorarsanız, sosyal medyayı kullananlar az çok anlar ne demek istediğimi. Açıkça yazmak istemiyorum çünkü…
*
Nedir bu anadilde eğitim? Neden yıllardır tartışılıp durur? Bu ülke, Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokrasi ile yönetilmiyor mu? Resmi dili de Türkçe değil mi? O zaman bu zırvalıklara neden müsaade ediyoruz ve tevazu gösteriyoruz?
Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da “Kürt Dili Platformu” dil çalıştayı düzenledi. Kürtçe kanallar, gazeteler, radyolar kapatılmışken, bir daha açılmalarına dahi müsaade edilmezken bu tarz çalıştaylara Diyarbakır gibi bir yerde izin verilmesi makul mu sizce?
Yıllardır PKK’yı Kürt Sorunu olarak yutturmaya çalışanlar şimdi neyin peşinde acaba?
Ulus devleti olduğumuzu iddia ediyoruz fakat her etnik kökenden gelen insanları Anadolu bağrına basıyor, baskın gelen bir ırk ya da mezhep yok bu topraklarda. Batı ve doğu birbirine kenetlenmiş durumda, kız alıp vermişiz, kültürleri kaynaştırmışız. Üstelik meskun mahal operasyonlarından sonra bölgede az da olsa sükunet sağlanmışken, neden kafalar karıştırılıyor? Ne alaka diyeceksiniz belki de fakat bazı tartışmalar FETÖ’ye PKK’ya bir rahatlık getiriyor ve hücrelerinden çıkmalarına sebep oluyor.
Siyasi hırslarımızı bir kenara bırakıp da bütün hainlere karşı el ele verebilsek keşke. Zaten bu durumu siyasi bir partinin menfaatinden ziyade milli değerlerimiz hususunda dikkate almalıyız.
Mesele sen ben meselesi değil “BİZ” olabilmenin şuurudur…
*
Bakın, Hakkari’de 7 yaşındaki bir çocuk temel eğitimi sadece Kürtçe ile alırsa İzmir’de hiçbir iş yapamaz. İşi aşı da geçtim insanlarla iletişim dahi kuramaz, günlük hayattan dışlanır, kin güderek sırtını topluma döner ve zalim olan, zorbalık yapan bütün suçlu devlet olur.
Devlet; hiçbir vatandaşının kendisine küsmesini istemez, mağdur etmez. Her bir vatandaşının üzerine ayrı bir titrer fakat bunu görebilmek için bütün art niyetli fikirlerden arınmış olmak gerek.
*
Batı ile doğuyu birbirine bağlayan, insanlar arasında köprü kuran dil Türkçedir. Bütün devlet kurumlarında kullanılan dil, yani resmî dil sadece Türkçedir, devlet dairelerine ikinci bir dilin girmesi demek vatanın bölünmez bütünlüğüne göz dikmek demektir.
Vay efendim; bu çocuklar 7 yaşına dek evde sadece Kürtçe konuşuyor, okula başlayınca 4-5 sene boyunca Türkçeyi öğrenemiyorlar edebiyatı ile anadilde eğitimi yumuşatmaya çalışanlar da bilsinler ki kirli zihinlerinizde yatan asıl hedefi çok iyi biliyoruz.
*
Anadilde eğitime asla izin vermeyeceğiz.
Her geçen gün yeni bir tartışmanın açıldığı Türkiye’ de bazı sinir uçlarına dokunmaya çalışanlar var, bunların kime hizmet ettiğini çok iyi biliyoruz. Malumunuz “Çözüm Süreci” en çok FETÖ’ nün işine yaradı, adeta güvenlik güçlerinin üzerinde at oynatarak ellerini kollarını bağladı ve kendi diasporasını kurdu. Aynı senaryoların yazılıp, çizilmesine müsaade etmeyeceğiz. Başrol oyuncuları aynı, figüranlar ise bu sefer farklı işte işin korkutucu kısmı da figüranlar…
İlerleyen günlerde bu figüranlara fırsat vermemek adına anadilimiz olan Türkçeye sahip çıkalım, zira su uyur düşman uyumaz…
Türk dilini canı pahasına koruyan Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Şemdinli’deki askerlerimizin ruhu şad olsun…